Öztin Akgüç

Ekonomik Başarı(!)

17 Mayıs 2013 Cuma

AKP’nin iktidar olduğu son 10 yılda Türkiye’nin büyük ekonomik başarılar kazandığı, ihracatın, kişi başına gelirin arttığı, IMF’den borç alırken borç veren bir ülke konumuna gelindiği sık sık yinelenir, kamuoyuna bu tür aşılamalar yapılır. Başarı ölçüsü nedir? Bu bağlamda bir ölçüt koymadan yapılacak söylemler, fazla bir değer taşımaz, hatta boş laf olmaktan öteye de gidemez. Başarı ölçütü, kriteri ya ekonominin geçmiş dönem performansı, ya ekonomik hedefler ya da benzer diğer ülkelerin ekonomik sonuçları olabilir. Denilebilir ki geçmiş dönem sonuçlarına göre iyi, hedeflerin gerçekleşmesine göre iyi, diğer ülkelerin performansına göre iyi, sonuçta başarılı. Tüm bunlar bir yana bırakılarak cımbızla geçmiş bazı yıllar seçilerek ya da olayın tümüne değil de yine özenle seçilmiş bazı göstergelere bakarak ya da verilere dayanmadan “diğer ülkeler krizde biz iyiyiz” türünden övünmelerle kamuoyu etkilenmeye, başarı izlenimi yaratılmaya çalışılmaktadır. Muhalefetin de etkisizliğinden yararlanılarak yayın organlarının da katkısı ile bu bağlamda, sadece izlenim yaratmada başarı kazanıldığı söylenebilir.
AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılı ile 2012 yılının ekonomik göstergelerini karşılaştırarak bu ekonomik başarı öyküsünü irdelemeye çalışalım.\n

\n

2002-2012 yıllarının başlıca göstergelerine bakıldığında ekonominin büyüme hızının yüzde 7.8’den yüzde 2.2’ye, sanayi sektörü büyüme hızının yüzde 9.4’ten yüzde 1.9’a gerilediği görülmektedir. 2012 yılı sonuçlarını dünyadaki ekonomik durgunluğun etkilediği söylenebilir. Ancak IMF verilerine bakıldığında 2012 yılında Türkiye büyüme hızı açısından 187 ülke arasında 111. durumdadır. Büyüme hızında salt düşüş akışında göreceli bir gerileme de söz konusudur. 2002-2012 döneminde Türkiye’nin ortalama büyüme hızı yüzde 5.0 olup, ortalama büyüme hızı da gelişmekte olan ülkeler ortalama büyüme hızının altındadır.
Türkiye’de ihracat artışının övgüsü yapılmıştır. Doğrudur. Türkiye’de cari USD değeri ile ihracat, 2002-2012 döneminde 3.2 kat artmıştır. Aynı dönemde ithalat ise daha hızlı 3.6 kat artmış; bunun sonucu ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 70.0’ten yüzde 64.5’e gerilerken yıllık dış ticaret açığı da 15.5 milyar USD’den 84.0 milyar USD’ye yükselmiştir.
Dış ticaret açığına karşıt olarak cari işlemler açığı da büyümüş, 2002 yılında 1.5 milyar USD olan cari işlemler açığı 2012 yılında 48.8 milyar USD’ye yükselmiştir. Türkiye’nin 2002-2012 döneminde toplam cari işlemler açığı 345.7 milyar USD olmuştur. Türkiye bu dönemde GSMH’den 345.7 milyar USD daha fazla harcama yapma olanağı bulmuştur. Ekonomide bu dönemde gözlenen canlılığın ana nedeni Türkiye’nin yarattığı gelirin üstüne harcama yapma olanağını bulmasıdır. Ancak bu denli yüksek dış açığın sürdürülebilirliği yoktur.
Türkiye’nin iç tasarruf oranı, cari fiyatlarla tasarruf/GSYH (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) oranı yüzde 19.0’dan yüzde 14.3’e değin düşmüştür. Türkiye yatırım-iç tasarruf dengesizliğini, dış tasarrufları kullanarak, dış açık vererek fonlamıştır. Cari işlemler açığı bir yerde iç tasarrufların yetersizliğini, yatırım-iç tasarruf dengesizliğini de göstermektedir.
Türkiye’nin 2002 yıl sonunda 129.6 milyar USD olan dış borcu 2012 yılı sonunda cari USD değeri ile yüzde 160 oranında artmıştır. Dış borçların dönemin cari işlemler açığı toplamından daha az tutarda artmasının nedeni, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarıyla yabancıların, kamu ve özel kesimin çıkardığı menkul kıymetleri satın almaları, portföy yatırımlarıdır. Ancak bu dönemde dış borçlarda kamu ve özel kesimin payları değişmiş, kamunun dış borçları salt tutar olarak sınırlı bir şekilde artarken payı (TCMB dahil) 2/3’ten 1/3’e gerilemiş, buna karşı özel kesimin payı 2/3’e yükselmiştir.
Türkiye önceki dönemlere kıyasla daha sınırlı boyutta kalmasına karşın 2002-2012 döneminde de sürekli bütçe açıkları vermiş, bunun doğal sonucu olarak dış iç borçlar cari fiyatlarla yüzde 158 oranında artarak 386.5 milyar TL’ye ulaşmıştır. İşte başarı öyküsünün, ekonomik verilerle fotoğrafı böyledir. Kaygı gelecekte, en azından bir orta vadede durumun daha iyiye gitmesinin beklenmemesidir.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump tehlikesine teyakkuz 11 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları