Öztin Akgüç

Gerçek Görüldü mü?

28 Haziran 2013 Cuma

Yaşanan ekonomik olaylar, kurların yükselişi, borsanın düşüşü, faizlerin artması, sıcak para girişinin durması, ülkeden sermayenin kaçmaya başlaması, kamuoyuna gerçeği gösterdi mi? Kaldı ki bu gelişmelerin ekonomiye, fiyat artışı, yatırımların yavaşlaması, bütçe açığının büyümesi, işsizliğin artması olarak yansıması, birkaç aylık zaman aralığı ile daha net görülecektir.
Türkiye’de teoriyi kavramış, banka ve Merkez Bankası bilançolarını izleyen, ithalat ve ihracat yapısını bilen, ödemeler bilançosunu okuyabilen, imalat sanayisinin durumunu çözümleyebilen, ABD merkez bankası Fed’in para politikası ve stratejisi hakkında bilgisi olan, istatistiklerden anlam çıkarabilen iktisatçılar, ekonominin kırılgan olduğunu söylüyorlar, ancak seslerini pek duyuramıyorlardı.
Sesyayar TV yorumcularının, ekonomi bilgisi ekonomiye girişi aşamayan sözde bilim adamlarının, ürkek ve/veya kamu desteği, teşviki almış işadamlarının yalakalığı, bir meslek edinmiş olanların sesleri baskındı. Bir de buna “
IMF’ye borçlanıyorduk, şimdi borç veriyoruz. AB ülkeleri batıyor biz dimdik ayaktayız, biz AB’ye değil AB bize muhtaç. Merkez Bankası kasalarından döviz taşıyor” edebiyatı ve uluslararası kredi değerleme kuruluşlarının net artışı eklendiğinde halkımızın büyük bir bölümü ekonomimizin gerçekten güçlü olduğuna inandı. Hatta kırılgan ekonomi, ekonomik uçurumun yanı başındayız, kral çıplak gibi tanı koyanları sarakaya alanlar oldu. Şimdi gerçek görüldü mü? Sanıyorum birkaç ay içinde gerçeği görenlerin ve söyleme cesareti gösterenlerin sayısı artacak, yalakalık yapanlar da dış mihrak gibi söylemlerle, gelişmelere kılıf bulmaya çalışacak.
Türkiye son otuz yıldır borçlanmanın getirdiği finansal duyarsızlığı yaşıyor. Borçlanarak yaşam düzeyinin yükseldiği ayartısına, sanısına kapılmış gibi.
Özal, 1980’li yılların başlarında Türkiye’nin iç ve dış borçlarının düşük düzeyde olduğunu görüp bu olanağı kullandı. 80’li yılların başlarında Türkiye’nin dış borcu 15 milyar USD, iç borçların faiz yükünün bütçe içindeki payı da yüzde 3 dolayında idi. 24 Ocak kararlarından sonra bir yandan dış borçlar artarken öte yandan “vergi alma yüksek faizle borçlan” politikası izlendi. Bugün Türkiye’nin dış borcu, bunun 100 milyar USD’yi aşan kısmı kamu borcu olmak üzere, 350 milyar USD’ye yaklaştı. Hazine’nin iç borcu 400 milyar TL’ye ulaştı.
AKP döneminde iç ve dış borç artışı sürerken, buna bir de tüketici kredisi, kredi kartı borcu, ipotekli konut kredisi şekillerinde hane halkı borcu da eklendi. Hane halkı borcu günümüzde 300 milyar TL’yi aştı; ulusal gelire oranı yüzde yirmiye yükseldi. Kamu borcu, özel kesim borcu, hane halkı borcu, Türkiye borçlanarak kalkınıyormuş sanısına kapıldı.
Son gelişmelerin de ortaya koyduğu gibi, Türkiye ekonomisi, akıntıları pek de bilinmeyen tehlikeli sularda pusulasız yalpalıyor. Bu şekilde bir yere varma olanağı olmadığı gibi, haritası da çizilmemiş olduğundan kayalığa çarpma olasılığı da var.
Ekonominin bir pusulası olmalı, seyrettiği suların bir haritası çizilmeli. Ayrıca 24 Ocak 1980’den bu yana izlenen, kapitalist ülkelere eklemlenmek sevdalarından vazgeçilmeli. Yinelenirse, bütçe politikasını daha sıkılaştırmak, kamuda tasarruf fazlası vermek, imalat sanayisinin yapısını değiştirmek, montaj sanayisinden yerli üretime geçmek, planlama ile sanayide sektörel ve bölgesel dengeleri sağlamak, enerjide dış bağımlılıktan kurtulmak, kamu harcamaları ve vergileme ile gelir dağılımını düzeltmek. Bunlar öneri ve politika başlıklarıdır.
M. K. Atatürk’ün dediği gibi “ekonomik bağımsızlık olmadan siyasal bağımsızlık sağlanamaz”.
Denilebilir ki bunlar eskimiş görüşler. O zaman ekonomimizin seyrettiği suların haritası da çıkarılarak bizleri aşan yeni politikalar önerilmesi gerekir. Borç batağından nasıl kurtulacağız? Nasıl kalkınacağız? Nasıl insani gelişmişlik düzeyimizi yükselteceğiz? Bunu halkımıza ağır yükler yüklemeden nasıl başaracağız? Gençlerimizden varsa özgün çıkış yolları göstermelerini ve uygulamalarını da bekliyoruz.
“Önerilerimiz en iyisidir” şeklinde bir iddiamız yok. Yeter ki gerçekleri görüp amaç doğrultusunda çıkış yolları bulalım.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump tehlikesine teyakkuz 11 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları