Öztin Akgüç

Krizden Çıkış

06 Aralık 2008 Cumartesi

Ekonomik krizin tanımı, göstergeleri üzerinde anlaşmak, görüş birliğine varmak gerekir. Aksi halde bazı çevrelere, özellikle ülkemizde AKP iktidarı çevrelerine, onların çıkarcı destekçi ve yalakalarına kriz beğendirmek, ekonomik krizi kabul ettirmek zorlaşır; hatta olanaksız hale gelir.

Bir ekonomide ulusal paranın bir iki ay gibi kısa sürede yüzde 20-25 değer yitirmesi, faizlerin bir önceki yıla göre en iyimser hesaplama ile yüzde 50 oranında artması; işsizlik oranının yükselmesi, sanayide kapasite kullanım oranının düşmesi, ihracatın duraklaması, hatta gerileme eğilimine girmesi, büyüme hızında dramatik düşüş kriz olarak nitelendirilmezse; kriz hafif, teğet geçiyor gibi yorumlar, değerlendirmeler yapılırsa; kısa sürede, az maliyetle ya da hasarla krizden çıkmak olanağı da kalmaz.

Yine kötümserlik, münafıklık olarak nitelendirilebilir ama, Türkiyenin krizden kısa sürede çıkma olasılığı yoktur. Resmi rakamlar bir ölçüde makyajlanır; Sayın Başbakan tarafından başarı nutukları atılır; meşrebi belli sözcü ve yazarlar tarafından olumlu yorumlar yapılır ama.. Türkiye gerçekte krizden kısa sürede kurtulamaz.

Kriz yönetimi, krizden çıkış yollarının bulunması; belli bir beceri, bilgi ve deneyim birikimi, ileri görüş, olayı bir bütün olarak kavrama, iyi niyet gerektirir. Krizi nasıl ekonomik ve/veya siyasal açıdan bir fırsat haline dönüştürebilirim veya kişisel olarak, kurum, işletme olarak krizi nasıl hafifletebilirim gibi düşüncelerle, niyetlerle başarı kazanılamaz.. yalnız alalama yapılır.

Ülkemizde sadece kamu kesiminde değil; açıklamalara, önerilere bakılırsa, özel kesimde de başarılı kriz yönetimi yapabilecek kişi sayısı, iyimser bir deyişle, çok azdır. Bu yok denilecek kadar az kişinin ne ölçüde etkili, yol gösterici olacağı da kuşkuludur. AKP iktidara geldiğinde, bu nitelikte bir kadronun başarılı olamayacağı öngörüsünde bulunmuştum. Eğer bu kadro ile bir başarı kazanılırsa, bunun bir vaka olarak, vaka yöntemi ile eğitime ağırlık veren kurumlarda, üniversitelerde incelenmesi gerektiğini de vurgulamıştım. Dış ve iç övgülere, övünmelere, yalakalıklara karşı, AKP Türkiyedeki kısır döngüleri daha da içinden çıkılmaz hale getirmiş, sorunların çözümünü zorlaştırmış, çözümün maliyetini de arttırmıştır.

AKP kadrolarının ve atadıkları bürokratların beceri yetersizlikleri yanı sıra, Türkiyenin 2008 krizinden çıkışını zorlaştıracak biri dış diğeri iç iki etken söz konusudur. Türkiyenin 2001 yılı krizinden oldukça hızlı biçimde çıkmasının başlıca nedeni, iyi bir program, iyi bir kriz yönetimi değil; dünya ekonomisindeki olumlu gelişmelerin yansımasıdır. Dünya ekonomisi, 2000li yılların başlarından 2007 yılı sonuna değin ve yıllık ortalama yüzde 5in üstünde büyümüş, dünya ticareti çok daha hızlı artmış, likidite bolluğu yaşanmış, faizler düşmüş, uluslararası sermaye hareketleri büyük boyutlara ulaşmış, Türkiye de bu gelişmelerden payını almıştır. Türkiyenin dış borçları katlanarak artmış, 300 milyar USDye değin yükselmiş; böylece büyük boyutlu cari açıklarını fonlamış, dünyadaki refah artışı, Türkiyeye de yansımıştır. Beceri düzeyi düşük yanlış politikalar izleyen bir iktidar dahi bu dönemde başarılı gözükmüştür. 2001 yılında dünya ekonomisindeki olumlu koşullar günümüzde mevcut değildir. Dünya ekonomisinden olumlu bir katkı gelmesi beklenmemektedir.

Türkiye, değerli malvarlıklarını özelleştirme yaftası altında bu dönemde yitirmiş, ekonomik açıdan manevra alanı daralmıştır. Ekonomi, böylece gerektiğinde başvuracağı, kullanabileceği kaynaklarının önemli bir bölümünden yoksun kalmıştır.

İyimser beklentilere karşın dünya ekonomisinin yeniden büyüme sürecine girmesi oldukça uzun süre alacaktır. Bu sürede dünya ekonomisinden olumlu etki alamayan Türkiye, yapmış olduğu hataların maliyetini, ne yazık ki ağır biçimde ödeyecektir. Bu bağlamda kınanacak olanlar doğru öngörülerde bulunanlar değil, ülkeyi açmazlara sürükleyenler ve onların açık ve gizli destekçileridir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump tehlikesine teyakkuz 11 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları