Öztin Akgüç

Laiklikten teokrasiye dönüş

10 Ağustos 2022 Çarşamba

Demokrasiden otokrasiye, tek adam yönetimine geçişten yakınılıyor, eleştiriliyor. Aslında ülke teokrasiye sürüklendi. Siyasal, toplumsal yaşam, hatta ekonomi; dini kurallarla, fetva, ayet, hadislerle yönetiliyor. Bazı kişiler, kendilerini Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcileri olarak görerek nizam vermeye çalışıyor, karşı çıkanları da cezalandırmakla tehdit ediyor. Siyasal düzende otokrasiye geçiş de teokrasiye yönelmenin sonuçlarından biri.

Türkiye, Cumhuriyet ile laik düzene geçmiş iken günümüzde Osmanlı’nın da gerisine düşmüş, teokratik düzene dönüş yaşanıyor. Teokrasi, siyasal iktidarın Tanrı’dan kaynaklandığı, iktidarın Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcileri tarafından kullanıldığı inancına dayanan toplumsal düzendir. Laiklik ise dinsel ve siyasal otoritenin, din ve devlet işlerinin ayrıldığı, din kurallarının devlet ve siyaset dünyasından çıkarıldığı düzendir. Laiklik, dinin siyasal ve kamusal yaşam üstündeki etkisini sınırlayarak dini kuruluşların baskısından, güdümünden bağımsız siyasal ve toplumsal bir düzen oluşturmayı amaçlar.

Laiklik Cumhuriyetin temel ilkesidir. Ulusal devlet ancak laiklik temeli üstüne kurulur. Teokrasi, ulusal devletle bağdaşmaz. Teokrasi, egemenliğin halkın olduğu demokrasiyle ki halkın egemen olarak kendisini vekilleri aracılığıyla yönettiği, yetkinin halkta olduğu Cumhuriyetle de bağdaşmaz. Laiklik olmadan milliyetçilik, halkçılık, devrimcilik de olmaz.

Mustafa Kemal Paşa (Atatürk), büyük Nutuk’unu okuduğu CHP’nin ikinci kurultayında laiklik sözcüğü kullanılmamakla beraber, partinin devlet ve millet işlerinde din ve dünyayı birbirinden ayırdığı vurgulanmıştır. Laiklik, partinin 1931 kurultayında, devletçilik ve devrimcilikle birlikte ilke olarak kabul edilmiştir. Anayasaya 1937 tarihinde yapılan değişiklikle laiklik ilkesi de girmiştir, laiklik ilkesi daha sonra yapılan anayasa değişikliklerinde ilke olarak korunmuş, hatta 1982 Anayasası laikliği, anayasanın değiştirilemez, değişikliği dahi teklif edilemez ilkeleri arasında saymıştır. 

Anayasal düzenimizin laiklik olmasına karşın ülke, uzlaşı, hoşgörü söylemi, alalamasıyla laiklikten sürekli ödün vererek günümüze gelinmiştir. Dinci çevreler, salam politika izleyerek her kazanımlarından, ileri adımlardan sonra bir adım daha atmışlardır. Gündemde olan İstanbul Sözleşmesi’nin feshini, Saray’ın isteği, iradesinden çok, laiklikten uzaklaşmanın bir parçası olarak görmek gerekir.

Ödün verilerek amaca ulaşılamaz; başarı da kazanılamaz. Ödün verilmeye başlandığında söylem-eylem tutarsızlığı da başlar, güven yitirilir, ödünün nerelere ulaşacağı da kestirilemez. İlkeli olmak, dik durmak, ödün vermemek bazı çevrelerin eleştirilerini de dikkate almamak gerekir. Laiklik, Cumhuriyetin, ulusal devletin temel ilkesidir, laikliğin siyasal ve toplumsal yaşamın düzeni olması için tutarlı, inançlı bir savaşım gerekiyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları