Öztin Akgüç

Ortadoğu Çıkmazı

02 Kasım 2014 Pazar

Bölgede yaşanan olayları “şark meselesi”nin günümüze uzantısı, kalıntısı olarak yorumlamak gerçekçi yaklaşımdır. “Şark meselesi”nin kökeni, dağılmakta olan Osmanlı İmparatorluğu toprakları üzerinde emperyal güçlerin pay alma çekişmesinin ifadesi olarak XIX’uncu yüzyıl başlarına, 1815 Viyana Kongresi’ne kadar uzamaktadır. Pay alma, bölüşme senaryosunun sahneye konulmasında başrolleri Rusya, İngiltere ve Fransa üstlenmiştir.
Pay alma çekişmesine yalnız Avrupa, Balkanlar’daki topraklar değil, Ortadoğu bölgesi de dahildir. Nitekim Birinci Cihan Savaşı sonlarına doğru İngiltere, Fransa, Rusya arasında imzalanan üçlü anlaşma, görüşmelere İngiltere adına Mark Sykes, Fransa adına da Georges Picot katıldığından, adlarına izafeten “Sykes-Picot Anlaşması” olarak anılmaktadır. Rusya’ya bu anlaşma kapsamında Doğu Anadolu’da pay ayrılmış; Ortadoğu ise İngiltere-Fransa arasında bölüşülmüş, bu iki devletin güdümünde, mandası altında yapay devletler oluşturulması kararlaştırılmıştır. Almanya’ya pay vermek doğal olarak söz konusu olmamıştır. Almanya, bölgede açıkça pay ayrılmasa da Osmanlı İmparatorluğu ittifakı yoluyla bölgeye nüfuz etme stratejisi izlemiştir. Geçmişte Bağdat Demiryolu projesi, günümüzde peşmergeye silah desteği bu stratejinin göstergeleridir.
Ortadoğu, sadece jeopolitik coğrafi konumu, pazar büyüklüğü açısından değil, bilinen doğalgaz ve petrol yataklarının zenginliği yönünden, emperyal güçlerin ilgi ve çekişme alanı olmuştur.
Emperyal güç olarak İkinci Dünya Savaşı sonuna değin bölgede etkili olan İngiltere, savaş sonrası sahneden görüntü olarak çekilmiş, perde arkasında güçlü yönetici (kamerilla) rolü üstlenerek, bölgede etkinliği ABD’ye devretmiştir. ABD’nin BOP ya da GOP olarak adlandırılan projesi, aslında şark meselesinin Ortadoğu faslıdır.
Ortadoğu’da emperyal güç olarak ABD başat ve etkili olmakla beraber, Rusya’nın, Fransa’nın, kamerilla rolü üstlense de İngiltere’nin, açıkça olmasa da Almanya’nın, ekonomik güç olma yanı sıra siyasi güç olmaya da yönelmiş Çin’in de bölgeyle ilgileri pay alma, en azından nüfuz bölgeleri oluşturma niyetleri, çabaları vardır.
Ortadoğu’da ulus olma bilincinin gelişmemesi, vatan duygusunun yeşermemesi, mezhepsel etnik köken bölünmüşlüğü, bireylerde, yöneticilerde kişisel çıkar kaygılarıyla hareket ediş, kişilik, karakter zaafları, emperyal güçlerin emellerini, projelerini gerçekleştirmeleri için elverişli ortam yaratmaktadır. Emperyal güçlerin en etkili silahı, bölgede kendilerine hizmet edecek kişileri, grupları, toplulukları, aşiretleri bulmaları ve onları yönlendirmeleridir.
Kürt meselesi olarak insani kılıfa büründürülmeye çalışılan çözüm süreci olarak kamuoyuna sunulan senaryo da aslında şark meselesinin Ortadoğu faslına dahildir.
Emperyal güçler, kendilerine hizmet edecek, kişiliği gelişmemiş, karakter zaafı olan kişileri, yöneticileri, politikacıları bulmakta, onları güdümlemekte son derece başarılıdırlar.
Ülkemizde aymazlık, çıkarcılık, ürkeklik, bilgi noksanlığı, irdeleme tembelliği ne yazık ki emperyal güçlere, kurumlarımıza nüfuz etme, söz geçirme, dokularımıza işleme olanağını vermiştir.
Türkiye’nin düşürülmüş olduğu derekeye tepki duyanlar, yakınanlar, uyarmaya çalışanlar, emperyal güç karşıtları ülkede dışlanmakta, şark meselesinin Ortadoğu bölümüne Anadolu babı da eklenerek uygulama aşamasına, “hayırlara vesile olması dileğiyle” geçilmektedir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları