Sadık Çelik
Sadık Çelik sadik.celik.gorus@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

2014 Yerel Yönetim Seçimlerini Geride Bırakırken

05 Nisan 2014 Cumartesi

2014 yerel seçimlerinin ardından bazı il ve ilçeleri ele alalım. Sarıyer: Muhafazakâr seçmenin ağırlığıyla bilinen Ayazağa ile Maslak ve Huzur mahallelerinin 2012’de Sarıyer’e bağlanmasına rağmen CHP’li Şükrü Genç seçimi kazandı. Çünkü Genç, ilk seçildiği tarihten bu yana hizmetin, örgütlü çalışmanın, ilçe halkıyla iletişim kurmanın peşini hiç bırakmadı. Ve neticede aldığı yüzde 51.5 oyla Sarıyer CHP’nin yeni kalelerinden biri haline geldi.
Beylikdüzü: İstanbul’da AKP’den alınan tek ilçe. Yeni Başkan, adaylığı önseçimle gelen Ekrem İmamoğlu, tam beş yıldır canla başla çalışan, CHP’ye mesafeli mahallelerde “dayanışma evleri” kurarak orada yaşayan halkla yakın temas içinde kalan, iktidara saldırmak yerine kendi projelerini bıkıp usanmadan anlatan, ilçe başkanlığından gelen bir isim. Beylikdüzü, bu seçim döneminde, örgüt ve aday bütünlüğünün en yoğun olarak görüldüğü ilçelerin başında geliyor.
Kılıçdaroğlu’nun da kaybettiğine en çok üzüldüğü il olarak belirttiği Artvin’in Hopa ilçesinde sol partilerin ayrı ayrı aday çıkarmaları neticesinde ilçe kaybedildi.
Öte yandan yine Kılıçdaroğlu’nun kazandıklarına en çok sevindiği, Suriye politikasının ve Gezi olaylarının baş gündemi teşkil ettiği Hatay’da, halkın tepkisi ve kararlılığıyla birlikte yüzü gülen taraf CHP oldu.
Gelelim büyükşehirlere; durum hâlâ belirsizliğini korusa da Ankara’da Mansur Yavaş’ın, ılımlı ve efendi dili, duruşu, çalışkanlığı ve kararlılığı sayesinde aldığı yüzde 40’lar civarındaki oy oranına karşın CHP’nin il genel meclisi oyları yüzde 25’te kaldı. Aradaki fark Yavaş’ın kendi MHP’li tabanından, toplumun çeşitli kesimlerinden aldığı oy olarak okunabilir.
İstanbul’a gelince; Mustafa Sarıgül’ün İstanbul’daki seçim kampanyası ne yazık ki umduğunu bulamadı. Bu süreçte CHP örgütleriyle yeterli kaynaşma sağlanamadı. Sarıgül’ün kendi çalışma ekibi, pek çok seçim propaganda faaliyetlerini kimi zaman CHP il, ilçe teşkilatlarından bağımsız ve koordinesiz biçimde sürdürdü. Bu anlamda partinin bazı kesimleriyle uyum eksikliği yaşandığı ve zafiyet görüldüğü ortaya çıktı.
Sandıklara sahip çıkılamaması da İstanbul için ayrıca bir olumsuzluk oldu. Bu durumlar da elbette sandığa yansıdı...
Ve Antalya. Kişisel egoların, kısır çatışmaların, sen-ben kavgalarının en çok su yüzüne çıktığı bir büyükşehir böyle kaybedildi..
Demek ki neymiş;
1. Seçimlere sayılı günler kala dışarıdan bulup getirilen, aday gösterildiği sokağını, mahallesini, insanını tanımayan, ile, ilçeye yabancı kalan adaylarla ya da parti içindeki sen-ben kavgalarıyla kazanılmıyormuş seçimler.
2. Örgütü bütün bir yapı halinde, örgüt-aday bütünlüğü, karşılıklı iletişim ve etkileşim içinde harekete geçirmek gerekiyormuş.
3. Halkla birebir diyalog ve samimi temas içinde kalmayı başararak, her gün kendini tekrar eden ezber siyasetle değil, yapıcı, tamir edici, pozitif, gelecek vizyonu olan, projeler ortaya koyan, insanlara hayaller kurdurmayı ve umut aşılamayı bilen deneyimli siyasetle kazanılıyormuş.
4. Sayım sırasında, bilhassa da muhalefet partilerinin önde olduğu yerlerde kediler yüzünden(!) elektriklerin kesilmesi, çöplerden çıkan oy dolu çuvallar, oy sahteciliği, yakılmış oy pusulaları, geçersiz sayılan oylar, ilçe seçim kurullarında bilgisayarlara geçirilirken diğer parti hanesine ve ne hikmetse her defasında muhalefet partileri aleyhine yazıldığı iddia edilen oyların olması. Kamuoyunda o kadar çok vurgulanmasına, duyarlılığa davet edilmesine rağmen başta İstanbul ve Antalya olmak üzere pek çok il ve ilçede sandık başını terk eden, sandıklarına sahip çıkamayan, sandık tutanaklarını partiye zamanında ulaştırmayan CHP’lilerin payını ve suçunu vurgulamak gerekir. Sonuçta, bitmek bilmeyen itirazlar, yapılan yeniden sayımlarla birlikte, Yalova gibi bazı il ve ilçelerde değişen neticeler... Ve fakat seçimin üzerinden günler geçmesine rağmen resmi olarak açıklanamayan sonuçlar.
5. Seçim sistemi ve partiler yasasındaki olumsuzluklar bir yana, medeni, uygar bir ülkeye yakışmayan iptidai bir seçim sisteminin oyları zayi edişi. Bu şekilde halkın sandıktaki iradesine sahip çıkılamaması. Türkiye, gerekli teknik altyapılar hazırlanarak hızlı bir biçimde elektronik oylama sitemine geçiş yapmalıdır.
Neticede seçimler bitti ve tüm sayım yanlışlıkları, hile, oy hırsızlığı iddialarına rağmen sonuçlar aşağı yukarı ortada. CHP ne Doğu’da, ne Güneydoğu’da, ne İç Anadolu’da, hatta ne de Karadeniz’de kayda değer bir varlık gösteremedi... Bundan sonra, kendi oyununu kuramayan, iktidarın ve Erdoğan’ın yarattığı gündemin peşinden giden ve bu işten kârlı çıkmadığı anlaşılan CHP, kendi yaratacağı gündemi, toplumun ihtiyacı olan politikaları ve projeleri hayata geçirmesi gerektiğini anlayabilecek mi? Hazmede hazmede ilerliyoruz siyasetini bir kenara bırakabilecek mi? Başbakan’a duyulan sevgi ve deruni sadakat, Gezi olayları, 17 Aralık’la birlikte ortaya atılan yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık iddiaları, çökmüş bir yargı, otoriter yönetim, özgürlük alanlarının daralması, kırılgan bir ekonomiyle birlikte antidemokratik faaliyetlerin, otoriterlik eğilimlerinin, algı oyunlarının, kutuplaştırma politikalarının görmezden gelinmesini sağlamaya devam mı edecek... Her şeye rağmen galip gelen AKP, kazanan Erdoğan oldu.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları