Can boğazdan gidiyor!

12 Eylül 2008 Cuma

Sevgili okurlar, Kanada’da MapleLeaf et fabrikasının ürettiği salam, sosis ve diğer et ürünlerinde ortaya çıkan Listeria Monocytogenes bakterisi  bugüne kadar 38 kişinin ölümüne neden oldu. Bu bakteri daha çok bebekler, yaşlılar, hastalar, hamileler ve bağışıklık sistemi zayıf kişilerde ölüme yol açabiliyor. Kanada’daki ölümlerin büyük bölümü de 60-65 yaş üzeri yaşlıların kaldığı bakımevlerinde oldu. MapleLeaf ürünlerinin çoğunlukla hastane ve bakım evlerinde kullanıldığı, ölü sayısının artmasından korkulduğu belirtildi. Gıda zehirlenmesine neden olan mikroorganizmaların varlığı insanlık tarihinden daha ötelere kadar gider; bunlar her yerde ve zor koşullarda yaşayabilen canlılardır. Hijyenin ve sterilizasyonun, sanitasyonun sağlanamadığı tüm yaşam alanlarımızda ve gıdalarımızda mikroorganizmalar mevcuttur. Gıda zehirlenmesinin temel unsuru mikroorganizmalar, birim dozdaki sayıları, zarar verme kapasiteleri ve maruz kalanın bağışıklık sisteminin gücü orantısında etkilidirler. Mikroorganizmaların üremesinde zaman, ısı ve nem üç temel unsurdur. Gıda üreten kurumlar, lokantalar, et ve et mamulü üreten tesisler, yemek fabrikaları,  çiğ süt, pastorize olduğu sanılan süt ve peynir, dondurma, pişmemiş sebzeler, fermente çiğ et sosisleri, çiğ ve pişmiş kümes hayvanlarının bütün tipleri, tütsülenmiş balık gibi yiyeceklerde Kanada’daki olayda etken olan Listeria Monocytogenes adı verilen bakteri bulunabilir. Bu bakteri +3 derece gibi düşük sıcaklıklarda da üreme yeteneğine sahip olduğundan dondurulmuş gıdalarda da çoğalabilir.

Hijyen, sanitasyon kurallarına uymadan gerekli temizliğe, titizliğe özen gösterilmeden hazırlanan gıdalar insan sağlığını  tehdit edici ve sakıncalı olabilir, hatta ölümlere yol açabilir. Asgari hijyen koşulların dahi sağlanmadığı ortamlar, yiyeceklerde mikroorganizmaların çoğalmasına ve toksine dönüşmesine neden olurlar. Bunlar da, gıda zehirlenmesinin en tehlikelisi olan Botulizm’e yol açabilir ki bu da çoğunlukla ölüm demektir. Peki, ne yapmalı? İşlenmiş gıda alırken sağlıklı şartlarda üretildiğinden, soğuk zincirin bozulmadığından, uygun koşullarda depolandığından ve son kullanım tarihi aralığında bulunduğundan emin olmalıyız. Hayvansal yiyecekler tam olarak pişirilmeli, çiğ tüketilen meyve sebzeler, bol temiz suda yıkanmalı, gıdalar uygun saklanma sıcaklıklarında bekletilmelidir.

Sanırım bunları yerine getirirsek gıdalarımız yaşamımıza hayat vermeye, bizi sağlıklı mutlu kılmaya yetecektir. Aksi durumlarda ise yazımızda belirttiğimiz Kanada’daki örnekte olduğu gibi gıdalarımız düşmanımız olabilir, sağlığımıza zarar verebilir.  Diğer vakada görüldüğü gibi, maalesef gıdalarımızın yanlış, aşırı tüketilmesi, bilinçsiz, dengesiz beslenme alışkanlıkları ve kişiden kişiye değişen metobolizma yapısı, yeterli düzenli hareket (jimnastik) yapmama, genetik ve ailesel nedenler ile  kötü alışkanlıkların (aşırı alkol tüketimi gibi) yanı sıra  yabancı beslenme tarzlarının  (örneğin Çinlilerin batı tipi beslenme ve yaşama alışkanlıklarıyla, fastfoodla , kolalı içeceklerle gittikçe daha şişmanlamaları ve  batılılar ve Araplar gibi obeziteyle karşı karşıya kaldıklarını biliyoruz.) neden olduğu obezite ile televizyon ve bilgisayar başında geçirilen uzun, hareketsiz saatler, aşırı miktarda tüketilmesi zararlı olan gıdalar (tatlı, çikolata, kahve, cips, gofret, kolalı içecekler, ketçap, mayonez, margarin gibi ) insanlarımızı ve toplumumuzu tehdit etmektedir. Sonuçta, bu insanlar imkanları ölçüsünde bozulan vücut görünümlerini ve sağlıklarını düzeltmek için uğraş vermekte, çaba sarf etmekte, çare aramaktadırlar. Meselenin bundan sonraki boyutu konunun uzmanlarının işi; ancak sonucu yaratan maalesef aile, birey ve eğitim yapımızdır diye düşünüyorum.

[email protected]
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları