Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Dağlıca'dan Mesaj
Bilinçli bir kurşun sıkıldı bu iyimser havanın içine. Koyu bir sis bulutu ve acı bir barut kokusu Dağlıca’dan yükseldi bir kez daha.
Gözden uzak bir sınır karakoluna tanyeri baskını yapıldı; 8 şehit, 16 yaralı.
Ve önde bir imam, arkada devlet büyükleri, gözyaşlarını tutamayan komutanlar, kırmızı bayrağa sarılı tabutun yakınında yüreği dağlanmış bir anne, bir eş, bir baba ya da bir kardeş, iki yanından koluna girmiş, onun omuzlarına binen ağırlığı bir nebze olsun azaltmaya çalışanlar…
Ya da soğukkanlı seslerin boşlukta yankılattığı “vatan sağ olsun” temennileri, alev alev ciğerlerden gelen… Omuzlarda taşınan bir tabut, zamanın yitireceği, unutacağı karanlıkta.
Genç insanların kanıyla kızıllaşan bu savaş tarihinin yeni bir tekerrürü. Hepsi bildik sahneler, tanıdık sesler…
Saldırılar Başbakan’ın yurtdışı gezilerine denk gelir oldu sık sık. Yurtdışı görüşmeleri sırasında gerçekleştirilen hain saldırıların Türkiye’nin gücü ve duruşunu dünya kamuoyunun gözünde zayıflatma çabası doğrultusunda kullanıldığı ileri sürülüyor.
Ancak asıl önemli olan, saldırılar için seçilen tarihlerin altında yatan gizli niyet değil, terörle ilgili ne zaman somut bir çözüm adımı atılmaya kalkışılsa toplumu can damarından vuran, ayağa kaldıran, çözümün önünü kesen bir hamle yapıldığı gerçeğidir.
İşler birazcık yoluna girer gibi olmaya başladığı, barışa dair küçücük bir umut ışığı belirdiği anda, çözüme giden yolda ortak bir irade ilk adımını atar gibi göründüğü anda, o defalarca şahit olduğumuz senaryo vakit kaybedilmeden yayına sokuluyor.
“Barış istemiyoruz” sesleri Dağlıca’dan duyuluyor.
Yine polis dayağı
Ortada genç bir adam. Etrafında 4-5 kızgın polis. Adamı acımasızca dövüyorlar. Tekmeler, coplar, kemerler havada uçuşuyor; bir de çığlıklar. Ama adamın yakınlarından gelen çığlıklara rağmen polisin şiddeti son bulmuyor.
İstanbul’da Fatih semtinin ortasında bir skandal yaşandı. Çocuklarının gözü önünde bir insan dövülerek hem bedeni hem gururu ayaklar altına alındı. O da yetmedi, adam farklı semtlere götürülüp dayağa oralarda devam edildi.
Bir devletin güvenlik görevlilerinin vatandaşa kötü davranma eğilimi ancak etkin bir caydırıcılık sisteminin oluşturulmasıyla önlenebilir. Medeni, demokratik bir hukuk devletinin yapması gereken budur; dayak atanları, şiddet uygulayanları kollamak değil.
Türkiye’de polise yönelik açılan soruşturmaların her defasında açıldığı gibi hızlı bir şekilde kapatılması artık sona ermeli. Polisin bu kadar açık bir şekilde şiddet uygulayabilmesi, soruşturmaların göstermelik olduğunun kanıtı gibi adeta. Teşkilat, en başından gözden geçirilmeli.
Duyarlı bazı vatandaşlar sayesinde kameralara yansıyan görüntülerin dışında polisin sorumlu olduğu çok sayıda işkence ve şiddet vakası da yaşanmaya devam ediyor ne yazık ki. Ancak sonuçta polis cezasızlıktan yararlanmayı sürdürürken cezalara konu olanlar genellikle şiddete maruz kalanlar oluyor her nasılsa.
Bu sefer de öyle olmamasını dileyelim.
sadik.celik.gorus@gmail.com
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev