Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
DSK sonrası
Dünya milletlerinin kaderini derinden etkilemiş, etkilemeye devam eden dünya devi bir örgütün başında bulunan ve bu statüsüyle yeryüzünün sayılı isimlerinden biri; tuzağa düşmüş, bataklığa saplanmış, ekonomik krizde zorda kalmış ülkelere, daha önceki IMF Başkanlık dönemlerinden hiç de alışık olmadığımız bir şekilde, yardım elini uzatarak nefes aldıran sosyal düşünen, meselelere farklı bir gözle bakabilen sosyalist bir kimlik... Sahip olduğu mevkii, iktidarı, toplumsal konumu hiçe sayarcasına böylesine bir hataya düşebilir mi ya da bu türden adi bir suçla itham edilebilir mi…
Öte yandan titri, vasfı, sahip olduğu iktidar bir kenara, bu türden bir suçu işleyen ya da suça iştirak eden her kim olursa olsun elbette yargılanıp cezasını çekmeli. Hakkında söylenenler, zafiyetlerine dair yapılan yorumlara rağmen olayın her iki tarafını da görmek ve iddiaların gerçeği yansıtmadığı ihtimalini de boş geçmemek gerekir. Zira cinsel saldırıya uğradığı iddia edilen oda görevlisinin, Kahn’ın kaldığı odaya girmeden önce odada başka bir erkek görevlinin bulunması, görevlinin odada kimsenin olmadığını söyleyerek dışarı çıkması ve iddia edilen saldırının, Strauss-Kahn otelden ayrıldıktan tam 1 saat sonra polise bildirilmesi, o süre zarfı içinde sessizliğin korunması gibi ayrıntılar Kahn’ın başına gelenlerin bir tuzak, hatta belki de global finans çevrelerinin bir “tertibi” olabileceği fikrini destekliyor gibi görünüyor…
Suçlamanın asılsız olması durumunda bunu kanıtlamak ise her zamanki gibi iddiayı ortaya atandan değil, suçu işlemekle itham edilenden beklenecektir. Kişi suçsuz olsa bile her halükarda siyasi hayatının sona erdiği (olayın ertesinde Kahn’ın IMF İcra Kurulu’na istifasını verdiğini biliyoruz), aynı şekilde, “ganimeti fırsata çevirmeyi” iyi bilen, “vurun abalıya” zihniyetinin temsilcileri ve medya tarafından özel hayatının da onarılmaz bir zarara uğratıldığı gerçeği ise belki de insani açıdan olayın trajik yönlerinden biri.
TOBB toplandı, rüzgar muhalefetten yanaydı
Geçen hafta başında gerçekleşen TOBB Genel Kurulu’nun yıldızı CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu oldu. Önceki genel kurullarda Başbakanların yaptığı konuşmaların ardından toplantı salonunun boşalması geleneği bu kez değişti. Bu yıl muhalefet lideri boş koltuklara konuşmadı. Üstelik Kılıçdaroğlu’nun konuşması merkez sağ eğilimli olarak bilinen üyeler tarafından sık sık alkışlarla bölündü. (Konuşmaları süresince Kılıçdaroğlu 24 kez, Başbakan Erdoğan ise 20 kez alkışlanmış).
Yaşanan bu istisnai durumun ardından yapılan TOBB’nin tabanında bir değişiklik mi oluyor yorumları bir tarafa, CHP’yle iş dünyasının yakınlaşması olarak okunabilecek bu olay elbette ki son derece önemlidir.
Sıcak ve samimi tavırları, çalışkanlığı, abartısız hayatı ve sadeliği yanında bu zamana kadar belki de solun, sosyal demokratların en büyük zaaflarından biri olarak gösterilen ve yeterince önem verilmeyen “üretimle yeterince ilgilenmeme” konusundaki duyarlı yaklaşımıyla öne çıkan, üretimin Türkiye’nin en temel meselesi olduğunu kabul eden, iş ve ticaret âlemiyle ilişkilerini geliştiren sol sosyal demokrat bir parti lideri ilgiyle karşılanıyor ve önemseniyor.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun il il, kasaba kasaba, büyük bir özveriyle tüm yurdu gezerek sarf ettiği çabaya rağmen ön seçimlerin sınırlı tutulması (27 ilde yapılan ön seçim sonucunda belirlenen 115 aday dışında kalan 435 aday için ön seçimin yapılmaması) ve başka bazı nedenlere bağlı olarak doğru adayların yeterince belirlenememiş olması önemli bir olumsuzluk olarak gözükmektedir. Gerçekleştirilen kamuoyu yoklamalarına göre; bu durumun partinin % 8 ila 12 arası daha fazla oy alabilmesini engelleyeceği tahmin edilmektedir.
MHP’nin başındaki çorap
MHP’nin başına gelen kaset olayları seçimlerde partinin barajın altında kalma olasılığının son günlerde sıkça dile getirilmesi sonucunu doğuruyor. Hatta MHP’yi barajın altında bırakma temel amacı doğrultusunda partinin başına bilinçli olarak böylesine bir çorap örüldüğü ihtimali de ağırlığını koruyor… Ve tabii MHP’nin barajın altında kalması AKP’nin 367 sayısıyla Anayasayı değiştirecek çoğunluğa ulaşması olasılığını da beraberinde getiriyor…
MHP’nin baraj altında kalmasıyla genel başkanlık koltuğunun el değiştirmesi ve yeni bir yönetimle partinin yeniden “marjinalleştirilerek” sokağa indirilmesi ise meseleye dair diğer bir önemli öngörüdür. Bu şekilde karlı çıkacak taraflardan biri yine arzuladığı çoğunluğu elde eden AKP olurken kazanan diğer taraf “şiddetlenen”, sokağa dökülen ve Kürt grupların karşısına konacak MHP’yle birlikte ülkede var olan gerilim ortamının daha da artırılmasından nemalanacak iç ve dış güçler olacaktır… Hatta bir adım daha ileri gidersek; uygulanacak bu strateji, Ortadoğu ve Afrika bölgesinde gün geçtikçe daha geniş bir alana yayılan kaotik dalganın Türkiye’yi de içine alması ve en nihayetinde ABD, İngiltere, Fransa, İtalya gibi ülkelerden meydana gelen bir koalisyon güç tarafından bu toprakların yeniden dizayn edilip, yönetimdeki eskimiş, yıpranmış isimlerin yenileriyle değiştirilmesi ve yönetim biçimlerinin güncelleştirilmesiyle söz konusu enerji coğrafyasının dikensiz gül bahçesi haline getirilmesi projesinden başka bir şey değildir.
sadik.celik.gorus@gmail.com
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?