Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Gezi Kuşağı
10 gündür süren gösterilerle ilgili üniversitelerin ve kamuoyu yoklama şirketlerinin yaptıkları araştırmaların ortak sonucu; Gezi Parkı gösterilerindeki katılımcıların üçte birini 25 yaş altı, üçte birini de 26-30 yaş arası gençlerin oluşturduğu.
Gezi direnişinde çoğunluğu ve temel dinamiği oluşturan bu gençler aslında kim?
Her şeyden önce yeni dünya algıları bireysel özgürlükler temeli üzerinde yükselen insanlar bunlar. Toplumun bireyselciliğe geçişinin de kanıtılar aynı zamanda.
Fakat buradaki bireyselcilik, bencillikten uzak. Yardımlaşma, dayanışma ve saygıyı da içlerinde barındıran, kendi seçimleriyle yarattıkları yaşam biçimlerinin öznesi ve savunucusu olan gençler. 6 yaşından itibaren kendilerine irade yüklenen, çoğu azarlanmadan, iyi eğitim alarak yetişmiş, dünyayı tanıyan, özgüveni tam, darbelerden ve darbecilikten de, muhafazakâr - laik, yüzde 50 - yüzde 50 ayrımından da, partizanlıktan da uzak, yüzde 70’i kendisini herhangi bir siyasi partiye yakın hissetmeyen bir kuşak.
Dolayısıyla iktidarla bilek güreşi yapmıyorlar; sadece tercihlerine karışılmasından, kendilerine emrivaki yapılmasından hoşlanmadıklarını dile getiriyorlar.
Kandil günlerine saygı göstermemiz için bize kandile saygı göstermemizin emredilmesine gerek yok diyenlerin, yasaklamalara gidilmeden de toplumda duyarlılıklarını sergileyebileceklerini, herkesin yaşam ve siyasi görüş seçimine saygı duyduklarını gösterenlerin direnişi.
Başbakan Erdoğan için simgesel önemi olan Topçu Kışlası’nın, 31 Mart ayaklanmasında gerici alaylı subayların karargâhı olduğundan haberdar değildi belki de eylemcilerin çoğu; haberdar olsalar bile bununla ilgilenmiyorlardı; çevre duyarlılığı, yaşam biçimlerine karışılması ve bir de dediğim dedik üslup idi onların ilgilendikleri, karşı çıktıkları.
Çoğu eylem acemisiydi; var olan politika anlayışı, ezberlenmiş kalıplar içinde olmasa da, ağırlıklı olarak sosyal mecraları, kendi haber ağlarını kullanarak Gezi Parkı’nda toplanıp, kendilerine has ve eşi benzeri olmayan bir biçimde şortlarıyla, sandaletleriyle, sırt çantalarıyla politize oldular.
Sabahları kalkıp etrafı temizliyorlar, sabah sporlarını yapıyorlar, parkın bir bölümüne ayırdıkları ekim dikim alanıyla ilgileniyorlar, kitap okuyorlar, eyleme destek veren kayda değer sayıda bir sanatçı kitlesiyle beraber konuşuyorlar, tartışıyorlar, paylaşıyorlar, şarkı söylüyorlar… Sürekli olarak birbirleriyle yardımlaşıyorlar.
Aslında yaptıkları şey, yaşamak istedikleri ülkenin resmini Gezi Parkı’nda çizmek. Ve bu yönleriyle gerçek barış mesajının ta kendisi oluyorlar.
Korkunç etkili bir mizah anlayışları, el değmemiş sağduyuları, başkalarını kendilerine benzetmeye çalışma gibi arzulardan arınmış, geriye ya da sağa sola değil kendi önlerine bakan, demokrasi özlerine işlemiş gençler bunlar.
Alaycı ve son derece ironik bir dilleri var. Mizahın muhalif tarafının, birçok ateşli silahtan daha etkin olabileceği bir çağın tüm ezberleri bozan, öteki kavramını aralarında beslemeyen, partileri umursamayan, özgürlükçü ve bireyci yaklaşımlarıyla fark yaratan, gerektiğinde kendileriyle de dalga geçmesini iyi bilen gençler. Hepsinin sokağa çıkmasının ayrı bir gerekçesi vardı.
Kimi ahlaklarının sorgulanmasından, kimi yaşam biçimlerine saygısızlık edilmesinden, karışılmasından, kimi varlıklarının hiçe sayılmasından, dayatmadan, her türlü yasaklamadan, ellerine tek tip bir yaşam biçimi manifestosunun tutuşturulmasından, buyurganlıktan şikâyetçiydi.
İktidara düşman değil, şikâyetçi, üzgün ve tüm olaylara rağmen ısrarla sert ve aşağılayıcı üslubunu kullanmaya devam eden, zorla evlerinde tuttuğu yüzde 50’yi sokağa dökebileceğini ima eden Başbakan’a kırgın olduklarını anlatmak istiyorlardı.
Polisin, olayların fitilini de ateşleyen sert müdahalelerinin yer yer devam etmesi, gün geçtikçe yaralanan ve ne yazık ki hayatını kaybeden insanların sayısının artması, bazı kentlerde elleri çivili sopalı birtakım sivil polislerin belirerek göstericilere meydan dayağı çekmeleri ve İzmir’de, attıkları tweet’lerle insanları protesto eylemlerine davet etmekle, provokatörlük yapmakla suçlanan, “Twitter belası”nın 34 kullanıcısının gözaltına alınması da; aynı şekilde göstericilerin içine karışan bazı Vandalizm yanlısı grupların etrafı yakıp yıkma ve şiddet içerikli tepkilerinin de kabul edilebilir tarafı yoktur.
Gezi Parkı’na ekilen hoşgörü, barış, kardeşlik tohumunun filizi şiddet yanlısı, karanlık, fırsatçı ellere teslim edilmemelidir.
Bugün Gezi Parkı’nda yaşanan bir Türk Baharı değildir elbette; tıpkı direnişin, aşırı güçlerin, marjinal grupların, çapulcuların ya da CHP’nin bir organizasyonu olmadığı gibi.
Bugün Gezi Parkı’nda yaşanan bambaşka bir şeydir.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
En Çok Okunan Haberler
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!