Kaddafi Sonrası Libya

27 Ağustos 2011 Cumartesi

NATOnun açıkça taraf almasının ve 6 aylık iç savaş dönemini takiben isyancıların Trablustaki karargâhı ele geçirip şapkalarıyla zafer pozu vermelerinin ardından Muammer Kaddafi kayıplara karıştı. Muhalifler Kaddafinin başına 1 milyon 300 bin lira ödül koydu.

Bundan sonra neler olacak? Libyada yaşanan bu kanlı ve müdahaleci sürecin doğurduğu yeni aktörler kimler olacak? Ortaya çıkan yeni husumetler ülkede nasıl sonuç verecek? Libyalılar kendi geleceklerini gerçekten kendileri belirleyebilecek mi? Bunları henüz bilemiyoruz. Ancak yanlış ya da geç kalınmış uygulamalara rağmen halkına zulmeden bir diktatörü deviren küresel bir gücün varlığı bu noktada tartışılmazdır. Diktatörlerin kendi ülke sınırları içinde uygulamaya çalıştıkları yasalar küresel yasaların gücü altında eziliyor artık. Her horoz kendi çöplüğünde istediği gibi ötemiyor; hukukun, insan haklarının üstünlüğünü görmezden gelmek, insanlara zulmetmek artık o kadar da kolay görünmüyor.

Öte yandan zulmü engelleyen küresel güç imajı, çıkar hesapları peşindeki küresel güç gerçeğini de bertaraf edemez, etmemelidir! Libyadaki kaynakların paylaşılması için kurulan sofralar, NATOnun Libya üzerine gerçekleştirdiği bombardımanda ölen binlerce sivil, Libyaya sadece bir diktatör rejiminden kurtarılıp demokrasinin getirilmesi amacıyla girilmediği gerçeği, asıl zaferin Libyalı muhaliflerin değil, filmin başrol oyuncuları ABD, Fransa, İtalya ve İngilterenin şapkasından çıkması Libya üzerinden yapılan petrol geleceği planları, yerle bir edilen Libyayı yeniden imar projeleri sayesinde bölüşülecek olan pasta ve Amerikanın Libyanın stratejik önemini kullanarak burada kuracağı üsler aracılığıyla elini uzatmaya çalışacağı diğer bölge ve kıtalar da bir diktatörü tarihten silmiş olmanın gururu altında kaybolamayacak kadar önemlidir.

Keşke gerçekten de kendi ülkelerinin geleceğine sadece Libya halkı karar verebilse. Keşke dış güçlerin sadece açlığa, zulme, yoksulluğa çözüm olmak üzere sınırları geçtiği bir düzende yaşıyor olsak.

Dinlenen Türkiye

Eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşanere ait olduğu öne sürülen ses kayıtları arka arkaya internete düştü. Kayıtlar gerçekten de Koşanere aitse onun ordu hakkında söyledikleri, yaptığı eleştiriler kuşkusuz son derece önemli, vahim ve endişe vericidir. Her ne kadar Genelkurmayın kendisiyle yüzleşmesi, özeleştirisi onurluca yapılıyor olsa da duyduklarımız acı verici. Ancak bundan daha da önemlisi orduda en üst düzeydeki kişinin yine en üst düzey isimlerle gerçekleştirdiği bir toplantıda ses kaydı alınmış olması, mahremiyetin böyle bir düzeyde dahi korunamamasıdır. Böylesine bir kurumda bile güvenlik zafiyeti yaşanıyor olduğu acı gerçeğidir.

Artık bu noktadan sonra Türkiyede kimin kimi dinlemeye teşebbüs edebileceğini, dinlemelerin hangi maksatlarla el altından piyasayasatılacağını, kimlere servis edileceğini ve böyle bir ortamda kimin kime, nasıl güvenebileceğini kestirmek gerçekten güç

Strauss-Kahn’ın Beraatı Üzerine

Fransanın önemli siyaset adamlarından eski IMF Başkanı Strauss-Kahn hakkında açılan dava hukuki olarak düştüyse de Kahnın hakikatte aklandığını söyleyemeyiz. Olaydan sonra hakkında çıkan söylentiler, isminin böylesine bir olaya karışmış olması Strauss-Kahnın siyasi kariyerini bitirmeye yetecektir.

Kişi kendisine yapılan suçlamalardan temize çıksa bile suçlama bir kez yapıldığı için lekesi üzerinde kalacaktır; hele ki ismi böylesine göz önünde bir siyasetçi için olayın sonuçları kat be kat ağır yaşanmaya mahkûmdur. Ne olursa olsun adaletin kılıcı elbette gerçek suçluların peşini bırakmayacak, yapılanlar yapanın yanına kâr kalmayacaktır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları