Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Öfke bulaşıcıdır
O akşam Türk Telekom Arena’da yaşananlar, toplumsal bir tepkiden ibaretti. İnsanlar “şiddete başvurmadan” demokratik protesto haklarını kullandılar. Sonrasında protestoyla ilgili takınılan tutum ise bütünüyle problematikti. İlk olarak törenden hemen önce 300 provokatörün içeri sızdığının polis tarafından tespit edildiği açıklanıyor. Ancak her nasılsa Galatasaray Kulübü Başkanı Adnan Polat yeniden, statta bulunan polis kameralarını inceleyerek Başbakan'ı protesto eden “provokatörlerin” (yani ıslık çalanların, suçluların!) tespit edileceğini ve polise bildirileceğini söylüyor. Arkasından da tespit edilen kişilerin bir daha stada alınmayacaklarını belirtiyor. Stadyumda gerçekleştirilen ve şiddetten tamamıyla uzak bir protestonun özneleri polis kameralarıyla tespit edilerek cezalandırılmak isteniyor.
Ve bu cümleler sözde demokratik bir ülkede sarf ediliyor… Ertesi gün savcılıktan yeni bir açıklama geliyor; “Bu takibi şikâyete bağlı suç değil, devlet büyüklerine hakaret anlamına gelecek pankart, söz ve hareketler için soruşturma açacağız”. Bir siyaset adamı ıslıklandı diye protestocuların cezalandırıldığı kaç ileri demokrasi ülkesi vardır dersiniz dünya üzerinde? (Peki biz bundan, içinde yaşadığımız bu “ileri demokrasi” ülkesinde bize düşen tek demokratik hakkın “susmak” olduğunu mu anlamalıyız?) Ve son olarak 19 Ocak’ta Şişli Cumhuriyet Savcılığı’ndan İstanbul Emniyet’ine giden talimata göre Emniyet, Galatasaray’dan, açılış töreni için davetiye dağıtılan 13 bin kongre üyesinin ve sponsorların listesini talep ediyor. Herkesle tek tek konuşularak olay aydınlatılacakmış! Aralarında ıslık ve yuhalamalar aracılığıyla protestoya katılanlar varsa onlara devlet büyüklerine hakaretten dava açılacakmış. Ülkede yaşanan bunca sorun arasında bu olay hiç hak etmediği kadar abartıldı…
Bu arada protestoların sorumluluğu Galatasaray’ın “Tekyumruk” isimli, sadece stadyumlarda değil dışarıda 1 Mayıs gibi çeşitli platformlarda da varlık gösteren, toplumsal duyarlılığı yüksek, sol görüşlü olarak bilinen bir taraftar grubuna yüklenmek isteniyor...
Olayların ertesi gününde Başbakan, TT Arena’nın açılışında yaşadığı protestoyu şu sözlerle değerlendiriyor; “Seyrantepe Stadı'nın yapımında Galatasaray Kulübü'nün bir Allah kuruşu yoktur” (Başbakan bu ifadeyi kullanmayı seviyor sonucuna varabiliriz; zira daha önce de bu ifadeyi kullandığına şahit olmuştuk. En son İsviçre’de bir Allah kuruşu olmadığına dair bir açıklama yapmıştı…) Başbakan şu şekilde devam ediyor; “Tesis tamamıyla Toplu Konut İdaresi tarafından yapılmıştır. Galatasaray Kulübümüzün de kullanma hakkı olarak kendisine tahsis edilmiştir ve bunun da anlaşmaları yapılacak, daha yapılmış değil”…
Evet, Türk Telekom Arena’nın tüm inşaatı TOKİ tarafından yapıldı ve inşaat için Galatasaray’dan tek kuruş alınmadı. Ancak Türk Telekom Arena’nın anahtar teslimi karşılığında GS ismiyle bütünleşmiş 1 milyar dolar değerindeki Ali Sami Yen stadı arazisi Galatasaray’dan alındı. Galatasaray 49 senelik kullanım hakkını devretti. TOKİ’nin bu alış-verişten elde edeceği muhtemel karın ise en az 300 milyon lira olması bekleniyor... Sonuçta bu işten, iyilikten çok kar çıktığı ortada. Bu durum görmezden gelinerek Galatasaray’ın, TT Arena’nın yapımı için tek kuruş ödemediğinin kulübü ve taraftarları küçük düşürücü bir edayla dile getirilmesi doğru muydu? Bunun o akşam stadyuma gelmiş, kendilerini o spor kulübüne adamış insanların önünde, onları azarlar, aşağılar bir şekilde, adeta “gözlerine sokularak” açıklanması tüm bu olayları tetikleyen en önemli etkenlerden biriydi. Bir spor kulübüne gönül vermiş, yoğun bir aidiyet duygusuyla beraber, ortamdaki coşku atmosferinde büyük bir heyecan yaşayan taraftarlar karşısında, stadın yapılması konusunda GS yönetimlerini acizlik ve beceriksizlikle suçlayan TOKİ Başkanı’nın konuşması karşısında soğukkanlı kalabilmek kolay olamazdı.
Şu anki GS yönetiminin iktidar sahiplerine fazlasıyla minnettar duruşu da cabası… İnsanları provoke eden, kitle psikolojisini harekete geçirerek söz konusu protestoların gerçekleşmesine zemin hazırlayan bu gibi durumların varlığını göz ardı etmemek gerekir. Belki de açılış törenine katılan 40 bin kişinin kayda değer bir kısmı iktidar partisi taraftarlarından seçilebilseydi, stadyumda farklı toplumsal katmanların bir arada bulunmasının önüne geçilerek “homojen” bir topluluk oluşturulabilirdi. Böylece asayiş berkemal kalabilir, TT Arena yuhalama sesleri yerine alkış sesleriyle çınlayabilirdi… O zaman belki Twitter gibi sosyal paylaşım siteleri de Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın tabiriyle “cıvıtmazdı”.
Türkiye sanki öfke dolu günlerden geçiyor. Ucube heykel, tıksırana kadar içenler derken sert çıkışların ardı arkası kesilmiyor. Hüküm süren tüm bu sert tavırların ve öfkenin toplum üzerinde de bir karşılığı olacaktı elbette. Öfke bulaşıcıdır.
Sadık Çelik-sadik.celik@keyveni.com.tr
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 21 kişinin daha hastanelik olduğu ortaya çıktı