Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Aforoz
İslam dininde yerinin olmadığını biliyorum, ama ya Müslüman toplumların kültüründe? Hıristiyanlığın aforoz düzeni kadar katı, acımasız, tek yanlı, din-ahlak adına dışlanma, cezalandırma yok mu? Doğru, birebir Hıristiyanlıkta olduğu gibi Tanrı adına kararı veren bir imam yok belki. Ama cemaat, aşiret hem de devlet, iktidar adına verilen bir kararda... Ortada papaz gibi kararının doğrudan sorumluluğunu taşıyan ve hesabını verecek olan kolayca saklanabildiğinde, infazlar çok daha acımasız, haksız, ölümüne olabiliyor. Yoksa ileri demokrasiye oynayan, ekonomisi gelişen, parasının değeri yükselen, durmadan büyüyen, zenginleşen(!) bir Türkiye’de, yaşamın her alanına dönük bu kadar acımasız aforozdan beter dışlamaların, suçlamaların, cezalandırmaların katlanılmaz sonuçlarını yaşıyor olabilir miydik?\n
\nTöre cinayetlerini tarihe gömme adına onca çaba, yaşam pratiğimizde patlama... Neden? Cemaatlerin, aşiretlerin yaşamın her alanında söz söyleme, karar verme yetkileri başımızın üstünde... Siyasi iktidar, oy hesapları onların görüşlerine, kararlarına göre belirleniyor. Evet rejimimiz anayasal, hukuk devleti düzenine göre hâlâ demokrasi. Yani siyasi partilerin oluşumu, varlığı, sözde güçler ayrılığı ekseninde, milletin vekillerinin seçilmesi düzeninde, siyasi partilerin aldıkları oylarla iktidarı -muhalefeti oluşturmalarıyla bağlantılı. Elbette parlamento içi ve dışı muhalefetin işlemesi, özerk demokratik kurumların, parlamento içi-dışı etkin güçlerini kullanabilmeleri belirleyici...\n
\nSözün özü demokrasi çarklarının işleyişinde hukuk devleti düzeninin eksiksiz işletilebilmesi kadar hukuk, demokratik düzen içinde kurulmuş örgütlenmelerin yasal güçleri belirleyici. Özel yaşamda inançlar ne kadar önemli, anlamlı, belirleyici olursa olsun, inanç eksenli örgütlenmelerin toplumsal yaşamda düzenleyici rol oynamaya kalkışması hukuka, demokrasiye aykırı. Yasalara göre kurulmuş, yönetimleri seçimle, özel yasalara göre belirlenmiş, başta siyasi partiler, sendikalar, demokratik sivil örgütlerin, demokratik düzen içinde doğrudan yerleri var. Öncelikle kuruluş amaçlarına yönelik, demokratik düzenin işleyişine yönelik söz söylemek hem hakları hem de görevleri var. Demokrasilerde, inançlara saygılı toplumda siyasi partilerin inanç alanlarına yönelik her tür örgütlenmeyle örgütsel, siyasal ilişki kurmaları geçerli değil. Her şeyden önce inanç örgütlenmeleri hukuka, demokratik kurallara dayalı bir yapılanmada olmaz; cemaat önderi, aşiret reisiyle siyasi ittifak, inanç, biat kültürüne dayalı bir ilişkinin demokrasiye taşınması olur ki bu da demokratik değil, teokratik bir içerik taşır. Yaşam pratiğinde de en çok azınlık haklarının gasp edilmesini, diktatoryal eğilimlerin tırmanışını, ağır insan hakları ihlallerini getirir..\n
\n***\n
\nİşte bu ayrıntı gibi görünen, insan hakları, hukuk devleti düzeni, demokrasinin püf noktasında Türkiye’de yaşadıklarımıza bir bakın hele... Başbakan, bakanları, sözcüleri, aforoz yetkisini kullanan papaz edasıyla kendileri gibi düşünmeyenlere, örgütlenmelere ceza üstüne ceza kesmeyi; yakalanmış oyçoğunluğu ile ele geçirilmiş iktidar gücünü, dokunulamayacak evrensel insan hakları, hukuk devleti düzenine aykırı olarak gasp etme aracı olarak kullanıyorlar... Doğrusu sürekli demokrasi suçu işleme, sivil diktatörlüğe yönelme eğilimlerinin yanında rejimin hukuk devleti düzenini, demokrasi işleyişini tepetaklak ediyorlar.\n
\nBaşbakanımız, iktidar sözcülerinin artık fetva \tiçeriğini kazanan kamuoyu oluşturma buyruklarıyla.. varlık amacı, yasal sorumluluğu sermayenin, ekonominin gelişmesine paralel elbette, eğitim düzeni üzerinde söz söylemek olan TÜSİAD, “Çok küçük yaşta çocuk işçiler, kız gelinler istemiyoruz... Bilim, dünya gelişmeleri meslek okullarına yönelmede, verimde çocuğun meslek seçme yaşının yükseltilmesini, daha önce ortak kriterlere göre belirlenmiş zorunlu genel eğitimi almasını gerekli kılıyor” dedi diye topa tutuluyor... Aynı süreçte cemaat örgütlenmeleri her tür ırkçı, dinci eksende yaklaşımların, yandaşların, iktidarı istemlerine paralel, uyumlu anayasa çalışmaları yapmaları kutsanmanın ötesinde, doğrudan iktidarın katılımıyla destekleniyor.\n
\nKendinden olmayanı, kendi gibi düşünmeyeni aforoz, kinle cezalandırma kültürü öylesine boyutlara vardırıldı ki... Özel yargı eliyle olanlar tek örnek değil. Çok yaygın yöntemlerle, iktidar gücünün doğrudan kullanılması araçları, yolları ile... Ticari yaşamdan atılma, ödüllendirme, örgütlenme gücüne güç katma, yok etme, yasadışı güçlenmeye destek, yasal var olmaya köstek.. havuç-sopa kulanımlarıya.. biat etme, etmeyenleri yok etme.. öylesine yaygın, geçerli ki... Papazın aforoz yetkisi çok hafif kalır. Biat etmiş tebaayı çoğltma savaşında, özgür birey, örgütlenme, kurum kalmak için direnenlere kesilen cezalarda dur durak yok... İktidarda güçlendikçe, tek yanlı baskı gücüyle ayakta kalmak zorlaştıkça, dayatmada sınır tanımazlık, öfke, kindarlık.. tırmanıyor...
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi