Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Ateş Altında, Hak-Hukuksuz Hiç Yaşanmaz...
Olağan yaşam koşullarında da hak-hukuk düzeninin işlemesi çok önemlidir elbet. Yine de demokrasinin işletilebildiği, örgütlü toplumlarda işlemeyen hak-hukuk düzeninin hesabının sorulabilmesi daha bir olanaklıdır... İktidarları, ateş altında her gün onlarca can gider, çok daha yüksek sayılarla ağır yaralanırlarken, toplumun tepki verme, refleks duyguları, hele de örgütlü ses verme güdüleri dumura uğramışken, “fırsat bu fırsat” diye bakıyor olmalılar... İktidarlarının denetim gücünde, güdümünde, özel yargı eliyle, özel, keyfi uygulamalarla hak hukuk düzeninin yok ediliş uygulamalarında her gün dudak uçurtan yeni gelişmeler, tırmanışlar yaşanıyor...
\n14 Eylül günü çok az bir bölümünü izleyebildiğim Odatv davasında tutuklu sanıklar ve avukatlarının hak-hukuk düzeninin işleyişi, katledilişi üzerinden yargıçların karşısında söyledikleri, söyleyebildikleri adalet, yargı adına tek kelime ile “yüz kızartıcı” bir tablonun aynasıydı. Uzaktan kızaran yüz olup olmadığını pek göremiyordum ama, kimi homurtu seslerini duyuyordum... O günün yargılamasının sonunda, mahkemede, hukuk-savunma haklarının içinde kalarak akıl ve mantıkla söyleyebildiklerini onurla izlediğim genç meslektaşlarım, iki Barış birden serbest bırakıldılar...
\nErtesi günü Tuncay Özkan’ın tutukluluğunun 5. yılı bağlantılı düzenlenen etkinliğe katıldılar. Birisi Mustafa Balbay’ın, diğeri Tuncay Özkan’ın yanından geliyorlardı. Çıkarken insan olarak, hak-hukuk adına duydukları utancı bizlerle paylaştılar. Öyküleri birbirinin aynısı gibiydi... Türkiye ve dünya kamuoyu kanıtları açıklanmadan terör suçlusu olarak içerde tutulan, sadece gazetecilik faaliyetleri bağlantılı sorgulanmış iki gazeteci ağabeylerinin, cezaevi suçları, ek cezaları olmadan, uzun süreler hücrede tek başına, Silivri zulümhanesinde, tecritte olmalarına gösterilen tepkiler karşısında yanlarına verilmelerinden söze girdiler. Balbay ve Tuncay’ı sözde tecritten, hücrede tek başına olmaktan kurtararak idari kararla, onlar normal cezaevi odalarına taşınacaklarken, iki Barış tecrite alınmışlar, tecrit hücresinde tek başına konumları, tecritte iki başınaya çevrilmişti. Tabii onlar aramıza, dışardaki açık cezevi koşullarına alındıklarından Tuncay ve Balbay yeniden hücrede tek başına konumuna düşmüşlerdi...
\n***
\nİktidarlarının yönetim gücü tırmanışında, doymazlık, sınır tanımazlık boyutunda sivil diktatoryal eğilimlerin baskısında, medya, örgütlü toplum teslim alındıkça, antibiyotiklere bağışıklık kazanmış bakteriler gibi atağa geçen insan hakları, hak-hukuk devleti düzeni gasp örnekleri üzerinden gözlemlerim arttıkça, içimin kararması ile atbaşı, “Bu işin bir sonu var” inancım da beslenip güç kazanıyor. Kişisel suç-ceza ilişkisinin kanıtları açıklanmadan, toptancı suçlamalarla, yargısız infaz niteliği kazanmış suçlamalar, tutuklamalarla.. darbe hukuku niteliğinden yola çıkarak, insan hakları, hukuk devleti düzeninin katledilişinin kaçınılmaz olduğu yargım, bilincim artıyor... Büyük medyatik baskı ile de toplumun uyutulması, afyonlanması sürecinin bir dönüş noktasının olacağından kuşkum da yok. Kamuoyu çok geç de olsa, uyanıp askeri darbe hukuku ile sivil darbe hukukunun, insan hakları, hukuk devleti düzeni katliamları arasında, “daha iyisi-daha kötüsü” diye bir farkın olamayacağını kavrayacak. Duyarlılıklar, hukukun işleyişi arayışları güç kazanacak...
\nGözlemim o ki geldiğimiz noktada, hak-hukuk katliamında ezilenlerden çok, ezenler yeni gelişmeler, günlerden korkar oldular. Ne zamandır yargı düzeninin işleyişindeki en vazgeçilemez, olmazsa olmaz kuralların çiğnenmesi bu rol değişimi ile bağlantılı olmalı. İnsanlara bu kadar ağır bedeller ödetildikten sonra, “Kanıtımız yokmuş, yanlış yapmışız, hukuk ilkelerini ihlal etmişiz, maddi manevi bedellerini ödemeye hazırız” denecek hal yok ya. Yargılamanın biçimden olsun vazgeçilemez kimi süreçleri, savunma hakkının en dokunulmaz kuralları bir bir, daha pervasız çiğneniveriliyor. Yine de suç ve eylemler kanıt yapılarak, tutukluluklarla, suçlamalarla ilişkilendirilmiş ceza verebilmek çok zor görünüyor...
\nÖzel yargının elindeki bomba gibi sunulmuş, ama sonunda ağır suçlamaların bombalarının, bağımsız yargıyı, hukuk devleti düzeninin işleyişini patlattığı bir tablo ile karşı karşıyayız. 12 Mart-12 Eylül askeri darbe hukuku düzeni, yargılamalarında.. birçoğu sonradan beraatla, ceza veremeden bitirilmiş o davaların işleyişinden daha çarpık bir hukuk düzeni ile yüz yüzeyiz...
\nBalbay, izleyemediğim son duruşmada yaşadıklarını değerlendirirken “Ortada hukuk yok, ceza var” demiş... Küçük bir ekleme yapmakta yarar var; askeri darbe hukuklarının işleyişinde bile yargılama süreçlerinin atlandığı, savunma haklarının bu boyutlarda yok sayıldığı örnekler yaşanmamıştı... Toplumun Ortadoğu bataklığı, büyük savaş, Türkiye’ye yansıyan terör tehdidi karabasanında duyarsızlığına güveniliyor. Ne büyük yanılgı! Toplumlar büyük tehdit ortamlarında hak-hukuk düzeninin varlığına, güvencesine daha çok gereksinim duyarlar...
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev