Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
‘Bayram benim neyime?’
İçimizden “Bayram benim neyime” anlamında sorgulama yapmayanımız var mıdır ki? Fatih ilçe sınırları içindeki DİSK’e bağlı OLEYİS Sendikası blokları sakinleri, 1980 sonrası aynı kooperatif evleri çatısı altında yaşıyor olmaktan çok, ortak kültür, ortak değerler, ortak bedelleri paylaşmış olmanın kaçınılmaz sonuçlarıyla akrabadan öte yakınlık içinde bugünlere geldiler.
Birinci kuşaktan şimdi aramızda olmayanlar arasında DİSK davası sanıkları arasında uzun soluklu hapis yatmış, kaçınılmaz işkencelerden geçmişler, İstanbul’un en ünlü otellerinin çalışanları arasında olarak, kültürel çok fazla şeyi paylaşmış olanlar ağırlıktaydılar. Ali Kocaman, Mukbil Zırtıloğlu, Nihat Turan ilk sıralamanın içindeler. Alt kat komşum Vefa Zat son uğurladıklarımız arasında. Otelcilik okullarında eğitimcilik yanında, Osmanlı’dan gelen Beyoğlu, turizm kültürünün çok sayıda kitabının yazarı, anılarıyla, daktilosunun sesi ile de kulağımda.
Şimdilerde bizim binanın giriş çıkışlarında yüz yüze gelip selamlaştıklarımın dışında, müzik, televizyon, çocuk sesleri bile duyulmaz, ışıklar zayıf görünmez oldu. Sulukule’nin içinde yıllarla dinlemekten çok keyif aldığım sokak, müzik, düğün, mevlit sesleri bile duyulmaz oldu. Kışla hiç ilgisi yok, yaşayabilmenin, yaşam keyiflerinin, koşullarının ortadan kalkması ile ortaya çıkan bir sonuç. Geçtiğimiz hafta sonu eve girişte bir satıcı sesi duyunca, uzaktan taşımamak için geri inip koşturdum. Kocaman bir kamyon içinde bir küçücük torbanın içinde kalmış son patateslerin satışı için megafonundan bağırıyormuş. “Soğanın da yok mu” soruma, “Hangi parayla alacaktım ki?” cevabını yapıştırdı.
İçimden geçirsem de ayıp olmasın diye “Birkaç çuval patates satabilmek uğruna koca bir kamyonla gün boyu dolaşmak hangi akıl işi” sorusunu soramadım. Belki elindeki patateslerin çürümesini göze alamamıştır. Belki de daha acısı toplamı çok az olsa da satışından gelecek paranın günlük açıklarını kapatabilmesi çaresizliğini yaşıyordur.. Evlerden görünen ışıklardan açıkça görüldüğü üzere, televizyon ekranından gelen ışıklarla yetinenlerin çoğunlukta oldukları çıplak gözle sokaklardan görülebildiğine göre sözün bittiği yerlerdeyiz.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son seçim kampanyasında, “Soğanın halkın derdi olmadığı” yolundaki sözleri kulağıma takılıp kalmış. Gazetede de evde de önceden kurulmuş kablolu yayınların dışına çıkamadığımız için muhalefetin sesinin çok az duyulduğu kanallar arasında dolanıp dururken, kaçınılmaz yapılan canlı yayınlardan geleneksel bayram satışı yapılan çarşılarımızda alıcının olmadığı boş sokakların görüntüleri var. En azı en ucuzu ile yetinenlerin yakınmalarını sesleri yoka sayılamıyor.
Arife günü bilet bulunamayan, tıklım tıklım kalabalıklarla dolu otogarlardan eser yok. Akraba evlerine gitmek üzere yolculuğa çıkanlar çoğunlukta. En ucuzundan tatil için ev bulabilenler azınlıkta. Dolu dolu eşya, hediyelik yüklenmiş çantalar hak götüre..
Deprem bölgeleri bağlantılı yayınların iç acıtan görüntüleri, bayram gündemli olunca katlanıverdi. Üçüncü aya doğru günler hızla geçerken, sorun çözebilmiş olmada tersine bir yolda yürümekten kurtulamadık. Utanç verici sayılardaki can kayıplarının acılarını bile yaşayamayacak kadar çok günlük sorunlarla boğuşup durmaktan kurtulamadılar. Dünya ölçeğinde yaşanabildiğinin örneğine tanık olmadığımız bir vicdansız, yüzsüz tablo ile yüz yüze kalanın gerçeklerinin yeni örnekleri gün gün saat saat karşımıza çıkıyor.
Hiç utanmadan evlere, elbette yandaş kalabilmeleri umudu ile gönderilmiş paraların bile dedikodu olmasını umduğumuz bilgileri ile yüzleşiveriyoruz. Ne sihir ne keramettir ki bayram öncesi, seçime ay kala çıkarılmış doğalgaz müjdesini alıverdik. İstanbul’daki ekonomisi krizde, yatırımları dibe vurmuş, toprakları işletilemeyen, et, süt üretimi için yetiştirilmiş, besleyecek para tüketilince kesime gönderilen hayvanlarının gerçekleriyle yüz yüze kalmış ülkemizde.. Alay etmek niyeti ile bile değil, övünç, oy toplama kapısı olacak niyetiyle Finans Merkezi gökdelenlerimizi de açıverdik. Akıl almaz lüks ölçeklerde, elbette ödemesi bizden, yatırım, borçlarla, lüks, pahalı satışların müzesi gibi donatılmış binaları bedava bayram gezisi alanı olarak seçmeyi düşünür müsünüz?
Her şeye, en olumsuz koşullara karşın, inadına, inadına direnmek için bayramımız kutlu olsun..
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- Edirne'de korkunç kaza