Aylar öncesinden söyleyen söyleyene, yazan yazana... İsrail Ortadoğu’da yeniden saldırıya geçmek için ABD seçimlerinin sonuçlanmasını bekliyor. Kendi seçimleri gelmeden İsrail’de solunmaya başlanan demokratik-barışçı havaları değiştirmenin etkin yolu olarak atağa geçilerek küllenen savaş tazelenecek... Bilinmeyenler sadece ilk stratejik hedef, gün ve saatiydi... Gerisi aynen göz göre göre, gözlerimizin önünde sahneye sokuldu... Şimdilik olanlar Filistin ve İsrail sivil halkına... Bize nerelere vardırılabileceğinin paranoyası, paniği kalıyor...

Sabah haberlerinde Hamas’tan gelen füze atışları bağlantılı İsrail kentlerinde yeniden duyulan siren sesleriyle zengin Kuzey dünyasından gelen, İslam dünyasına yatıştırmak üzere Mısır ve Türkiye iktidarlarına verilen talimatlara takıldım kaldım. Şeytan ayrıntıda gizli çünkü... İsrail’de solunmaya başlanan demokrasi, barış havasını tüketen, savaşçı oyları yükseltecek siren seslerinden nasıl korkmam? İsrail’den tanıdığım insan hakları, barış, demokrasiden yana dostların bu yaşam korkusu ile nasıl sindirilebileceklerini görmemek aptallık olmaz mı?

Türk ve Mısır hükümetlerine gelen aba altından sopanın gösterildiği talimatların anlamı, iktidardaki liderler partiler için, “Dediğimizi yapmazsanız siyaseten zora düşersiniz” kulak bükmesi içeriğinde... İki ateş arasında sıkışıp kaldılar... Kendi kamuoyları, İslam dünyasında var, sevilen, güvenilir... liderlik kimlikleri için ne ölçüde İsrail, hele de son savaş başlatma atağı karşıtı olmaları gerekiyorsa.. Siyasi gerçeklik; ABD-Batı dünyası ile stratejik ortak olmanın yolu ise, şimdilerde kestirmeden radikal İslami-terörist kimlikli ilan edilmiş cephenin karşısında durmaya, iki uç arasında bir seçim yapmaya zorlanıyorlar...

Doğru, insandan yana olanı İsrail’in Ortadoğu’daki saldırgan, insan haklarını tanımayan siyasetine karşı çıkmak kadar, terörist radikal İslami hareketlerin de karşısında olarak, Ortadoğu’ya barışı getirecek, İslam dünyasını sömürülmekten, yerlerde sürüklemekten kurtaracak formüller üretmek. Ancak dünyanın enerji kaynakları üzerinde yaşayan, milyarlarca Müslümanın, insanca yaşamasının yolunu açacak, kaderini değiştirebilecek reçetelere, hak-hukuk-insan hakları-demorasiye gidebilecek akıl yolunda yürümeye izin yok.. Göz göre göre, olanın insana olduğu kaos çatışmalardan, insan haklarına, demokrasiye aykırı rollerden, birbirinden beter olan iki cepheden birinin aracısı, tarafı olmaya zorlanılıyor..

***

Zikzaklar, çelişkiler yumağı içinde dünyada insan hakları, demokrasi savunuculuk bayrağı ile uysa da uymasa da her yere burnunu sokan, sonuç olarak başı beladan kurtulamayan, ülkemizi Ortadoğu bataklığına çekebilecek politikalardan sorumlu iktidarlarımız, içeride aynı sloganlarla giderek, hukuk devleti düzenine aykırı, sivil diktatoryal düzene gidişte çoğunluğumuz ile birlikte göz göre göre, seyirci rolünde..

Yandaşı, teslim alınmışı büyük ağırlıklı güdümlü medyamızda bile saklanamayan gerçekler, çok ağır insan hakları, hukuk devleti düzeni, hak ihlalleri örnekleri onaylayarak, pıtrak gibi, olumsuzluklar boyutları ile haberleştirilmek zorunda kalınıyor.. Bizden çok daha duyarlı, dik duran uluslararası basın örgütlerinin desteği, raporları ile de, tutuklu gazetecilerin yaşadıkları ağır hak ihlalleri, hukuksuzluklar, basın özgürlüğü yasakları ile, Türkiye dünyada en kötü örnek olmada rekor üzerine rekor kırıyor.. Basın özgürlüğünün katledilişinde simge davalardan dün yapılan Odatv yargılaması, TÜBİTAK’ın son raporu hem ülkemiz hem de dünya için, hak-hukuktan kaçışın da utanç belgeleri olarak tahrihe yazılacaklar.

Dünkü gazetemizin birinci sayfa haberlerini.. Güldal Mumcu’nun anılarından “Yeşil, Uğur Mumcu’nun evine neden geldi?”, “Doğan Kuban yazdı; Taksim İçin Tarzanca Planlama”, telefonuna poliste kasıtlı yükleme yapıldığı ortaya çıkan, 3 yıl cezaevinde yatan teğmenin dava dosyası 1.5 yılda 7 savcı dolaştı “‘Sehven’de yılan hikâyesi”, Dikili Belediye Başkanı Özgüven’e “politik infaz” 8 yıl 9 aylık hapis cezası kararı verilen davalar Yargıtay’da onandı. Açlık grevlerine destek için açlık grevinde Zana “binlerce Gandhi’yiz” dedi. Açlık grevindekilere az bulunan B1 vitamini getiren eski Avrupa vekili gözaltına alınıp sınır dışı edilirken vitaminlerin eylemcilere ulaştırılması engellendi... Haber başlıkları ile içeriklerini okuduktan sonra siz ne âlemde, hangi duygular içine gömüldünüz?

Yoksa siz de göz göre göre, seyirci olmayı, dolaylı da olsa kendiniz, çocuklarınızın geleceği için de bir şeyler yapmadan kaçmayı seçebilmek için, gazete almayan, haber okumayan, televizyon haberleri izlemeyenler, umutsuz, depresyona geçmeyi seçenler arasında olmayı düşünenlerden misiniz?