Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Kavramlar Tersyüz...
“Bu seçim döneminin toplumsal kayıtlara, sivil tarihe tarafsız geçişi nasıl olabilir” sorusuna gerçekten tarafsız yanıt vermek olanaksız olsa da olabildiğince önyargılardan arındırılabilmiş altı çizilesi saptamaların başında, “Önyargıların, cepheleşmenin katılaştığı, çok gerilimli, bir o kadar da tersyüz edilmiş kavramların bir kez daha tersyüz olduğu...” cümleleri yer alabilir...
\nDünya ve Türkiye’de “Büyük değişim geçirmiş, geçmiş milli görüş kimliğinden kopmuş, Türkiye’yi AB’ye taşıyacak, muhafazakâr demokrat kimliği, liberal politikalar izleyicisi, yenilikçi, değişimden, sivilleşmeden yana, statükoya savaş açmış.. AKP iktidarı” gitti.. “Yasama, yürütme, yargıda elde ettiği büyük güçle yetinmeyen, özerk ve kamu kurumlarındaki kadrolaşmasını da yetersiz gören, başkanlık sistemi, daha otoriter bir iktidar gücü için istediği anayasa değişikliklerini yapmak üzere yetki, mutlak iktidar gücü isteyen AKP iktidarı” geldi.. ortak tanımlamaları kabul görüyor...
\nAKP’nin “Statükoya, darbelere karşı güçlü, sivil iktidar, ileri demokrasi projeleri...” söylemleri ile “akıllıya 40 kere delisin denerek deliliğine inandırılması” yöntemli siyaset yapma süreci, AKP’nin 12 Eylül referandum süreci ile yürürlüğünü yitirdi. AKP, lideri, yönetim kadroları ile ilan edilmemiş olsa da yakaladığı çok etkin polisiye, iktidar gücünü kullanarak... baskıyla, her türden muhalefeti sindirerek oylarını tırmandırmayı yeni siyaset, strateji yöntemi olarak seçti. Başbakan Erdoğan’ın kontrol edilemez öfkesi, beklenmedik çıkışları ile açıklanabilecek bir seçim kampanyası, miting meydanları havasından söz etmiyoruz. Söylemlerin bütünlüğü, her olaya yönelik değerlendirmeler, çıkışlar, analizler, atılan adımlar... bir paket olarak, “Oy gücü, oy çoğunluğu her şeydir. İstenilen, yönetim hakkının halk tarafından iktidara, liderine teslimdir..” olarak açıklanabilecek, gerçek demokrasilerde yeri olmayan, ancak sivil diktatoryal gidişle tanımı yapılacak bir yolda hızla gidişin kaldırım taşları örülüyor...
\n***
\nEn somut kanıt Başbakan Erdoğan’ın en son miting meydanı söyleminde açık açık söylediği üzere, “Meclis’te istedikleri sayıda milletvekilini elde edebilirlerse, referanduma da gerek duymadan anayasa değişikliğini yapabilecekleri..” ilanı değil mi? Demokrasinin özünde, demokratik sivil anayasa metinlerinin içeriği kadar toplumsal uzlaşı aramak olmazsa olmaz koşullardan değil midir? İktidar, Meclis parmak sayısı gücü ne olursa olsun, sivil demokratik anayasa değişikliklerinden sözün açılabilmesi için, sadece Meclis’teki partilerin değil, dışında kalan tüm partiler, toplumsal sivil örgütlenmelerin uzlaşısını aramak önkoşul sayılmaz mı?
\nSeçim kampanyası sürecinde iktidarın, liderinin tırmandırdığını kimselerin yadsıyamayacağı miting meydanlarının kavgacı, gerilimi tırmandıran üslubunun üzerine, seçim kampanyası süreci içinde yaşananları, tanıklıklarımızı şöyle bir yana koymaya kalkışsak... ortaya çıkan tablo, Cumhuriyetten günümüze mutlak iktidar gücü kullanma arayışlarında sınır tanımamada, AKP liderinin, Demokrat Parti dahil, geçmişin tüm iktidar partilerini mumla arattığı değil mi? En küçük bir karşı gösteri, pankart, söylemde orantısız polis gücü kullanma sadece bir boyut...
\nGaz bombası sonrası kalp krizi geçirerek ölen, kamera görüntüleri ile olayları yatıştırmaya çalıştığı sabit emekli öğretmenin arkasından, Hopa protestocularını çete ilan edip “içlerinden biri de kalp krizinden ölmüş..” diyebilen bir Başbakan, bu ülkenin geleceği, gerçek, sağlıklı demokratik gidişi için umut olmayı unutun, güvence olabilir mi? Ankara’da Hopa olaylarını protesto için eylem yapılırken polisin orantısız güç kullanması sürecinde, öfkesini denetleyememiş, panzer üzerine çıkmış bir genç kadından söz ederken “kadın mı kız mı bilemem..” vurgulaması ile ahlaki suçlama, cinsellik üzerinden ayrımcılık yapmaya, damgalamaya, bir biçimde hakarete kalkışan bir Başbakan, demokratik bir düzende kadın haklarının güvencesi olabilir mi?
\nKürt sorununun çözümünde, tüm lider kadrolarının söylemlerinin bütününde, sürekli “siyasal İslami kimliği, birlikte yaşamanın tek yolu olarak gösteren” bir reçete, demokrasinin olmazlarından laiklik ilkesinin ayaklar altına alınmasının çok ötesinde, din üzerinden siyaset yapma suçunun sürekli işlenmesi, inanç özgürlüğünün çiğnenmesi, dinler ayrımcılığının kendisi değil midir?
\nVe demokrasinin özü, felsefesi bir ülkede çoğunluğun, güçlünün değil, azınlıkların, ezilenlerin haklarının güvence altına alınması değil midir? Ezilenlerin hakları yeşil kartla, kömürle, sadakayla, ayrımcılıkla ne kadar abartılırsa abartılsın, hak düzeni, yasalar içinde, tarafsız, herkes için yasal sendikal haklar, sosyal devlet düzeni içinde sağlanmıyorsa rejim ayağı eksik demokrasidir. Oy çoğunluğu, Meclis çoğunluğuna dayanılarak hele de güçler ayrılığı düzeni kırılarak.. azınlık, bireyin hakları kısıtlanıyorsa... demokrasi katledilmiştir...
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!