Ergin Yıldızoğlu’nun ABD seçimlerine yönelik Cumhuriyetçi aday adaylarının tartışmalarını özetleyen “Gerçekten korkutucu bir geciydi” başlıklı yazısından yürümek istedim.. Emperyalizm, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, kendi vatandaşlarına yönelik casusluk.. çıkışlarını seçim kampanyasında kullanma yarışına girmiş siyasetçiler, ABD’nin değil sadece, dünyanın içinde debelendiği sorunlar yumağı, kaosunda, yükselen; bilinçsiz kendini kurtarma egosu odaklı, kirli toplumsal değerlere ayna tutuyor.. Amerikan halkının 3. dünya savaşının başladığı derin korkusu, travmasını yaşadığı vurgulamaları ile, Obama döneminin noktalanmasının altının çizilip durulmasına dikkat çekiyor..
ABD’nin 11 Eylül, travması ile, radikal İslami terör örgütlerine yönelmiş korkunun, medya güdümleme paketleri içinde toplumsal isteriye dönüştürülmesi sonrası, terörle yatağında savaşma adına Irak- Afganistan işgallerinin gündeme sokulduğunu anımsarsak.. Bu kez ABD odaklı olmakla da sınırlı kalmayan, gerçekten dünyayı kasıp kavuran gelişmelerde.. Hele de Ortadoğu, İslam dünyası yoğunluklu; içdış odaklı çatışmalara, bataklıklara bakılınca.. Kimin elinin kimin cebinde olduğunun anlaşılamadığı güçlülerin dünyayı yeniden paylaşım kirli oyunlarında, sonuçta en altta kalmamak uğruna birlikte yaşadığı topraklar üzerindeki ötekilerin üstüne çıkma adına, silaha sarılmış en vahşi katliamlarda ötekini yok ederek yaşamaya çalışanlar.. Hem gerçekten sayılamadıkları için, hem de kirli çıkar savaşlarının bedelini ödeyen en alttakilerin hallerinin görülmesinden insanlık adına azıcık utanç duyulması ya da en çok işlenen insanlık suçlarının boyutlarının gözlerden uzak tutulması uğruna.. Ne yollarda ölen göçmenlerin medyatik aynaya yakalanmamış trajedileri, ne de güçlülerin az can kaybı vermeleri uğruna öncelik verdikleri havadan bombardımanlar altında ölenlerin sivil kayıpları insanlığın gözüne sokulmuyor..

***

BM kararlarına bakılırsa dünya, ABDAB- Rusya-İran.. güçlüler, Ortadoğu’daki akan kandan fiilen en sorumlu gibi görülen IŞİD’in kendilerine, dünyanın her yanına yayılmacı radikal İslamcı terörist, insanlığın tanıklık ettiği en vahşi, kanlı katliamlarını sona erdirme yolunda formüllerde anlaştılar.. Ortadoğu’da yaşananların gerçeğine bakıldığında ise geleceğe yönelik pay kapma, çıkar savaşları ile katlanan boyutlarda bölge insanının çatıştırılması, ölümleri, ödenen ağır bedellerinin sonucunda.. Durmadan derinleşen iç savaşlar bataklığı, kaosu dünyayı da kasıp kavuracak çığ gibi büyüyor..
İnsanlığın gözünü karartan, insan hakları, demokrasi, ulusal hukuk devleti düzenleri, evrensel hukuku ayaklar altına alan gelişmelerde gidiş o gidiş ki.. Bu arada bizi, ülkemizi en çok ilgilendiren 13 yılını arkada bırakmış İktidarlarının pay kapma hırsında ülkemizi, halkımızı bulaştırmakta olduğu sorunların boyutları olmalı.. Türkiye’nin sıfır sorunlu siyasetle yola çıktığını ilan etmiş İktidarları, bölge bataklığı kaosunda pay kapma sevdasında, bölgede söz sahibi olma hakkı, iddiası ile bu kaosun, bataklığın içine öylesine bulaşıp durmakta ki.. Oyunun içindeki yukarda sayılan güçlülerin hepsinin birden kendi çıkarları adına Türkiye’ye yönelik hamleleri ile darbe yemekten açığa düşmekten kurtulamıyor..
Gerçeğinde IŞİD’e karşı savaş paravanasında bölge çıkarları pastalarını büyütmek en azından küçültmemek savaşımı içindeki taraflar; aralarındaki çelişkilerden en az zararla çıkmak uğruna, değişen dengeleri görmede geride, açıkta kaldıkça Türkiye üzerinden darbelerle kendi konumlarını güçlendirmeye bakıyorlar.. Dünün sıcak gündeminde ABD, başından Irak yönetiminin çağrılısı askerlerimizin geri çekilmesini istemişken, Türkiye’nin bölgede şu ana göre en kıymetli müttefiki Kuzey Irak Kürdistan yönetiminin özerklik ilanına gücü yetmeyen Bağdat yönetimi, Türkiye’ye dönüp “tek askeriniz kalmasın” çıkışı ile iç politika yapıyor..
ABD’nin, Bush’un zengin kuzey dünyasının büyük ekonomik krizini de yaratan Irak işgalinden vazgeçmesinden kaç yıl geçti ki? Obama dönemi postalanarak yeniden savaş tamtamları ile siyasal çıkış gündemde..