Linç kültürünün suçüstü kâbusu

27 Nisan 2019 Cumartesi

Dünyada gücün, demokrasi, hak, hukuk adına en çok kirletildiği alanlarda, linç kültürünün en vahşi uygulamalarının yaşanması elbette raslantı değildir. Linç kültürü doğrudan haksızlıkla, suçlulukla doğru orantılı olarak gelişir. Sanatçıları yücelten insandan yana toplumsal sorumluluk, duyarlılık sayesinde linç vahşetini en yalın, çıplak halleriyle yansıtan sanatın zirvesi ürünlerinin toplumsal etkileri, sonuçlarının tartışılması da kaçınılmazdır. Hiç bitmeyen tartışmalardan biri de, Amerika’nın en nitelikli sanat ürünleriyle, sanatçılarla dünyaya yansıyan acı gerçeklerinin özeleştirisi üzerindendir.
Dozu artırılmış emperyal güç işleyiş çarklarının dünya halklarına, en çok da Amerikan vatandaşlarına, “Şiddetin, lincin en vahşi boyutları ile pompalanması, sonuçta düzenin karşısında insandan yana toplumsal refleksleri mi, yoksa yılıp teslim olmayı mı üretmektedir?” Gerçekleri görebilmede öğretici, uyarıcı etkileri ne kadar değerli ise toplumları teslim alma, yıldırma dozunda etkin kullanılmaları da o kadar kaçınılmazdır.. Çağımızda sandıktan çıkan diktatörlüklerin, halkları ezen yolsuzluklardaki patlamaların, kirlilik, vahşet, hak-hukuk, demokrasi, insan hakları ihlallerinin açıklanmasında anahtar aracın, toplumsal güdüleme olması boşuna değil. Ancak sonsuza kadar işletilemiyor. Kırılma noktalarında linç kültürünün en acımasız tetikçilerinin, kirli çıkar ağlarının dönebilmesi adına harcanmaları kuralı bile var..

***

İnce ayarlı linç provokasyonunu” doğru okumak, gerçekleri gözler önüne sergileyerek oyunu, tuzağı bozmak, ülkemizde demokrasiye, hak-hukuk düzenine açılımları yakalayabilmede kuşkusuz en etkili araç olacaktır. Aksi hedeflenmiş, hesaplanmış tuzaklar ağına takılmak olur.
Ülkemizin çağdaş değerleriyle eksiksiz hak-hukuk-demokrasi düzenini uzun soluklu yakalayıp yaşatabildiğini iddia edebilme lüksümüz yoksa da. Kurtuluş, kuruluş savaşları destanlarının yazılabilmesi, laik Cumhuriyet, Atatürk devrimlerinin kazanımlarının, aydınlanmacı kadroların katkılarıyla da kimilerince içselleştirilmiş, çoğunluk için de en azından tadına varılmış olmasının ayrıcalığını yaşayabiliyor olmamız gerçeğini hafife almayalım. İnançlar, kimlikler üzerinden oynanan oyunlar, en etkin çağımızda terör tuzakları, askeri, sivil darbeler eliyle yaşatılan geriye püskürtmelerin bize özel kırılabilme dinamiklerine güvenelim.
Emperyal çıkar odakları, kirli çıkar hesapları adına, Atatürk devrimciliği, ulusal kurtuluş savaşım değelerine karşı savaş ilanı boşuna değildi elbet.. Ilımlı İslam, siyasal İslamcı projeler başta her tür alt kimlik kullanılarak iç savaş koşulları yaşatabilme planları yok sayılmaya çalışılan Lozan’dan bu yana gündemde.. Laf aramızda Osmanlı’yı parçalama süreçlerinde kullanılan yöntemlerin hiçbirinden vazgeçilmediği sadece Sevr’de çizilen haritalarla değil, en çok Ortadoğu haritaları üzerindeki oynamalarda, İslam dünyasına dönük mezhepler, şeriat yorumlarıyla çatıştırma, kan akıtma tuzaklarında yaşatılanlarla belgeli..
Ülkemiz geleceği için ortak değerlerimize ne kadarı ile güvenmek hakkımız ise, bir o kadar da sonuç, yürünmek istenen yolların, yöntemlerin gerçeklerini okumak da aynı o kadarı yaşamsal.
Son günlerin oyunları, tuzakları, “İnce ayarlı linç provokasyonlarını..” büyük yanlışlar yapmadan doğru okumak yaşamsal sorunumuz olduğuna göre, anahtar sorgulamalarımızın kilidi ne olacak?
Ülkemiz sınırları içinde insanca barış, demokrasi, hak-hukuk düzeninde yaşayabilmemizin anahtarı, acil, sonuç alıcı etkili kararlar gerekçeli; “Bir başka örneği olmayan partili başkan kimliği önde, Başkanlık, tek adam, Saray rejimi olabilir mi?” Yoksa insanca yaşayabilmenin tek yolu olan, hak-hukuk-adalet demokrasiye geçişin kilitli kapılarını açmak için olmazsa olmaz değerlerde ödünsüz buluşmalarla “ince ayarlı linç provokasyonlarını..” bir daha bir daha bozabilmek mi?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bayram benim neyime? 9 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları