Suçluluk ile korku duyguları arasında doğrudan ilişki olduğu içindir ki, suç işleyen insan suçunun hesabını vermekten kaçmaya çalışırken suç üstüne suç işler... Suçlunun işlediği suçların listesi kabardıkça da hesap verme korkusu dehşet, panik boyutlarında tırmandığından, sınırsız öfke, çırpınışların ürünü, sınırsız boyutlarda şiddet, acımasızlık oluyor... Günümüz dünyasında, uygarlık çağında, radikal terör örgütlerinin şiddet eylemlerindeki suçsuz sivil kitlelere yönelik katliamlar, intihar bombacıları, işkence-vahşet dozlarındaki sınır tanımazlık... Aynı şiddetteki suçluluk, kaygı duygularıyla beslenen siyasi erklerin; yasal devlet düzenlerine yansıyan icraatlarıyla da, aynı şiddette kaos, haksızlık, hukuksuzluk, devlet adına kamu gücünü ellerinde tutan erklerin icraatlarında da yaşanıyor...
İnsan hakları, hukuk savaşımında, insancıl kimliği ile de çok sevilmiş Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin katliamında buluştuğumuz tek gerçek ne? İslam inancındaki mezhepleri birleştirici 4 minare ayağının şiddette sınır tanımaz kanlı çatışmalarda aldığı kurşun-patlayıcı darbelerinin görüntülerinin önünde yaptığı, “Birlikte yaşam, barış çağrısı” sözleri bize ulaşmadan kaldığı ateş hattının içinde, boynundan giren tek kurşunla katledilmesi değil mi? Aynı canlı görüntüler eşliğinde, hem de akılcı, kanıtlara dayalı olma iddiasındaki, gerçeğe ulaşma yolunda iyi niyetli-kötü niyetli çatışan çıkarlar-taraflar adına söylenenlerle... Bu nerede ise canlı yayın katliamda bile gerçeğe ulaşabilmemiz neden bu kadar zorlaşıyor? Canını ortaya koyarak barış içinde birlikte yaşam çağrısı yapmış Tahir Elçi’nin canıyla bedel ödemesi katliamından bile sağlıklı dersler çıkarma çabası, arayışları yerine, suçluluk-korkudan beslenen güdülerle daha kanlı çatışmaların yolunu açma çabaları ağır basıyor...

***

Geleceğimize dönük çıkış yolu arayışlarımızda, bizi yönlendiren, güdüleyen, bu suçluların oluşturdukları cephelerin hesaplaşma, hesap verme korkularıyla biçimlenen siyasetler mi olacak? Kaostan, suçluluk = korku odaklı bataklıktan çıkış yolunda, barış, birlikte yaşam isteyen suçsuz, hesap vermekten korkmayacak çoğunluğun duruşları belirleyici olamayacak mı?

***

Biz ki suçluluk = kaos girdabının, kirliliğin içinde kalmışların çarpık yönlendirmeleri, yalanları, güdülemeleriyle tetikçilerinin IŞİD intihar bombacıları olduğu kanıtlanmış Diyarbakır, Ankara büyük katliamlarında bile asıl suçlu ve azmettiren asıl failler konusunda ortak yargı, değerlere, gerçeğe ulaşabilmekten çok uzakta kalmış bir kitleyiz. Çoğunluğumuz, çoğunluk medyatik algılama güdülemesinde, IŞİD intiharcıları ortada bilinirken, terör suçu, eylemi ortaklık suçlarında IŞİD-PKK işbirliğine inandırılmadık mı? Tahir Elçi’nin asıl suçlularına ulaşma konusunda, çok daha karmaşık, çatışmacı sonuçlara inanmayı seçeceğimizden hiç kuşkumuz olmasın...
Günümüzde, dünyamıza egemen olan, insanlığı, hakkı-hukuku ezdikçe ezen, milyarlarca dünyalının yaşamlarını yoksullukyoksunluk kıskacında geriye çektikçe çeken... İnsan hakları-demokrasi-hukuk devleti düzenleri yerine, kirli çıkarlar odağında yalanlar üzerine oturtulmuş emperyalizmin emrinde siyasi erklerle-diktatörlüklerin suç ortaklıklarına oturtulmuş düzenin çarklarından kurtuluş zor... Resmin gösterilen yüzüne bakarsak.. Obama-Putin-AB ülkeleri- Türkiye-Suudiler-İran-Katar... hepsi ama hepsi IŞİD terör örgütü odaklı, radikal siyasi İslamcı terörist devletin insanlığa verdiği zararlar karşısında temizlenmesi savaşında buluştular... Ama havadan bombardımanda buluşmuş gibi olanların bölgede, şimdilerde en sıcak Irak ve Suriye toprakları üzerindeki paylaşım savaşlarında oyun içinde oyun var...
IŞİD’in suç üretimi petrolünün satılmasında Putin ile Erdoğan, bir diğerini dünya önünde suçlu ilan edebiliyorlar... Obama, Rus uçağının düşürülmesinde “Türkiye haklı” derken, ABD kaynaklı açıklamalarda, IŞİD’in dolaylı desteklenmesinden “sorumlu” ilan ediliyor... Bölgedeki kara çatışmalarında Rusya lideri Putin ve PYD-PKK ile anlaştıkları duyuruluyor...