Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Yalancının Mumu... (04.04.2013)
Yalancının mumunun yatsıya kadar yanacağı özdeyişi ne kadar anlamlı, düşündürücü ise, medya çağında yalanla günü kurtarma siyaseti, stratejisinin işe yaradığı bir o kadar doğru. İnsan hakları, hukuk devleti düzenlerinin bilimsel teknolojik devrim çağında böylesine ağır katledilebilmesini de açıklayan bir durum... Dünyanın güç merkezi, iyi kötü demokrasi çarklarının işletilebildiği ABD’de, Bush iktidarının yalanları ile Irak işgaline halktan destek alınması, milyonlarla Iraklının ölümü, katledilmesi, Irak’ın bataklıkta iç savaşlara mahkûm edilebilmesini açıklayan bir sonuç... İlk günlerin savaş ganimetlerinin çok çabuk tükenmesi, kanlı petrolün maliyetinin yükselmesi ile bağlantılı zengin kuzey dünyasının büyük krizinde de bu işgalin katkılarının olduğunun öğrenilmesinden sonra, bugün aynı gerekçelerle aynı işgale destek söz konusu olabilir miydi?
Türkiye’de yalanlar üzerinden siyasal iktidar gücünün pervasız kullanılabiliyor olması, medya kirliliği, siyasi erkin sivil diktatoryal gücü yakalaması, halkın demokrasi bilincinin zayıflığı, örgütlü kullanabilmedeki zayıflıklarıyla doğrudan ilişkili olarak katlanıyor. Yine de istatistiklere, pozitif bilime dayalı veriler üzerinde yalan olamayacağı varsayılır. Dünkü HaberTürk’ten arkadaşımız Pervin Kaplan’ın “Hesap değişikliği 69 bin sıfırcıyı 8 bin gösterdi” başlıklı haber ve yorumunu duyunca inanamadım. 61 bin üzerinden, dev bir sıfırcı öğrenci grubunu istatistikten uçurup yok göstermek, 69 bin olan sıfırcı öğrenci grubunu 8 bin olarak açıklamak nasıl bir oyunla gerçekleştirilebilir?
Açıklaması çok da basit. ÖSYM daha önceki yıllarda 4 testen 0.5 puan alamayanların sayısını sıfırcı olarak açıklıyormuş. Bu yöntemle geçen yılın sıfırcıları 50 binmiş. Aynı yöntemle bu yıl 69 bin oluyorlarmış. Ancak bir yıl içindeki sıfırcıların 19 binlik artışını kamuoyuna açıklamaktansa, 69 bin olan sıfırcılar grubu bu yılın istatistiğine en az iki testen, tek testen olmak üzere iki gruba ayrıştırılmış. İlk gruptakilerin sayısı 61 bin, diğeri 8 bin olarak çıkarıldıktan sonra da sıfırcılar 8 bin olarak kamuoyunun algılamasına sunulmuş. Öğrencilerin bu yılki sınavlarda önemli oranlarda daha başarılı oldukları gibi bir tablo yaratılmış.
Anımsayacaksınız günler içinde televizyon haber bültenlerinde sayısız kez yinelenen aynı başlıklı haberlerde sıfır puanlıların 8 bin olduğu beynimize, bilincimize kazınmış oldu. Şimdi bir gazetede sorgulayan bir gazetecinin ortaya çıkardığı bu gerçek, gerçekle ilgili büyük yalan kimleri, ne kadar etkileyebilir ki? Eğitimde hızla yaşamakta olduğumuz kalite erozyonu, çöküş ne boyutlarda algılanabilecek, sorgulanabilecek ki? Haberde testlere göre YGS başarı oranları da var. Gelişmişliği, uygarlığı, bilimi, çağı yakalamada çok daha yaşamsal olan fen testlerinde sınava girmiş 1 milyon 805 bin adayın, sıfırı çeken öğrenci oranı yaklaşık yüzde 50’ye, 951 bin gibi vahim bir sonuca, boyuta varıyor.
4+4+4, eğitimin 12 yıla çıkarıldığının daha ilk yılda gerçekle büyük çelişkisi, ikinci, hatta birinci kademelendirmeden sonra okullardan ayrılmanın görülmemesine ilişkin bakanlık çırpınışları da kamuoyunun gerçek algılayabilmesinin kapsama alanı dışında kalan bir tartışma... Bir sonraki eğitim kademesine kayıt yaptırmayanların sayılarının çok yüksek olduğunun görülmemesi uğruna ilk büyük yalan söz konusu verilerin saklanması üzerinden yaşandı. Okula kaydını yaptırmayan, öğrenimine devam etmeyen öğrenci sayısındaki ürküten patlamayı saklamaya yönelik bir yeni çaba ise, ara kademelerden diplomaların verilmeyeceği duyurusunun yapılması. Ne işe yarayacaksa...
Bir başka önemli anımsatma, 1 Nisan şakası gibi sunulan sürpriz, ÖSYM’nin büyük başarısı pazarlaması ile ilişkili olmalı. Rekor sürede, sınav sonuçlarının ilan edilebilmesi, merkezin sınav sisteminde uzmanlaşması, sistemin oturması reklamlarının tek başına bu sınavlar için geçerli olduğunu varsaysak... Bu taktik pazarlamadan daha iki gün önce çıkmış haberlerde, aynı merkezin sorumluluğunda yapılmış KPSS sınav yolsuzluğu üzerinden gündeme gelen bilirkişi raporunu ne yapacağız? Kalabalık bir görevli kadrosunun özel hesaplarında çıktığı söylenen önemli artışları, sınav yolsuzluğu skandalının ortada kalmış olmasını nereye oturtacağız? Yıllardır üst üste gelmiş, hepsi de ortada kalmış yolsuzluk suçlamalarını bu başarı reklamıyla mı aklayacağız?..
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği