Yazarlar Günün Köşe Yazıları Tüm Yazarlar Spor Yaşam Konuk
Yayıncılıkta ‘Topkapı’ Çözümü
Günümüzdeki yayınevlerine bakıyorum da, benim yayıncılık yaptığım yıllar (1970-80’ler) “ister inan, ister inanma dönemi” gibi geliyor.
\nDizgi kurşunla yapılıyordu. Üçüncü hamur kâğıt bile bulunmuyordu. 64 sayfalık haftalık dergiyi hazırlayan kadromuz beş kişiden oluşuyordu -dizgici dahil.
\nBir kitap genellikle 3 bin basılıyordu. Daha çok okura ulaşabilmek için satış fiyatlarını nasıl indirebilirdik?
\nAklıma bir şey geldi. Aziz Nesin’i aradım. Ertesi gün geldi. Oturduk, uzun uzun konuştuk. Düşüncemi söyledim.
\nAziz Nesin’in bütün kitaplarını basmak istiyordum. Onları haftalık dergi biçiminde yayımlayacaktım. Her çarşamba satışa verilecekti. Kapak kartonu derdimiz yoktu. Ciltleme tel dikişle yapılacaktı. Her sayı 20 bin basılacaktı. Böylece giderler büyük ölçüde azalacak, dergi fiyatına kitap çıkaracaktık. Dergiler (fasiküller) biriktirilip ciltlenince ortaya bir “Aziz Nesin Külliyatı” çıkacaktı. Bunun için cilt kapakları da hazırlatacaktık.
\nAziz Ağabey, düşünceme çok sıcak yaklaştı. Oracıkta “Evet” dedi. Biz de kolları sıvayıp işe giriştik.
\nBir basımeviyle anlaştık. Her hafta pazartesi günleri, dizilmiş metinler yayınevine gelecek, düzeltileri yapılacaktı. Basımevi, o gece fasikülü basacak, ciltçiye gönderecekti. Salı günü öğleden sonra fasikülü ciltçiden alıp dağıtımı yapan şirkete verecektik. “Kitap-dergi” çarşamba sabahı, gazete satıcılarında olacaktı.
\n“Külliyat” inanılmaz bir ilgiyle karşılandı. Bu ucuz kitap çözümü, okuru da bizi de mutlu kıldı.
\nBirkaç ay sonra bir pazartesi günü saat iki sularında, o hafta çıkacak fasikülün dizgisinin basımevinden gelmediğini söylediler. Basımevine telefon ettik. Yanıt yok. Hemen bir arkadaşı gönderdim. Biraz sonra geldi. Basımevinin kapalı olduğunu söyledi.
\n“Kimse yok” dedi. “Kapı kilitli. Hepsi memlekete gitmiş. Bir ay sonra döneceklermiş.”
\nİnsanın tepesinden kaynar sular nasıl boşanır, bunu o zaman yaşadım. Ne yapacaktık? Fasikülün ertesi gün dağıtıcıya teslim edilmesi gerekiyordu. Dizilecek metinler de yoktu ortada. Hepsi basımevinde kilitli kalmıştı.
\nHiç çaresi yok, ne yapıp edecek, basımevine girip metinleri alacaktık.
\nYayınevinin deposundan genç bir arkadaşla basımevine gidildi. Binanın tepesine çıkıldı. Arkadaşın beline ip bağlandı. Küçük bir pencere kırılarak Topkapı filmindeki gibi basımevine “iniş yapıldı”.
\nArkadaş araya taraya metinleri buldu. Yine iple yukarı çekildi; Aziz Nesin’in yazdıkları, yayınevine getirildi.
\nAğaoğlu Basımevi’ni aradım. Mustafa Kemal Ağaoğlu’na hemen gelmesini rica ettim. Hızır gibi yetişti. Durumu anlattım. “Artık ne yaparsan yap, bu sayıyı yetiştir” dedim.
\nMetinleri alıp fırladı. On beş dakika sonra alı al moru mor döndü. “Tamam,” dedi, “biz bunları sabaha kadar çalışıp basabileceğiz, ama bir sorun var.”
\n“Nedir?”
\n“Bizde o harf karakterleri yok. Başka harf karakterleriyle istersen, dizeyim.”
\nOlacak iş değildi bu. “Külliyat”ın bütünlüğü bozulurdu.
\n“Sen otur, bir kahve iç, biraz bekle,” dedim.
\nYayınevinden aynı arkadaşın cambazlığına başvuruldu yine. Delikanlı, beline ip bağlanıp indirildi. Harf kasası sökülüp yukarı çekildi, Ağaoğlu Basımevi’ne teslim edildi.
\nO sayı da gecikmeden piyasaya sunuldu!
\n\nYazarın Son Yazıları
Video Haberler
-
Uyarıda bulunan gaziye, baba oğuldan darp kamerada
-
Otelde kadın cinayeti! Şüphelinin kaçış anı kamerada
-
Avukatlar ile polis arasında tarafsızlık tartışması
-
Ölüme meydan okudular! Nefes kesen anlar
-
İstanbul’da otobüs şoförünü ve oğlunu darbettiler
-
Kılıçdaroğlu, Kamer Genç'i andı
-
Görüntüler sosyal medyada büyük yankı buldu!
-
15 kişilik minibüsten 34 kişi çıktı
-
TRT'ye bizden bir alkış!” diyerek protesto ettiler
-
Yurttaşın 'Cumhurbaşkanlığı' sözlerine yanıt verdi