Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
AKP ve ABD yine farklı cephelerde: Gezi'den Sonra Tahrir
Türkiye ile en önemli müttefiki ABD arasında ortaya çıkan “demokrasi çatlağı” giderek derinleşiyor. Son bir hafta içinde bu süreci yakından gözlemleme fırsatı doğdu. ABD’nin bir haftaya yayılan “Ulusal Gün kutlamaları” ile başlayalım:
Dört kentte ortak mesaj
ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone bu yılki kutlamaları 27 Haziran’da Adana’da başlattı. Sonra sırasıyla 1 Temmuz’da İzmir, 2 Temmuz’da İstanbul ve son olarak 3 Temmuz’da da Ankara’da yüzlerce davetlinin katıldığı Ulusal Gün resepsiyonlarına ev sahipliği yaptı. Ankara’daki törende konuşmasının sonunu Atatürk’ün şu sözlerine atıf yaparak tamamladı:
“Fikir cereyanları cebir, şiddet ve kuvvetle reddedilemez. Bilakis takviye edilir. Buna karşı en müessir çare, gelen fikir cereyanına mukabil fikir cereyanı vermek, fikre fikirle mukabile etmektir.”
Direnişin kalbine özel vurgu
Riccardone’nin Atatürk’ün sözüne yaptığı vurgudan çok gerekçesi dikkat çekiciydi. Konuşmasını Ata’nın şözlerine şöyle bağlamıştı:
“Tüm Türk vatandaşlarının ifade ve barışçıl toplanma özgürlüğüne olan desteğimizi tekrar ifade ediyoruz. Türk halkını sosyal ve siyasi yelpazeden büyük dikkat ve saygıyla dinliyoruz. Ben de ikametgâhımın penceresinden, tam arkamızdaki Kuğulu Park’tan Kennedy Caddesi’ne giden kalabalıkları dinlediğimde Atarük’ün sözlerinin yankılandığını duyuyorum...”
Burada geçen Kuğulu Park ve Kennedy Caddesi’nin, İstanbul’da Gezi Parkı’nda başlayan demokratik protestolara, başkentlilerin dayanışma duygularını gösterererek katıldığı iki ana mekân olduğunu katılanlar arasında bilmeyen yoktu. AKP hükümetinin 5 bakanının yanında bu tür bir protokol konuşması yapılmasının sanırım on yıllardır benzer örneği yoktur. Bahçeyi dolduran yüzlerce Türk ve yabancı davetlinin bu sözleri coşkuyla alkışlaması ise işi daha da “olağan dışı” bir hale çevirdi. Resepsiyona katılan AB Bakanı Egemen Bağış bile Riccardone’nin daha önce AKP Genel Merkezi’nde yaptığı konuşma ile resepsiyon konuşması arasında “ton farkı” olduğunu vurgulama ihtiyacı hisetti.
Gezi’ye desteğe devam
Meğer Bağış’ın vurguladığı o “ton farkı” tek güne özel değilmiş! Dün Ricciardone’nin diğer üç kentte yaptığı konuşma metinlerini inceledim. İstisnasız hepsinde Türkiye’de ifade özgürlüğü, hukukun üstünlüğü ve toplantı ve gösteri özgürlüğüne destek ifadelerinin ardından Atatürk’ün aynı sözleriyle bitirmiş. Adana konuşması Kuğulu Park ve Kennedy Caddesi vurgusu ile Ankara’dakinin aynısı. İzmir’de, kente yatırım yapan Amerikan şirketlerinin “hukukun üstünlüğü, demokrasi ve liberal ekonomi” beklentisini anımsattıktan sonra; İstanbul’da ise “özgürlüklerin korunması ve demokratik ülkelerde gücün halktan gelmesi gereği” gibi temel ilkeleri vurguladıktan sonra Atatürk’ün sözleriyle tamamlamış konuşmalarını.
Yapılan ortak vurguları anımsattığım büyükelçilik kaynakları, “Mesajlarda bir ‘yenilik’ yok. Yönetimin Gezi Parkı sırasında barışçıl gösterilere destek şeklinde belirlediği pozisyonun bir devamı niteliğinde sözler” değerlendirmesini yaptı.
Bir ayda 20 açıklama
Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığı’ndan Gezi olaylarını başından bu yana yaklaşık 20 açıklama yapılmış. Sözcülerden büyükelçiye ve daha yukarıda Dışişleri Bakanı ve başkan yardımcısına kadar herkes konuşmuş. Başbakan Erdoğan ve kurmaylarının “iç ve dış güçlerin komplosu” olarak değerlendirdiği protestolara ABD’nin yaklaşımı, gösterilerin ağırlıklı olarak barışçı talepler içerdiği ve polisin müdahalelerde orantısız güç kullandığı şeklinde olmuş.
Resmi açıklamalarda olmasa bile sohbetlerde dile getirilen temel fark ise Erdoğan ve kurmaylarının sadece seçim zaferine endeksli “çoğunlukçu demokrasi” anlayışına karşı, Obama yönetiminin “çoğulcu demokrasi”ye olan vurgusu.
Mursi için de ayrı düştüler
Ankara-Washington hatttında “demokrasinin anlamı” konusunda Gezi Parkı protestolarında su yüzüne çıkan “çatlak”, Mısır’da yaşanan son olaylarda daha da belirgin bir hal aldı. Arap Baharı rüzgârıyla cumhurbaşkanı seçilen ancak ülkeyi tek adam mantığıyla yönetmeye kalkan Müslüman Kardeşler üyesi Muhammed Mursi’ye halk isyan edince, Mısır ordusu önceki gece yönetime el koydu.
Dün dünyadan gelen açıklamalara baktığımızda, ABD ve Batı’dan gelen açıklamalarda Mursi’ye destek veren çıkmazken verilen ortak mesaj ordunun da bir an önce yönetimi sivillere devretmesi ve toplumun tüm katmanlarının yönetime dahil edilmesi oldu. Mursi’nin en büyük destekçisi Katar dahi sürpriz bir dönüş yaparak bu cepheye katıldı.
Bu cepheden ayrı pozisyon alarak Mursi’ye destek açıklayan sadece iki ülke çıktı. Biri Mısır ile aynı dönemde İslamcıların iktidara geldiği Tunus.
Diğeri ise Türkiye!
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, ‘seçimle gelen seçimle gitmeli’ diyerek AKP hükümetinin demokrasi anlayışının çerçevesini bir kez daha çizdi. Bu anlayış, Türkiye ile ABD arasındaki ‘demokrasi anlayışı’ çatlağının giderek büyüdüğünü ortaya koydu.
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!