Swoboda: Otoriter İslamcılıkla AB Üyesi Olunmaz

17 Mayıs 2013 Cuma

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile Avrupa Parlamentosu (AP) Sosyalist Grup Başkanı Hannes Swoboda arasındaEsad-Erdoğan benzetmesi’nden doğan polemiğin en olumsuz yanı, Swoboda’nın AKP hükümetinin iç ve dış politikasına yönelik çok önemli eleştirilerini gölgelemesi oldu.
Oysaki Swoboda, hem CHP heyetiyle görüşmesinde hem de aynı gün Cumhuriyet’in de aralarında bulunduğu bazı yayın kuruluşlarının temsilcisiyle buluşmasında, neredeyse Kılıçdaroğlu’nu aratmayacak dozda ağır eleştiriler yöneltmişti Erdoğan’a karşı.
Swoboda AP binasında gerçekleşen görüşmemizde Avrupa sosyalistlerinin Erdoğan ve politikalarına bakışını şu sözlere ortaya koydu:
Süreç şeffaf yürütülmeli: Kürt sorununun çözümü için başlatılan süreç daha şeffaf yürütülmelidir. Ne kadar açık olursa o kadar iyidir. Bakın hâlâ gazeteciler, öğrenciler, öğretmenler PKK bağlantısı gerekçesiyle hapishanelerde.
Güçlü ama demokrat lider lazım: Türkiye’nin güçlü bir liderliğe ihtiyacı var. Evet Erdoğan güçlü bir isim. Ama güçlü lider aynı zamanda demokratik gelişimi de teşvik eden, güçlendiren bir isim olmalıdır. Türkiye’ye baktığımızda ne zaman iyi bir adım gelse arkasından mutlaka geri adımların haberlerini alıyoruz. Reformlarda ileri gidecek yeterli cesaret yok. Kürtaj, ölüm cezası gibi konulardaki açıklamalara bakınca ‘Çok gereksiz’ diye düşünüyoruz. Sorun net bir reform stratejisi olmaması.
CHP ön cephede olmalı: CHP de çok fazla gelgit yaşıyor. Kılıçdaroğlu güçlü bir lider olmak istiyorsa duruşunu, çizgisini net ortaya koymalı. Kadın haklarında, azınlık haklarında iyiler ama Kürt sorununda, askerin rolünün azaltılmasında daha önde yer almalılar. Bir de parti içinde kendini zor durumda bırakanlardan kurtulması gerekli.
Seçilmişe saygımdan düzelttim: CHP bizle ortak olmak istiyorsa ilkelerimize uyması lazım. Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’a yönelik yaptığı Esad benzetmesi kabul edilemezdi. O yüzden bir düzeltme yapmak zorunda kaldık. Erdoğan’dan farklarını ortaya koymanın daha düzgün yolunu bulmazsa bizim ortağımız olamaz. Erdoğan tabii ki benim müttefikim değil ama seçilmiş biri olarak saygı duymak zorundayım kendisine.
Otoriter İslamcılık AB’ye götürmez: AKP hükümeti ve Başbakan başlarda böyle değildi. Daha net bir duruşu vardı reform ve AB süreci konularında. Şimdi ise ekonomik başarıyı yeterli görüyorlar. Biraz ekonomik başarı, devlet-toplum ilişkilerinde de biraz otoriter ve biraz dinci yaklaşımların karışımını yeterli görüyor olabilirler. Böyle bir karışım ile Arap dünyasına model olabilirsiniz ama bununla AB yolunu tamamlayamazsınız. Eğer Araplara rol modelliğinde ısrarlıysanız ve ‘onlar için çekiciliğimizi azaltmamak için çok da modern olmamıza gerek yok’ diyorsanız o zaman zaten AB doğrultusunda gitmek istemiyorsunuz demektir. Bu tür politikalar için AB’ye ihtiyacı yok. Ama eğer açıklık, şeffaflık, hak ve özgürlükler ve otoriter eğlimlerle mücadele istiyorsanız, o zaman AB’ye ihtiyaç var.
Reyhanlı yasağı kabul edilemez: Hükümetin Reyhanlı’da yayın yasağı koyması, eleştirilere karşı hoşgörüsüzlüğü kabul edilemez.
Başbakan Erdoğan Ortadoğu’da arabulucu olma rolünü yitirmiş durumda. Filistin’e yardım yapmak istiyorsanız, İsrail ile de görüşebiliyor olmanız lazım.
‘Esad gidecek’ senaryosu hayaldi: Suriye’de de benzer biçimde bazılarının kolay felsefesi yani ‘Biz muhalefeti destekleyelim de birkaç haftada gitsin’ düşüncesi illüzyondan başka bir şey değildi. Suriye’yi bilen herkes kolay olmayacağını biliyordu. Orada Hıristiyanlar var, Kürtler var, Araplar var. Hele bir de karşı tarafta El Kaide ve radikaller varken.
Erdoğan gelişmeleri bekleyerek hareket etmiş olsa etkileme gücü daha fazla olurdu. Galiba bölgesel güç olarak ellerindeki imkânları biraz fazla abarttılar. Dışişleri Bakanı’nın sıfır sorun politikası vardı ama şimdi tüm komşularla sorunlar var.
Muhaliflerin de payı var: Suriye’de büyük bir katliam var ve bunu giderecek her tür çözüm denenmeli, kabul edilmeli. Esad ve etrafındakiler olmadan nasıl çözüm olacak ki? Yaşanan bu büyük katliamda Esad’ın karşısındaki grupların da payı var. Esad gitmeli ama radikal İslami örgütlerin Suriye’yi yönetmemesi gerekli.
Hükümeti davalar için uyarıyoruz: Kürt ve Kıbrıs konularında Türkiye’de askerin hâlâ diğer demokratik ülkelerde olabileceğinden daha fazla gücü var. Erdoğan’ın en önemli amacı askerleri geriletmekti. Ergenekon ve Balyoz gibi davalar düzgün şekilde ve temel ilkeleri dikkate alarak yürütülse daha iyi olurdu. Ben her görüşmemde Egemen Bağış ve Türk makamlarına şunu söylüyorum: Sakın bu yavaşlıkta devam etmenizin AB açısından kabul edilebilir olduğunu düşünmeyin. Böyle giderseniz belki de tüm bunların sahte ve oynanmış olduğu fikri gündeme gelecek. Yargılamaların hızlanması ve uzun tutuklulukların son bulması lazım.

\n

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Büyü Bozuluyor 26 Ocak 2015

Günün Köşe Yazıları