Aziz Sancar… Küsmüş?!

03 Eylül 2018 Pazartesi

Aziz Sancar, 2015’te aldığı Kimya Ödülü ile bu ülkeden yetişen ilk ve bugüne dek tek Nobel ödüllü bilim insanıdır.
Bu çok büyük başarının sahibi olan Sancar, Cumhuriyet’e Orhan Bursalı eliyle üç gün süren (26-28 Ağustos) ayrıntılı ve yararlı açıklamalarda bulundu. Açıklamaların ilki Ben küsüm ülkeye diye başlıyor. İkincisinde kanser araştırmalarının son durumu özetleniyor; üçüncüsünde de Bilim özgürlük ister başlığı altında bilimsel araştırma özgürlüğünün önemine değiniliyor.
Üzerinde kimi zaman yapılan eleştiriler bir yana Nobel ödülleri, dünyanın tartışmasız saygınlığı en yüksek ödülleridir. Bu ödülün sahipleri örnek alınır. Bu nedenlerle Sancar’ın, açıklamaları üzerinde durulmalıdır.

Bir artı, bir eksi
Sancar’ın ödülünü Anıtkabir’de korumaya aldırması, simgesel olarak Kurtuluş Savaşı’na katılanlara, Atatürk’e ve Cumhuriyeti kuranlara sunmuş olması ve o süreçte bu ülkede aldığı Cumhuriyet eğitimini övmesi, kuşkusuz çok anlamlıdır.
Buna karşılık aynı Sancar’ın AKP’nin nükleer enerji girişimini destekleyen bir TV reklamında yer alması; nükleer enerjiyi savunması da değil Nobel ödüllü, sıradan bir bilim insanına asla yakışmayan bir yanlış davranıştır. Çünkü, nükleer santral yapımının ülkemize özgü önemli sorunları bir tarafa, nükleer enerji üretimi, özellikle de atık sorunu nedeniyle, hem dünya kamuoyunda hem de bilim dünyasında çok tartışmalıdır. Başta Almanya olmak üzere pek çok ülke nükleer santral sayısını azaltıyor; yine İtalya örneğinde görüldüğü gibi pek çok demokratik ülkede, santral yapımı halkoylamasına sunuluyor ve reddediliyor. Bunları ve daha fazlasını Sancar bilir.
Konunun ülkemizde tartışılamaması ise özünde, özgürlük eksiğindendir.

‘Özgürlük ister’ de!
Sancar, söyleşisinde Bilim insanı özgürlük ister diyor.
Özgürlük bütünseldir; başta düşünce ve anlatım özgürlüğü olmak üzere, tüm özgürlüklerin biri birini tamamlaması ve bunların hukuk düzeniyle koruma altına alınmış olması, yalnız bilim insanları için değil, tüm toplum için vazgeçilmezdir.
Özgürlüklerin iyice budandığı AKP iktidarında da genel olarak eğitimin çocuğun ve gencin yaratıcı yeteneklerini geliştirici özelliklerinden iyice uzaklaştırıldığını; sayıları üçe katlanan üniversitelerin ve TÜBİTAK ve TÜBA gibi bilim üst kurumlarının iyice siyasallaştırıldığını ve böyle bir ortamda özgürce bilimsel çalışma yapılamayacağını Sancar da bilir.
Bu ülkenin üniversiteleri, yıllardır, 9 Temmuz 2018 günü yapılan o görkemli başa geçiş törenlerine katıldığı Başkan’a kaskatı bir biçimde bağımlıdır. Bu nedenle bilim özgürlük ister gerçeği öncelikle Başkan’a anlatılmalıydı. Sancar, ülkeye küskünlüğünün gerekçesi olarak toplumun bölünmüşlüğünü gösteriyor; ancak bölünmüşlüğün temelinde AKP iktidarının kendisi gibi düşünmeyenleri sürekli suçlaması bulunduğunu sorgulamıyor.
Yine AKP iktidarında, bu ülkenin bilimsel gelişmesi açısından çok daha yıkıcı olan bir süreç yaşandı. Yaklaşık onlarca ya da yüzlerce değil, binlerce bilim insanı, haklarında doğru dürüst bir soruşturma bile yapılmadan, çıkarılan kararnamelerle hak arama yolları kapatılarak üniversitelerden uzaklaştırıldı; bunların birçoğu uzun süre tutuklu kaldı; kimileri aylar süren açlık grevi yaptı.
Eğitim, bilim ve üniversite konularındaki AKP uygulamaları karşısında, Nobel ödüllü tek bilim insanımız Sancar’ın, kimi dolaylı göndermeler dışında, akıl almaz duyarsızlığı ve suskunluğu da açıklanması gereken bir tutumdur.
Ayrıca kendisi de çok iyi bilir ki, bilim insanı gerçekleri toplumlarıyla paylaşır. Koşullar ne olursa olsun, susmaz; küsmez.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları