Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Gelen ve Giden (II)
Birkaç gündür gelen, yani 2009 tarafındayız.
Gelen, ülke siyasetinde yerel seçimle öne çıkıyor. Yargı yapısının beynini parçalayan bir süreç yaşatıyor olsa da yerel seçimler kaçınılmaz bir “yenilenme” yaratır. Yolsuzluk kirinden az-çok temizlenmiş bir yerel yönetim dönemine kısa bir süre için de olsa girilebilir. Yerel seçim sonuçları nasıl olursa olsun, siyasetin ülkenin ana sorunlarına “çözüm üretemeyen” özelliği değişmez. Ne anayasa ve yasalarda “demokratikleşme” yönünde adım atılır ne de AB üyeliği süreci canlanır.
Ancak, ağırlaşan işsizlik ve pahalılık gibi olumsuzluklar, hükümetin ve devletin “İslamcı inatlaşması” ve ısrarının da katkısıyla çok daha “gerilimli” bir toplumsal ortama yol açabilir; özgürlük karşıtı baskıları arttırabilir; özgürlük alanı cemaat kuşatmasıyla daha da daralabilir; bu durum aslında çok kırılganlaşan toplumsal barışı sarsar.
***
Ekonomide büyük değişim küresel düzlemde görülecek ve bizi de etkileyecektir.
Ülke ekonomisi, küresel gelişmelere de bağlı olarak, üretim düşüşlerinde ve artan işsizlikte “tabana” vurur; yılın sonlarına doğru da yara sarmaya başlayabilir. Ancak, gelen, emeğiyle geçinenler ve kırsal kesimde yaşayanların gideni de arayacakları çok zorlu bir yıl olacaktır.
Küresel ekonomide benzer gelişmeler beklenir. Ekonomi “kuramcıları” K. Marx ile Keynes arasında dolaşırken “uygulayıcıları” kaçınılmaz olarak Keynesçilik yapmak zorunda kalabilir. Ancak bunun bizde uygulanmasına IMF olanak tanımaz; bütçeyi makaslaması bunun ilk işaretidir. Gelişmiş ülkelerde tersine, ulusal düzeyde devletin ekonomiye harcamalarını arttırarak karışması, uluslararası alanda da öncelikle para sermayenin denetim ve gözetiminde yeni bir kurumsal düzenlemeye gidilmesi kaçınılmazdır. Bu doğrultuda, IMF ve Dünya Bankası’nın ABD’nin mutlak egemenliğinden kurtarılarak yeniden yapılandırılması gündemdedir. Küresel yönetimde ABD’yi, yeni ortaklar bekliyor. Bunların başında, AB’nin dışında BRIC geliyor.
Tersten de CIRB olarak okunabilen BRIC, Çin, Rusya, Hindistan ve Brezilya anlamına geliyor. Bu dörtlünün küresel ekonomiye yön vermede etkinliklerini büyütecekleri kesindir. Gerçekte, ABD’nin son küresel gelişmeler karşısında verdiği “Obama yanıtının”, bu ülkenin dünyadaki egemenlik gücünü arttırmak bir yana, yerinde tutmaya yetmeyeceği görüşü giderek geçerlilik kazanıyor. Çünkü, işbaşına “değişime inandığını” vurgulayarak ve “Evet, başarabiliriz” diyerek gelen Obama’nın, ABD’nin “kurulu düzeninin dışına” çıkma olasılığının azalmakta olduğu saklanmıyor. Küresel güç tepesindeki yeni yerleşimin ve ilişkilerin, ABD, AB, BRIC arasında daha eşitlikçi olması bekleniyor.
***
Gelenin gerçek gücünü bilimsel gelişmeler simgeliyor.
Gelen, 2009, Galileo Galilei’nin gök cisimleri üzerindeki çalışmalarını yaptığı teleskopu tamamlamasının ve Johannes Kepler’in “Yeni Astronomi” yapıtının yayımının 400.; Charles Darwin’in doğumunun 200. ve “Türlerin Kökeni” adlı eserinin yayımının da 150. yılıdır (The Economist: The World in 2009). Bu yıl bilim dünyası, evrimle ve uzayla yoğrulacak ve yaşayacaktır.
Evrim kuramı bağlamında yeni sayılabilecek bir görüşe göre, eğer “din” de “dil” gibi, “insan doğasından kaynaklanıyorsa”, dil konusunda yapıldığı gibi, biyolojik ve evrimci yaklaşımın din için uyarlanması “neden olmasın”? Bilim; çevresinde gezinmek yerine, dini evrimci bir anlayışla inceleme konusu yapabilir.
Dil konusunda 2009’da iki çarpıcı oluşum var. Bunlardan biri, TRT’nin Kürtçe yayına başlamasıdır. Eğer yapıcı ve dayanışmacı bir anlayışla uygulanırsa Kürtçe yayın, ülkede kardeşliğin, dayanışmanın ve birliğin güçlenmesine katkı yapan büyük bir adım olabilir. Dil konusunda diğer gelişme, İngilizcenin, Nisan’ın 29’unun “beş gün öncesinde ya da sonrasında” bir milyonuncu sözcüğe sahip olacak olmasıdır. Darısı, Türkçenin başına!
Gelen, tıpta çok büyük gelişmelere tanıklık edebilirse de asıl bilimsel parlaklık uzay bağlantılıdır. Gelen, uluslararası astronomi yılıdır; insanın “evrendeki yerini öğrenmesi” yıla damgasını vuracaktır. Etkinlikler içinde biri ilginç. ABD’nin Ulusal Uzay Ajansı NASA, nisanda, Kepler adlı çok geliştirilmiş bir teleskopu uzaya gönderiyor. “Aynı anda 100 bin yıldızı izleme gücü olduğu açıklanan ve uzayda 3.5 yıl kalacak olan Kepler, gezegenlerde yaşam olup olmadığını” araştırmayı amaçlıyor. Kepler’in 50 tane “dünya gibi” gezegen bulacağı sanılıyor. Bir önemli nokta daha var. Kepler’in saptayacağı “dünya gibi” gezegenlerin içinde “çift güneşli”, yani, “iki güneş çevresinde dönen” dünyaların da olacağı üzerinde duruluyor.
Az şey değil. Sözü edilen, günde “iki kez tan aydınlığı”; gün boyu “iki güneş” ve tamı tamına “iki günbatımı”dır. Bunları yaşamanın güzelliğini düşünmek de gerçekten güzel! Hem, iki güneşli olsaydı bu güzel dünyamız da belki kötülüklerin karanlıklarından daha hızlı kurtulurdu!
İki güneşli, aydınlık yarınlar için uğraş vermek gerekiyor.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 21 kişinin daha hastanelik olduğu ortaya çıktı