İki uyuşmaz: Üniversite ve AKP!

30 Nisan 2018 Pazartesi

AKP iktidarı, seçim ortamının kamuoyunda yarattığı yoğun kargaşadan da yararlanarak, tamamıyla bilimsellikten uzak bir tutumla 13 üniversiteyi bölüyor!
 
Üniversite ağrısı
AKP iktidarının genel olarak bilimle, özel olarak da başta üniversiteler olmak üzere bilim kurumlarıyla, az buz değil, çok sorunlu olduğu onca yıl boyunca yaşananların kanıtladığı gibi biliniyor. Yüzüncü Yıl, İnönü ve Başkent üniversitelerinin, her biri kendi alanlarında seçkin birer bilim insanı olan rektörlerinin, sırasıyla Yücel Aşkın, Fatih Hilmioğlu ve Mehmet Haberal’ın uğradıkları baskı ve cezalandırmalar, AKP’nin üniversite anlayışının ilk ve çok ağır yıkıcı örnekleridir.
AKP iktidarında üniversite sayısı üçe katlandı; ancak bu artışa büyük bir niteliksel çöküntü eşlik etti ve ediyor.
Yeni üniversiteler, bilimsel ön hazırlık çalışmaları yapılmadan, ben yaptım oldu anlayışıyla kuruldu. Çoğu üniversiteye bağlı olarak ilçelere fakülteler açıldı; üniversiteler çok parçalı oluştu; üniversitenin bütüncül bir eğitim, araştırma, kültür ve sanat etkinliklerinin birlikte yaşandığı bir kurumsal yapılanma ve gençliğin bunlara dayalı toplumsallaşmasının yerleşkesi olduğu gerçeği göz ardı edildi.
Çok daha olumsuz bir tutum izlenerek yeni bilim insanı yetiştirilmesi yoluna gidilmedi.
Tam tersine, sayısal ve niteliksel olarak var olan bilim insanı yetersizliği ortamında son iki yılda üniversiteden beş bine yakın bilim insanı uzaklaştırıldı.
Bu süreçte üniversite özerkliği ve araştırma özgürlüğü gibi üniversite kavramının olmazsa olmazlarından tamamıyla uzaklaşıldı. O kadar ki, üniversiteler bölünürken ve adları değiştirilirken, geçtik bu konularda bilimsel araştırmalar yapılmasını, kendi görüşlerinin alınması yoluna bile gidilmiyor. Kurumsal kimlikleri hiçe sayılıyor.
 
‘Adını anmadan titrerim hâlâ’
Geçen günlerde bir güzel şarkıyı çağrıştıran şu görüş sergilendi.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi (CHS) artı AKP Genel Başkanı ve 15.5 senedir ülkeyi yöneten Recep Tayyip Erdoğan, üniversitelerin bölünmesi ve yenilerinin kurulmasıyla ilgili yasa tasarısının TBMM’ye verildiği günlerde bakın ne diyor?:
Mevcut üniversitenin, adını anmak istemiyorum, oradaki öğrenci sayısı fazla, onu ikiye böleceğiz.Turgut Özal Üniversitesi kuracağız.
Erdoğan’ın adını anmak istemediği Malatya’dakurulu İnönü Üniversitesi’dir.
Bu nasıl bir anlayıştır ki İnönü adını anmak istemiyor?
Kuşkusuz İsmet İnönü tüm yönleriyle burada anlatılamaz. Ancak belki anlaşılır diye Arapçasıyla yazayım: El İnsaf!
Kurtuluş Savaşı’nın en önde gelen komutanlarından biri; Lozan Barış Anlaşması’nın Baş Delegesi, yıllarca Başbakan ve Atatürk’ten sonra 12 yıl boyunca Cumhurbaşkanı; yurtta barış, dünyada barış ilkesine bağlı kalarak ülkeyi II. Dünya Savaşı’na sokmayan, böylece yüz binlerce çocuğun babasız kalmasını ve ülkenin varını yoğunu yitirmesini önleyen; Cumhuriyetin hukuka sonuna kadar saygılı; yolsuzluk ve rüşvete hayat hakkı tanımayan anlayışını sürdüren; ülkemizin çok partili siyasal yaşama geçişinin yolunu açan; 1950’lerde ve 1960’larda ülkenin demokratikleşmesi, hak ve özgürlüklerin genişletilmesi, sosyal devlet anlayışının yerleşmesi için uğraş veren, Yassıada idamlarına karşı çıkan İnönü’nün adının anılmak istenmemesinin, nasıl bir bireysel ve AKP bağlamında kurumsal kişiliğin dışavurumu olduğunu, yalnız ve ancak konunun uzmanları açıklayabilir.
Burada sorulması gereken temel soru şudur: Türkiye geleceğe bu Cumhuriyet ve üniversite anlayışıyla mı yürüyecek?

***

Yarınki 1 Mayıs Emekçi Bayramınızı kutlarım.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları