Karadeniz’in…

06 Ağustos 2018 Pazartesi

Karadeniz anlatılamaz; yaşanır. Ancak Karadeniz yaşanmaz kılınıyor. Bölgenin tarımsal yaşamı ve olağanüstü doğal güzelliği gerçek bir vampir saldırısı ile yok olmaktadır. Geçen hafta Rize’de yaşanan sel olayı da doğayı yok edişin bir başka boyutunu oluşturuyor.
 
Ölüm ‘kelebeği’?
Doğu Karadeniz Bölgesi yıllardır bitkilerin özsuyunu içerek yaşayan, halk arasında yalancı kelebek ya da canavar denilen bir zararlı böceğin saldırısı altında yaşıyor.
Zararlı, başta halkın ana geçim kaynağı fındık ve çay olmak üzere tüm meyve ve sebzelerin yapraklarının özsuyu ile besleniyor; yapraklar delik deşik oluyor; meyveler daha olgunlaşmadan bozuluyor; dahası canavarın insana da saldıracağından korkuluyor.
Geçen hafta Hürriyet’te (3 Ağustos) Kardelen Koldaş olayı, Vampir Kelebek İstilası…şimdi İstanbul’da üst başlığıyla ve oldukça ayrıntılı olarak haberleştirdi. Koldaş’ın da uzmanlarına dayanarak yazdığı gibi Latince adı Ricania Japonica ya da Ricania Simulans. Zararlının ülkemize Uzak Doğu ülkelerinden, İstanbul’a da 2010’da Rize’den paketlenmek üzere taşınan çaylarla ulaştığı ve önlem alınmazsa çok daha büyük bir tehlike oluşturacağı da iki bilim insanı tarafından vurgulanıyor.
Haberdeki uzman ve bakanlık açıklamalarından anlaşılıyor ki vampire karşı etkin bir mücadele söz konusu değil. Yeni adıyla Tarım ve Orman Bakanlığı ..kimyasal mücadele önermiyor; zararlının yumurta bıraktığı bitkilerin temizliği ve imha edilmesi öneriliyor.
Bu öneri tam bir deli saçması, Karadeniz, yeşil demek; insanlar bitkilerin üzerinde vampir yumurtası arayacak ve onları yok edecek; öyle mi? Cumhurbaşkanı tarafından geçen hafta açıklanan Tıkır Tıkır İşleyen Bir Türkiye için 100 gün içinde gerçekleştirilecek projeler arasında bu zararlı ile savaş yer almıyor. Cumhurbaşkanının en yüksek oranda oy aldığı yörelerden birinin bu yaşamsal sorunu, yeni demokrasinin (!) bir özelliği olmalı ki, onun gündemine gelmiyor!
 
Sel değil, insan!
Aslında Karadeniz’in vampirleri sadece zararlı kelebekler değil; asıl vampirler bazı insanlar.
Geçen hafta Rize’nin Muradiye ve Salarha yörelerinde yaşanan sel felaketi, tamamıyla insan yapımı. Rize çok engebeli; derler ya, ütülenirse Konya kadar arazisi olur. Rize’nin o güzelim vadileri ve dere yatakları, yıllardır, çok katlı beton yığınından başka bir şey olmayan çarpık yapılarla dolup taşıyor.
Yine biri geçen hafta olduğu gibi belirli aralıklarla çıkarılan, barış kavramıyla hiçbir ilgisinin olmamasına karşın adı imar barışı olan, adıyla affı, yasaları ve düşük faiz uygulamalarıyla, yayladan yalıya kalıcılaştırılan çarpık yapılaşma sonucu yağmur suyunun yolları kapanıyor. Seller de vampire dönüşüyor.
Sorun o kadar ağır ki, kimin izin verdiği; kimin ne kadar rüşvet aldığı gibi konular anlamsız ayrıntılar olarak kalıyor!
Yıllardır Artvin halkının doğaya sahip çıkışı baskılandı; Yeşil Yol’a karşı, kadını ve erkeğiyle Hemşin halkının direnişi görmezlikten gelindi. Doğa kıyımının kamuoyunca en çok bilinen örnekleri Uzungöl ve Ayder’dir.
Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan son gelişinde;
-Ayder’i rezil ettik diye açıklama yapmıştı.
Bu yıl orada yaşanmakta olanlar o rezilliğin katlandığını kanıtlıyor.
Gelinen noktaya bakar mısınız? Sıradan bir yurttaş değil, Rize’nin Muradiye Belde Belediye Başkanı sellerin içinden Allah’ım yardım et, batıyoruz diye çığlık atıyor.
Kısaca, Doğu Karadeniz, vampir kelebek ve çarpık yapılaşma kıskacında; artık çırpınamıyor; can çekişiyor. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları