Kerametle evet?

27 Mart 2017 Pazartesi

Ortadoğu’nun peygamberler diyarı olmasının da katkısıyla olacak, bu ülkenin kültüründe kerametin ayrı bir yeri var.
Son zamanlarda hem AKP iktidarı hem de ana muhalefet kerametlerle çok ilgileniyorsa da irdelenmesi gereken iktidarın kerametleridir!
Cumhurbaşkanı 19 Mart günü şöyle dedi: Koskoca ülkeyi, koskoca milleti, bir avuç kerameti kendinden menkul seçkinin, kendine aydın, akademisyen diyen lümpenin yönettiği eski Türkiye artık yok. Bunun adı terör örgütü propagandası.
Bilim insanları çok ucuz (!) kurtulmuş; Cumhurbaşkanı birkaç gün sonra da toplamı 149 olan hapisteki gazeteciler için hepsi hırsız, çocuk istismarcısı, terörist demez mi?

Keramet dediğin!
Öncelikle belirtilmelidir ki, Cumhurbaşkanı’nın AKP iktidarını eleştiren bilim insanlarını kerameti kendinden menkul olarak tanımlaması tamamıyla yanlıştır.
Kendilerini insan üstü sayan birilerinin kerameti olsa da bilim insanlarının kerameti olmaz; onların yalnız bilimsel buluşları ve yayınları olur!
Meğer keramet başka yerdeymiş. Cumhurbaşkanı’nın bu sözleri etmesinden çok değil yalnızca üç gün önce, 16 Mart Perşembe akşamı bir TV kanalındaki programında, Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu, Meryem kerametini özenle döktürdü!
Hatipoğlu,
- Melek Cebrail Meryem’e dokunmadı; onun göğsüne doğru üfledi dedi.
Böylece Hıristiyanların peygamberi İsa’nın annesinin ona nasıl hamile kaldığını açıklamış oldu.
Bilindiği gibi Prof. Hatipoğlu daha birkaç gün önce, üniversiteden atılan bilim insanlarını kerameti kendinden menkul diye eleştiren Cumhurbaşkanı tarafından, bu ülkenin yükseköğretimini yöneten en üst organının, Yükseköğretim Kurumu –YÖK üyeliğine atanmıştı.
Bu atamada birden çok keramet vardı; keramet dediğin de ancak böyle olurdu!

Lümpen mi?!
Cumhurbaşkanı bilim insanları için bir de lümpen diyor.
Yerli, yersiz kullanılmasına bakmayın; lümpen sözcüğü, siyasal iktisatta işçi sınıfının, işsiz, yoksul, dahası sınıf bilinci olmayan kesimidir. Diyalektik yöntemin sosyal bilimlere uygulanmasının babası K. Marx’ın kuramlaştırdığı bir kavramdır.
Ülkenin bugünü ve geleceği açısından çok acı, çok yakıcı ve yıkıcı bir gerçektir ki sayıları dört bine yaklaşan bilim insanı, Cumhurbaşkanı ve hükümetinin kararnameleriyle üniversitelerinden atıldı; işsiz bırakıldı.
Ancak, bu ülkenin siyaset sayfalarında yer almalıdır ki, o bilim insanları, çok onurlu ve gerçek bilim insanına yakışır bir tutum sergiledi, bu ülkede özgürlük, demokrasi ve barış istedikleri için işsiz kaldılar; bu nedenle de lümpen sıfatını hiç ama hiç hak etmiyorlar.
Aslında, yalnız üniversiteden atılan bilim insanlarının değil, halkoylamasında hayır diyecek olan herkesin ısrarla terörist olarak suçlanması kaçınılmaz bir tarihsel bir çağrışım yaptırıyor. AKP çevrelerince son zamanlarda olağanüstü bir biçimde parlatılan Padişah II. Abdülhamit için şair Eşref’in yazdığı şu dörtlük, bir keramet değil, gerçek olarak dökülüyor:

Padişahım, bir dirahta döndü kim güya vatan
Daima bir baltadan sahi hali kalmıyor
Gam değil amma bu mülkün böyle elden gitmesi,
Gitgide zulmetmeye elde ahali kalmıyor.

Osmanlıcayı henüz sökemeyen Cumhuriyet kuşağı için bu dörtlüğün tam çevirisi de şöyle: “Padişahım, vatan kuru bir ağaca döndü; sürekli baltalanmaktan yeni sürgün bile veremiyor. Senin mülkün olan bu halkın böyle yok olması üzülecek bir şey değil ama; sonunda elinde zulmedecek insan kalmayacak”!
Bunu önlemek için, kerameti Cumhurbaşkanı ve AKP’den menkul bu anayasa değişikliğine hayır denilmelidir!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları