Özgürlük Ekmek

14 Temmuz 2014 Pazartesi

Cumhurbaşkanı adayları, seçilirlerse neler yapacaklarını geçen hafta açıkladılar. Seçimlere bir ay gibi çok kısa bir süre kala yapılan bu açıklamaları kapsamlı bir biçimde değerlendirme olanağı bulunmuyor. Yine de kimi konulara değinilmesi gerekiyor. Yazıda, adaylardan İhsanoğlu’nun sözünü ettiği iki konuya yer verilecektir.

***

Geçmişteki kimi söylem ve eylemleri bir tarafa, İhsanoğlu’nun açıklamalarında çok olumlu bulunması gereken iki güncel konu var. Bunlardan birincisi sınırsız düşünce özgürlüğü, ikincisi de bilime önem verilmesidir. Gerçekte, Türkiye’nin her bakımdan gelişmesinin kilidini açacak anahtarlar, birbirini tamamlayan bu ikilidir.

***

Geçmişte, bu toplumun çok sayıda yaratıcı ve üretken insanı, salt düşünceleri nedeniyle acımasızca öldürüldü; üstelik, bu cinayetleri işleyenlerin çok büyük bir bölümü bulunamadı ya da bulunmadı. Yine düşünceleri nedeniyle insanlar yıllarca işkenceden geçirildiler; hapsedildiler; işlerinden kovuldular. Bu işlemleri yapan düşünce düşmanlarının neredeyse tümü de cezasız kaldı.
Bu nedenle ülkenin düşünce ve yaratıcılık ortamı tam anlamıyla çoraklaştı. Çünkü, düşünce özgürlüğü diğer özgürlüklerin anasıdır; sınırsız düşünce özgürlüğü yoksa, diğer özgürlükler doğsa da yaşayamaz. Sınırsız düşünce özgürlüğünün tam olarak yerleşip kurumlaşmadığı ortamlarda, örneğin, her türlü araştırma, anlatım, toplantı ve örgütlenme özgürlükleri olmaları gerektiği gibi, tam ve eksiksiz olarak kullanılamaz; böyle olunca da sanatsal yaratıcılık törpülenir; bilimsel üretim körelir; sendikal haklardan siyasete toplumsal yaşamın tüm alanlarında hak ve özgürlükler anlamsızlaşır, demokrasi bizde olduğu gibi parti genel başkanı sultanlığına dönüşür.
Kısaca sınırsız düşünce özgürlüğü yıllardır bu toprakların gerçek özlemidir.
Bu nedenle, bir cumhurbaşkanı adayının seçildiğinde sınırsız düşünce özgürlüğü için çaba göstereceği sözünü vermesi, tüm toplum kesimlerinin sahip çıkması gereken çok doğru bir anlayışı yansıtıyor.

***

Bilimsel üretim alanında gelişmenin temelinde de düşünce özgürlüğü var. İhsanoğlu’nun, bilimsel araştırmaların önemine Nobel ödülü çerçevesinde değinmesi de önemlidir.
Ek olarak, İhsanoğlu’nun, her yıl yıllık ulusal üretim değerinin yani GSMH’nin en az yüzde birinin araştırma ve geliştirmeye (Ar-Ge) ayrılması gerektiğini vurgulamasının da üzerinde durulmaya değer. Ar-Ge, günümüzde ekonomik ve toplumsal gelişmenin gerçek itici ya da sürükleyici motor gücüdür; çünkü teknolojik yeniliklerin kaynağıdır.
Türkiye, anlamlı bir Ar-Ge temelinin oluşması için bilimsel bulgularla saptanan ve eşik sayılan bu yüzde bir pay ayırma işini, hakkında her gün ekonomik başarı destanları yazılan AKP iktidarı döneminde de gerçekleştirememiştir. Nitekim AKPnin cumhurbaşkanı adayı da 12 yıllık iktidarında sözünü etmediği bu oranı, seçilirse yüzde ikiye çıkaracağından dem vuruyor; daha doğrusu söz vermek zorunda kalıyor.
Kaldı ki yüzde bir pay tek başına yeterli değildir ve Ar-Ge alanında kurumlaşma çok önemlidir. AKP iktidarı, TÜBİTAK ve TÜBA’yı, yani, ülkenin en üst bilim kurumlarını çalışamaz duruma getirmiş, bununla da kalmamış, sayılarını hızla artırdığı üniversitelerde özerkliği ve bilimsel çalışma özgürlüğünü akıl tanımaz bir anlayışla baskı altına almıştır. Bunun en son ve çok çarpıcı örneği Ankara Üniversitesi SBF’de yaşananlardır (Baskın Oran, 11/7/ Radikal).
İki hafta önce İhsanoğlu’na bu köşede yönelttiğim soruların en önemlilerine yanıt niteliği de taşıyan ve toplumun geleceği açısından gerçekten yaşamsal olan bu iki konunun yeniden ülkenin gündemine getirilmesi çok yerindedir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları