Seçimden önce!

21 Mayıs 2018 Pazartesi

AKP’nin Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan geçen haftanın başlarında yaptığı İngiltere ziyareti sırasında, bir TV kanalında 15 Mayıs’ta yaptığı açıklamada, eğer kendisi Cumhurbaşkanı seçilir, ancak Meclis’te karışık bir tablonun çıkması durumunda AKP-MHP ittifakı Meclis’te çoğunluk sağlayamazsa, sistemin tıkanmasına izin vermeyeceğini, bunu sağlamak için ellerinde A, B, C planı olduğunu açıkladı.
Ancak Erdoğan bu çok önemli açıklamasının içeriği konusunda, bugüne dek kamuoyuna bilgi verme gereği bile duymadı.
Neden?

Duyarsızlığın bu kadarı?
Adı demokrasi olan tüm devlet yönetimlerinin vazgeçilmez ortak özelliği şudur: Seçimlerde adaylar eşit koşullarda yarışmalıdır. Bu, demokrasinin en temel ilkesidir.
Oysa Türkiye’nin siyasal yapısını köklü bir biçimde değiştireceği konusunda görüş birliği olan 24 Haziran seçiminde, çok büyük ve yıkıcı bir eşitsizlik var: Bir uçta HDP adayı Selahattin Demirtaş tutukludur; diğer uçta, devlet-parti-basın yayın bütünlüğünün tüm gücünü akasına almış olan AKP adayı Erdoğan var.
Erdoğan, seçim sürecinde TRT dahil devletin tüm olanaklarını kullanıyor; yetmiyor, yandaş sermaye oluşturarak ele geçirdiği ve ülkenin basın-yayınının yüzde 90’ına varan vurucu gücünden tek başına ve sonuna kadar yararlanıyor. Tüm bunlar yetmezmiş gibi demokratik seçimin temeli olan adayların eşitliği ilkesini hiçe sayıyor; hiçbir demokratik seçimde görülmeyecek bir tutumla diğer adaylarla birlikte kamuoyunun karşısına çıkmaktan ısrarla kaçınıyor. Bu ayrıcalıklı tutumuyla, örneğin Fox TV gibi tarafsız bir kanalın adayları tek tek de olsa kamuoyunun karşısında tartışmaya çağırdığı programa katılmayacağı anlaşılıyor.
Erdoğan’ın kamuoyunu hiçe sayan ve seçmene büyük saygısızlık olan bu tutumu, aslında, demokrasi anlayışının ne kadar eksikli olduğunun çok somut bir göstergesidir.

Hemen açıklamalı!
Başta CHP adayı İnce’nin estirdiği olumlu rüzgâr ve öbür muhalefet adaylarının özellikle bunalıma sürüklenmiş olan ekonomi konusundaki eleştirileri Saray’ı iyice sarsıyor!
Tam da bu noktada, hele de demokrasi eksiği göz önünde tutulursa, Erdoğan’ın sözünü ettiği A, B ve C planlarının neler olduğunu açıklamasını istemek, başlı başına büyük bir anlam ve önem kazanıyor.
Anımsanacağı gibi, Erdoğan, adını Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi - CHS koyduğu, dünyada bir benzeri bulunmayan siyasal yapıyı, topluma, siyasal krizleri önleyeceği ve ekonomiyi uçuracağı gerekçesiyle pazarlamıştı. Şimdi ise oluşturduğu yapının siyasal krizlere gebe olabileceğini ve o krizleri aşmanın da yalnız ve ancak kendisi ile olanaklı olduğunu öne sürerek bir kez daha vazgeçilmezliğinin altını çiziyor.
Bu durumda muhalefetin ve demokratik kamuoyunun birincil görevi Erdoğan’ı, olası bir siyasal bunalımı çözeceğini öne sürdüğü A, B, C planlarını bir an öce açıklamaya zorlamak olmalıdır.
Ülkeyi, ekonomisi, iç ve dış siyasetiyle büyük krizlere sürüklemiş olan ve kamuoyunu ve seçmeni hiç önemsemeyen Erdoğan’ın, yarının Türkiye’sinde de sorunlara çözüm üretemeyeceği çok açıktır. Krizlere sürükleyen mi kriz çözecektir sorusu özenle sorulmalı ve asıl bu nedenle onun krize çözüm planlarının içeriği tüm yönleriyle ve bir an önce açıklık kazanmalıdır.
Diğer yönden Erdoğan’ın krize çözüm planlarını ayrıntılarıyla öğrenmek, Türkiye halkının ve sandığa gidecek seçmeninin en doğal ve vazgeçilmez hakkıdır.

***

Yaptığı acil bel fıtığı ameliyatıyla, üstelik yazılarımı aksatmadan sağlığıma kavuşmamı sağlayan Uz. Dr. Serdar Alp ve çalışma arkadaşlarına içtenlikle teşekkür ederim.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları