Yeni Bir Türkiye İçin

10 Haziran 2013 Pazartesi

Türkiye son günlerde sarsılıyor; her gece, yeni bir sabaha uyanıyor. Özgürlük özlemi çok güçlü bir biçimde dile getiriliyor.

\n

Siyasetin, bu toplumsal isteği doğru okuması ve gereğini yapması gerekiyor.

\n

***

\n

AKP iktidarı, dış kaynaklı ekonomik gelişmeye öncelik verirken aslında çok sınırlı olan hak ve özgürlük alanını, siyasallaştırdığı dinin öğelerini de kullanarak iyice daraltıyor; demokratikleşmeyi tamamıyla savsaklıyor. Şu sırada yaşanan olayların temelinde yatan ana çelişki, eksikli de olsa ilerleyen ekonomi ve gerileyen demokrasi arasındadır.
AKP iktidarı, insanlığın binlerce yıl süren
aklın özgürleşmesi savaşımlarının ürünleri olan evrensel özgürlük değerlerini, niteliği gereği bir türlü anlayamıyor ve özümseyemiyor.
Nedir bunlar? Somut olarak, düşünce, anlatım ve örgütlenme özgürlüğü, hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti, özgür basın, çağdaş eğitim, özerk üniversite, özerk demokratik kurumlar, her düzeyde yönetime katılma ve bunu sağlayacak siyasi parti yapılanmaları. Türkiye, yeni bir anayasa yapılmasının gündemde olduğu bir dönemde bile bu
evrensel değerlerin güçlendirilmesini konuşamıyor.
Çünkü, AKP’nin düşünsel ya da ideolojik niteliği, bu
partinin evrensel insan haklarını sahiplenmesine izin vermiyor. Solcusuyla, sağcısıyla yıllardır AKP’yi parlatıp ondan demokratik açılım bekleyen kimi yazar ve yorumcular, geç de olsa uyanıyor. Bu, çok önemli bir toplumsal kazanımdır.
Aslında son olaylar, öncelikle TV ve gazetelerin olumsuz yapısını ortaya çıkardığı gibi sosyal medyanın da gücünü gösterdi. Demokrasi isteniyorsa, düzeltmeye oradan, yandaş sermaye-medya bağından başlanabilir. Devlete iş yapan, enerji, özelleştirme, alım-satım ihalelerine giren sermaye sahiplerinin TV ve gazete sahibi olmaları konusu,
çağdaş bir demokraside olduğu gibi, örneğin AB ya da ABD benzeri bir yasal düzenlemeye yerleştirilebilir. Basın-yayın özgürlüğü düzenlemesi, kuşkusuz, sosyal medyayı da içermelidir.

\n

***

\n

Ancak, gerek kimi yazar ve yorumcular, gerekse başta CHP olmak üzere muhalefet, Cumhurbaşkanı ve kimi bakanların olayları yumuşatıcı davranışlarına sarılıyor; Başbakan’ın dışında kalan AKP yöneticilerine neredeyse yalvar-yakar oluyor. Başbakan da kendi haklılığını haykırmayı sürdürüyor. AKP üst yönetiminde kimilerinin iyi demokrat rolü oynamasının hiçbir kalıcı sonuç vermeyeceği açıktır.
AKP niteliği gereği, parti olarak, demokrat olamaz. Daha özelde de
yüzde 50’yi zorla evde tutuyorum diyen; bununla da yetinmeyip özgürlük isteyen gençleri faiz lobisinin oyuncağı gören bir kişi, toplumdan özür dilese ne olur? Bu düşünce sahibinin, demokratik bir ülkede bir gün bile başbakanlık yapmaması gerekir. Siz, ister dua edin, ister yedirmeyiz deyin, bu düşünce sahibi olan kişiden bir demokrat çıkmaz. Başbakan ile AKP ayrı düşse de bunun kendiliğinden demokratikleşmenin yolunu açacağı öne sürülemez.
Ayrıca, yıllarca destekleyen yazar ve yorumcular AKP’den vazgeçerken, birçok AKP’li hak ve özgürlük isteklerine destek verirken, CHP’nin AKP gibi olma, AKP yanaşmalarını ve başarısızlığını kanıtlamış sağcıları bağrına basma gibi bir
büyük yanlıştan bir an önce kurtulması, artık uyanması, Cumhuriyetin hedeflediği evrensel değerleri ve solculuğunu anımsaması gerekiyor.

\n

***

\n

Evrensel ölçülerde bir demokratikleşme programı hiç zaman yitirilmeden hazırlanmalı; bu programı, ülkenin tüm demokrasi güçlerinin desteğini alarak, barış ve yeni anayasa yapılması süreçleriyle bütünleştirmelidir. Başarılması gereken budur. Bunun dışındaki girişimlerin hiçbir kalıcı sonuç vermeyeceği önceden bilinmelidir.
Toplumun, giderek ilkelleşen boğucu AKP yönetiminden kurtularak özgürlük nefesi almasının yolu buradan geçiyor.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları