Zafer Arapkirli

Çıkmaz yol

19 Mart 2021 Cuma

Gençlik yıllarımız, hep şu başlıktaki iki sözcüğü içeren cümleleri işitmekle geçti.

“Bu sokaklar çıkmaz sokaklar. Vazgeçin bu işlerden. Devrim mevrim. Boş şeyler bunlar. İşinize, eğitiminize bakın. Sonu bir yere çıkmaz bu sokağın. Tehlikeli işlerden uzak durun” der dururdu bazı büyüklerimiz.

Emeğin hakkı, insanlığın hakkı, en temel anlamda adil bir dünya düzeni kurulması yolundaki mücadelemizi küçümser ifadelerdi bunlar. Tabii ki kulak asmazdık. Asmadık. Bu yaşa geldik zaten asmıyoruz da. Sosyalizmin, emek ve hak mücadelesinin doğruluğundan zerre kadar kuşkumuz olmadı.

Ama eğer bizler geri dönüp dünyaya bu anlamda bir nasihat vermeye kalksak şunu söylemek isterdim:

“Tabelası üzerinde Kapitalizm ve Faşizm yazılı sokaklardan uzak durun. Girmeyin. Hatta bu tür sokakları bulunan şehirlerin veya mahallelerin sınırlarından içeri adımınızı bile atmayın. Çünkü sonu felakettir bunların. Tüm gezegeni savaş, açlık, sefalet ve eşitsizliğe boğan, en son örneğini de koronavirüs pandemisinde izlediğimiz korkunç bir felakette tanık olunan olağanüstü başarısızlık ve adaletsizlik kaynağı kapitalist sistemden uzak durun.

Faşizm denen sokağa sapmayı aklınızdan bile geçirmeyin. Çünkü insan olmanın tüm temel özellikleri ve doğuştan üzerinize atılı erdemleri terk etmek, kendinizi sefil ve utanılacak bir duruma düşürmenin ta kendisidir.”

Ve eklerdim:

“Düşünsene bir kere... Kendinden başkasının varlığını, düşünmesini, düşündüğünü ifade etmesini, görüşlerini savunmasını, bir yerlerde anlatmasını, yazıp çizmesini engellemeye çalışan bir canlı türünden, bir yaşam formundan söz ediyorum. Farklı görüşteki insanların kafasını ezmeye çalışan, örgütlenmesine izin vermeyen, onları fiilen ortadan kaldırmak için uğraşan, siyasi parti kurdukları takdirde kapatmaya çalışan, farklı aidiyette insanların bir araya gelmemesi için adeta ölümüne mücadele veren bir (vicdanı olmayan) zihniyeti kastediyorum.”

Ne yazık ki Türkiye’yi on yıllardır yönetenlerin bir türlü vazgeçemedikleri bir çıkmaz sokaktayız. Defalarca, darbelerle sekteye uğrayan demokrasiyi bir türlü kuramamanın sancılarını yaşarken “askeri vesayet” gerekçeleri ile farklı renk ve tonlardaki sivil faşist odakların, kurmaya ve birbirlerini boğazlamaya çalışarak tesis etmeye çalıştıkları başka vesayetlerin ayıpları ile malul bir sisteme mahkûm yaşıyoruz.

“Benim gibi düşünmeyen yaşamasın” deyip ama bir yandan kendisini “En demokrat” ilan edip bir yandan da “öteki”nin partisini kapatmaya çalışanlar, her defasında kendilerini daha da ayıplı, daha da utanç verici bir konuma düşürüyorlar.

Sık sık verdiğim bir örnektir:

İngilizcede “Kendini köşeye doğru boyamak” (To paint yourself into a corner) diye bir deyim var. “Yer döşemesini boyamaya kapıdan başlayıp odanın en uzak köşesine doğru devam edip böylece orada (aptalca) mahsur kalma” durumunu tasvir eder.

Biz de toplum olarak sürekli aynı hatayı yapmaktan bıkmadık.

Toplumların fikirleri tartıştırıp kendileri için en uygun yönetim biçimini ve yönetenlerini bulması ve seçebilmesi ilkesinden hep uzaklaşıp sonra da hep dizimizi dövmekten usanmadık.

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kapatılması için girişilen faşizan zihniyetli çabaları şiddetle kınayamazsak, “terörle mücadele” adı altında, suçun ve suçlunun şahsiliği ilkesini çiğnemeye devam edip parti kapatma histerisinin peşinden koşarsak, eskinin hatalarından arınamazsak, daha çok “ıslak boyalı odaların köşelerinde mahsur” kalacağız.

1994’te denenmişi 2021’de tekrar edersek 27 sene sonra da (2048) kendimizi aynı yerde bulabiliriz.

Yapmayın bu kötülüğü bu ülkeye. HDP’lerin de kendi çıkmaz sokaklarında ısrar etmemesini de hatırlatarak söylüyorum. Aynı formülleri deneyip çözümlediğimiz bir problemin çözülmesini beklemesin kimse. Demokrasi ile ve demokratlıkla uzaktan yakından ilgisi olmayanlarla bir masaya oturup bu toprakların en temel sorunlarından birini, Kürt sorununu çözemeyeceklerini söylememize rağmen (2013-14’te) peşlerine takıldıklarının bugün kendilerine (ve demokrasiye) nasıl davrandıklarını artık görebilsinler diye söylüyorum.

Bu çıkmaz sokak tutkusunu terk edin artık.

Sorunların çözümünün her türlü düşüncenin susturulmasını ve tek elden-tek ağızdan emir-buyruk yöntemini benimseyen faşizmden değil, (Kandil-Sincar-Gara her neresiyse - faşizmini de katarak söylüyorum) herkesin birbirini dinlediği ve demokrasi içinde çözüm arayışını esas alan aydınlık ve ferah sokaklardan medet umalım.

Milletin seçtiğini saymamaya, beğenmediğinin yerine kayyım atama, üzerine eli sopalı silahlı eşkıyayı salma, yargıya emir verip zindana attırma, milletvekilliğini düşürme, partisini kapatma pespayeliklerinden arınmış bir sisteme, bir ülkeye, bir dünyaya layık değil miyiz?

Ne zaman bıkacağız bu “çıkmaz sokakların sonundaki duvarlara toslayıp toslayıp” bir daha tam gaz aynı sokaklara saatte bilmem kaç kilometre hızla dalmaktan?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Mektep... 29 Aralık 2021
Yandaşlık zor zenaat 24 Aralık 2021

Günün Köşe Yazıları