Dansın Kamikaze’si...

22 Mayıs 2022 Pazar

İstanbul Cemal Reşit Rey (CRR) Salonu, çağımızın en önemli sanatçı topluluklarından birini ağırlayacak. Çağdaş dans akımları içinde kendine özgü olağanüstü bir yeri, çok farklı bir dili olan Maguy Marin Topluluğu, 27 Mayıs’ta CRR’de... Topluluğun kurucusu Maguy Marin’e, ülkesi Fransa, “Dansın Kamikaze’si” adını takmıştı. İngilizler ise “Dans eden Beckett”...

Maguy Marin, Toulouse Konservatuvarı’nda klasik bale eğitimi aldı; Bejart’ın “Mudra” okulunda farklı alanlara açıldı. Strasbourg Operası’nda ve Brüksel’de Bejart topluluğunda profesyonel dansçı oldu. Kısa sürede dans tiyatrosuna yöneldi. Sanatçının öncü bir koreograf olarak dans dünyasını sarsması, “May B” eseriyle oldu (1981). Beckett’in metinleri üzerine kurulu bu dansta Maguy Marin, tiyatroyla dansın, sözle devinimin ilişki ve çelişkilerini karşı karşıya getirip çarpıştırıyordu. (Kamikazelik bundan!) 

Bu eseri 40 yıl önce Fransa’da izlediğimde dünyamı şaşırmıştım. Sonra başka eserlerini de Avignon festivallerinde gördüğümde dans tiyatrosunda yarattığı dille, analizleriyle çığır açmıştı. 

NEDEN ‘DANS EDEN BECKETT’

Oyuncular, dansçılar değişse de 40 yıldır dünyayı dolaşan “May B”yi CRR’de izleme fırsatı bulabilecekler için işte birkaç ipucu:

Klasik balenin ötesine geçmek isteyen Maguy Marin, Samuel Beckett’in eserlerini okuduğunda dünyanın ve yaşamın her alanını yeniden sorgulamaya başlar. Dünyanın uyumsuzluğunu yaşamın saçmalıklarını... Beckett’in sözcüklerle yaptığını, bu genç kadın devinimlerle “gestus” ile, mimiklerle gerçekleştirmek ister. 

Maguy Marin gider, Beckett’ı bulur, “Oyun Sonu” eserinden yola çıkarak bir koreografi hazırlamak istediğin söyler. İkisinin “elektriği” tutar, Beckett izin verir. Tek önerisi fazla metin kullanmaması yolundadır. 

Maguy Marin’in anlatmak istediği bir öykü yoktur ki. Sözcüklere ihtiyacı da yoktur. Tıpkı Beckett gibi sadece insanlık hallerini ortaya koymak ister... Ve ondan sadece tek tümce alır. Oyunun ilk cümlesini: “Bitti, bitiyor, bitecek, belki bitecek.” 

İNSANLIĞIN GEÇİT TÖRENİ 

Tiyatro tutkunları anımsayacak, 2007’de İstanbul Tiyatro Festivali’nde Genco Erkal ve Bülent Emin Yarar’dan izlemiştik “Oyun Sonu” nda, kör ve kötürüm yaşlı efendi Hamm ile sakat hizmetkâr Clov’un didişmelerini ve bağımlılıklarını. Özgürleşmek için bir hareket yeterliyken yerlerinden kıpırdamamalarını; çaresizliklerini; bir türlü anlamlandıramadığımız insanlık hallerini... Dansı izlemek için oyunu bilmenize gerek yok...

“May B”yi ilk izlediğimde, Beckett oyunu izlemiş gibi oldum. Yaşadığımız hayatın abuk sabukluğu, uyumsuzluğu, kaosu, dehşeti, sadece hareketle, mimikle yansıtılıyordu. Hareket binlerce atoma bölünüyordu. Devinim söz oluyordu! Sahnede paçavralar içinde, yüzleri boyalı 10 yaratıkta, hem toplumu gördüm, hem tek tek tüm bireyleri... Birlikteliği, bağımlılığı, ayırımları...

Önümde insanlığın geçit töreni vardı. Dışavurumcu ekspresyonist bir geçit töreni... Çatışmalar, ilişkiler, çelişkiler... Abartılı hareketler, en minicik mimikler, en gizli, tavırlarımız, bin bir edamız, sevinç, acı, salaklıklar, öfke, hırs, korkular, tutkular, bilinen ve bilinmeyen duygularımız... İçimizdeki o koca boşluk! Bunların hepsi, soyutlamalarla, mizahla, Şubert müziğiyle, koreografinin büyüsüyle ve dansçıların ustalığıyla... 40 yıl sonra yeniden izlemek için sabırsızlanıyorum. 

Not: 

Bugün saat 14.00’te Büyükada Adalar Müzesi’nde Toplumsal Eşitlik Derneği’nin düzenlediği “Kadın Olmak ve Özgürlükler ve Gezi” konulu sohbetim var. Yolu düşenleri beklerim. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları