Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Gençlerle yenilenen opera
SALZBURG FESTİVALİ’NDE YILDIZLAR GEÇİDİ:
\n\n\n\n\n\n
Dünyanın sayılı müzik opera festivallerinden Salzburg Festivali bu yaz yine doludizgin sürdü. Muhteşem bir programı vardı. O şaşaalı programın dört gününe, dört opera ve bir konseri nasıl sığdırdım, inanın ben de bilmiyorum… Seçimimi, burnumun aldığı kokuyla daha doğrusu yıl boyunca okuduğum haberler doğrultusunda anlı şanlı opera ve müzik “starları” doğrultusunda yaptım. Ben starları seçtiğimi sanırken, fark ettim ki, operaları günümüz tarihine taşıyan yönetmenleri de seçmişim aynı zamanda…
\nRiccardo Muti’nin yönetiminde Viyana Filarmoni’nin konserinden daha önce söz ettiğimden geçiyorum. İşte izlediğim operalardan paylaşmak istediklerim:
\nGençliğe Övgü: La Boheme
\nSalzburg Festivali ağırbaşlılığı, nitelikten ödün vermeyen tavrıyla biliniyor. (Hatta snop - burnu havada!) Yani artistik direktör Alexander Pereira, göreve gelir gelmez, bütçeyi artırdı, risk almaktan korkmadı, yeni eğilimlere yer açtı ve festivaller arası ortak prodüksiyonlara girişti. Bugüne dek Puccini’yi “hafife alan” festivalde, Puccini’nin en ünlü eserlerinden “La Boheme” ilk kez sahnelendi. Salzburg ve Şanghay festivallerinin ortak yapımı, “La Boheme” bence festivalin doruk noktasıydı.
\nDaniele Gatti yönetiminde Viyana Filarmoni Orkestrası, Viyana Devlet Opera Korosu, Salzburg Festivali Çocuk Korosu… Eseri sahneye koyan İtalya’nın ünlü tiyatro ve opera yönetmeni Damiano Michieletto.
\nSon yılların olağandışı sopranosu Anna Netrebko, Mimi rolündeydi. Kim demiş, çocuk doğurunca sesi gitmiş diye! O çok geniş yelpazeye yayılan koyu renkli ses muhteşemdi. Oyunculuğuyla tüm sahneye egemendi. Arkadaşı Musetta rolünde Leyla Gencer Şan Yarışması’nın birincisi Gürcü Nino Maçaidze sanki bizim “çocuğumuz”… Meslek yaşamında haklı bir yükselişi tanıyor.
\nEser, 2012 Parisi’ne taşınmıştı. Şair, ressam, filozof, müzisyen… Dört kafadar, günümüz alternatif gençliğinden farksızlar. Hayalleri, idealleri, ütopyaları var, ama paraları, devamlı işleri yok. Sistem dışı diledikleri gibi yaşamaya kararlılar. Hayallerinin peşinden koşarken arkadaşlık, aşk, cinsellik, kıskançlık, fedakârlık ve ölümü yaşarlar…
\nYönetmen çelişkiler üzerine oynuyordu. Noel arifesinde millet deliler gibi tüketirken (bol renk, bol hediye paketi, bol yaldız ve parıltı); sabahın köründe emekçilerin işe çıkması, Paris’in siyah beyaz sisli puslu havasında asfalta, bulvarlara karışmaları… Paris’in genel dış görünümü - iç mekânda büyütülmüş dev bir pencere… Dışarının soğu- içerinin sıcağı… Yoksullukla varsıllık… Genel olanla özel olan… Yaşama sevinci ve düş kırıklığı… Yaşam enerjisi ve ölüm…
\nFinalde Mimi şair Rudolfo’nun kollarında, arkadaşlarının arasında gözlerini yumduğunda, o dev pencereye vuran yağmur damlaları sanki benim yüzüme vuruyordu… Pencereyi kaplayan buğuda benim de soluğum vardı…
\nErotizmin \tsınırında Carmen
\nÜnlü maestro Sir Simon Rattle’ın yönetimindeki - Viyana Filarmoni Orkestrası’yla “Carmen”, son yıllarda izlediğim en erotik “Carmen”di. Bunda etkili olan Sir Rattle’dan daha çok, dans geçmişi olan ve eserin hem rejisini hem de koreografisini üstlenen İngiliz yönetmen Aletta Collins’di.
\nFestival salonunda sahne, orkestra çukurunun önüne seyircinin içine uzatılmıştı. Bu alan da hem solistlere hem de dansçılara devinim olanağı sağlıyordu.
\nCarmen rolünde Çek mezzosoprano Magdalena Kozena, sesi kadar dişiliğini de ön plana çıkarıyordu. Don José rolünde Jonas Kaufmann’ı izlemek, olağanüstü bir deneyimdi. Son yıllarda Metropolitan Operası’nı, Bayreuth Festivali’ni, Opera Bastille’i Wagner, Mozart, Verdi rolleriyle fetheden bu genç Alman tenor, beni, ses ve sözü bütünleme, şanla oyunculuğu bir ve tek kılmasıyla büyüledi.
\nMozart Salzburg’a yakışır
\nHer köşesinde Mozart’ın yaşatıldığı Salzburg kentinde, festival elbet Mozart’sız olamazdı. Bu yıl “Sihirli Flüt” için Avusturyalı ünlü şef Nikolaus Harnancourt’a yeni bir prodüksiyon ısmarlanmıştı. Reji yine tiyatro yönmetmenliği ağır basan Alman yönetmen Jems- Daniel Herzog’a aitti.
\nGörselliği çok renkli ama içeriği karanlık bir yorumdu. Bernhard Richter (Tamino) ve Julia Kleiter (Pamina) iki birinci sınıf şancı dinleyicinin mutluluğuydu.
\nEser 1950’lere oturtulmuştu. Yeraltı dünyası, dev bir laboratuvara dönüştürülmüştü; Sarastro ve müritleri bir ara sırtlarına beyaz doktor önlükleri deney yapan bilim adamları ya da “hocalar”dı. Koro kâh öğrencilere, kâh deney sonucu değişim geçirmiş yaratıklara dönüşüyordu. Fazla mı zorlamaydı, bana mı öyle geldi, emin değilim... Zaten finalde de mutlu sonun tadını çıkaramadım, çünkü Gece Kraliçesiyle Sarastro hâlâ kavga ediyordu.
\nPeter Von Winter’in “Das Labyrinth” operasını da izledikten sonra, genç yıldızlar ve yeni yönetmenlerle, opera sanatının sınırsız olanaklar tanıdığına bir kez daha tanıklık etmiş oldum.
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama