Zeynep Oral
Zeynep Oral zeynep@zeyneporal.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

İletişim reklamcılık değildir...

07 Ağustos 2015 Cuma

ALÂEDDİN ASNA’DAN ÖĞRENDİĞİM:
İletişim reklamcılık değildir...
Alâeddin Asna’yı dün sonsuzluğa yolcu ettik... Yaprak dökümü devam ediyor... Önceki gün gazetemizde onun yaşamını, Türkiye’de “Halkla ilişkiler” kavramını yerleştirmek için verdiği çabaları; ilk halkla ilişkiler şirketi A&B’yi Betül Mardin’le birlikte kurduklarını okudunuz. O bir eğitim neferiydi aynı zamanda. Verdiği derslerle, yazdığı kitaplarla bir eğitimciydi. Hiç öğrencisi olmadım ama uzun yıllar arkadaşı olma mutluluğunu yaşadım. Ondan en çok iletişimin, salt bir propaganda , bir reklamcılık aracı olmadığını öğrendim.

Böyle Basın Olur mu?.
Belki de diyorum Alâeddin bugünleri görmek istemediğinden, son zamanlarda yaşamıyormuş gibi yaptı! Bugün medya ve iletişim dünyasında yaşadığımız ne varsa onun yıllarca karşı durduğu şeylerdi...
Havuz medyasının salt bir propaganda ve reklam aracına dönüşmesi...
Sultanların hoşuna gitmeyen gazetecilerin ve gazetelerin “terör propagandası” yapmakla suçlanması...
Resmi ilanları keserek gazeteleri cezalandırma çabaları... Dinmeyen baskılar, tehditler, sindirme, korkutma çabaları... Uygulanan yasaklar, sansür...
Daha geçenlerde Milliyet’ten Kadri Gürsel , Erdoğan’la ilgili attığı bir twit yüzünden işinden kovuldu. Önceki gün ise yılların gazetecisi Yalçın Doğan Hürriyet’ten çıkarıldı... Basındaki en değerli isimler, Padişah baskısından korkulduğu için yok ediliyor! Böyle bir basın olabilir mi?

Kötü malın P.R’ı Olmaz
Alaeddin Asna 1999’da yazdığı bir yazıda seçim öncesi Halkla ilişkiler ajanslarına siyasilerden iş teklifleri yağdığını ve bazı “eyyamcılar bu tekliflere atlıyor elbet” dedikten sonra, niçin böyle tekliflere evet demediğini açıklıyordu: “Çünkü P.R. (Public Relations- Halkla İlişkiler) iki ayda başarıya ulaşacak bir çalışma değildir. Bir kurumu, bir ürünü, bir politikacıyı iki ayda toplum desteğine kavuşturacak, ona kamuoyunda saygın bir yer sağlayacak yöntem henüz keşfedilmemiştir.
Kaldı ki bir P.R.’cının başarısı, P.R.’ını yapacağı objeye önce kendisinin inanmasına, güvenmesine bağlıdır. Bu inanç olmadan yapılacak çalışma P.R. değil, o objenin varlığını duyurmak için yapılacak reklam olarak kalır. Bastırırsanız parayı; partinin amblemini, adayın resmini istediğiniz büyüklükte ve sıklıkta yayınlatırsınız medyada. Deterjan gibi, mobilya gibi, gazoz gibi.
Halkla İlişkiler doğruyu söyleme mesleğidir. Kötü malın P.R.’ı olur mu?
Ne yazık ki bugün mal kötü. Onun için iş reklamcılarla eyyamcılara kalıyor. Reklamcıları kötülemek için söylemiyorum tabii. “Objenin varlığını duyurmak” için reklamın tek araç olduğunu belirtmiştim. Reklamcılıkta her zaman “doğrucu Davut” olunmuyor. Kötü malın da reklamı oluyor.
Yakında medyada göreceğimiz çarşaf çarşaf reklamlar bunun yeni kanıtları olacak. Ajanslarımızın ve medyamızın kasaları dolacak. İyi kazançlar.
Kendini P.R.’cı diye yutturan eyyamcılara gelince.. Onlar da sebeplensinler canım.. Bu millet tefecilere, lotaryacılara az mı para kaptırdı?
Aziz Nesin ne demişti? Toprağı bol olsun!”
İşte böyle benim Doğrucu Davut, ileri görüşlü arkadaşım... Hoşçakal!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları