Leylâ Erbil'in Başkaldırısı: Sessiz ve Derinden...

14 Şubat 2013 Perşembe

Bugün 14 Şubat. Bakmayın Sevgililer Günü diyerek tüketim hırsını kamçılayacak her türlü kışkırtmanın üzerimize üzerimize gelmesine; bugün aynı zamanda Dünya Öykü Günü. Uluslararası PEN Edebiyatçılar Derneği, Türkiye’nin önerisi üzerine 14 Şubat’ı Dünya Öykü Günü ilan etmişti.
Her aşk, her sevgi, nice öyküyü içerdiğine ve daha nice nice öyküye gebe olduğuna göre... Neden olmasın!
PEN -Türkiye yönetim kurulunda bu yıl oybirliğiyle PEN Öykü Ödülü’nü usta yazarımız
Leylâ Erbil’e sunmayı kararlaştırdık. Gerekçemizde belirttiğimiz gibi:
“Edebiyat alanındaki olağanüstü eserleri, laik ve demokratik bir Türkiye yönündeki mücadelesi için bir şükran ifadesi olarak 2013 PEN Öykü Ödülü’nü usta yazarımız Leylâ Erbil’e sunmaktan kıvanç duyuyoruz. Yaratıcılığını bugüne dek aydın sorumluluğu ve hiç eksilmeyen gençlik coşkusuyla beslediği için kendisine teşekkür ediyoruz.”

\n

Geriye kalan

\n

“Aydın sorumluluğu” ve “gençlik coşkusu”... Leylâ Erbil’in kişiliğinde, yaşamdaki duruşunda ve eserlerinde bu ikisi birbirini hep tamamladı. “Gençlik coşkusu” yerine öykü ya da romanlarındaki ironiyi düşünüp “afacan çocuk” tanımlaması yapılabilir; kışkırtıcılığını düşünüp “anarşist”liğinden de söz edebiliriz elbet...
Son kitabı
“Kalan”da, binlerce yılın tarihinden kalan; binlerce yörenin coğrafyasından kalan; binlerce anıdan, milyonlarca andan kalan; edebiyatın, sanatın yol açtığı nice çağrışımdan kalan; yeryüzünün tüm duygularından kalan; yaşanmışlıktan geriye kalanla bizi eşsiz bir yolculuğa çıkarmıştı Leylâ Erbil. Bizim “ötekilerimizde”; ötekilerin “biz”lerinden kalanları sorgulamıştı. O kitabın her sayfasında Leylâ Erbil’in başkaldırısının ne denli sessiz ve derinden olduğunu bir kez daha kavramıştım...

\n

Ben’den biz’e

\n

Bu akşam Fransız Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek ödül törenine tüm edebiyat severler davetli. PEN Öykü Komitesi Başkanı yazar Zeynep Aliye’den en özlü bir Leylâ Erbil tanımlaması istedim. İşte söyledikleri:
“1956’da yayımlanan ilk öyküsü Uğraşsız’dan bugüne tüm yapıtlarında, gerek öz gerek biçem olarak otoriteye karşı sürdürdüğü savaşı ve yenilik arayışını, ki öykünün mücadelesi de bu doğrultudadır, görmek mümkündür. Toplumu çözümlemede ben’in önemini, biz bütünselliğine ben’den gidilmesi gerektiğini savunan Erbil için, klasik anlatı kalıplarını kırmanın, dil dahil olmak üzere baskı kurumlarını, yerleşik kalıpları derinden sarsmanın peşinde bir yazardır denilebilir. Burada vurgulanması gereken bir başka nokta; mücadelesinde, sert, kaba, yüksek tonda, buyurgan bir dil anlayışını değil, şiirsel, yoğun, çağrışımları olan, yer yer alaycı, ironik bir anlatım dilini seçmiş olmasıdır.” 
Ne mutlu bize ki Leylâ Erbil gibi bir yazarımız var.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları