Zeynep Oral
Zeynep Oral zeynep@zeyneporal.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Masa Da Masaymış Ha...

24 Mart 2022 Perşembe

Dün akşam 8 kişi, 8 kadın bir masa başında buluverdik kendimizi. Masaya en önce buluşma sevincimizi ve birbirimize duyduğumuz sevgiyi koyduk. Sevgiye, derhal hayranlığı, saygıyı ekledik. Kimimiz genç, kimimiz daha az gençti. Olsun, masaya yıllara yayılan dayanışmamızı koyduk. Coşkumuzu da...  

Masaya hasretimizi, özlemlerimizi koyduk... “Ne olacak bu memleketin hali?” bizi kesmedi; memleket haliyle dünya halinin birbirinden soyutlanamayacağını bildiğimizden hızla “Ne olacak bu dünyanın hali”ni yerleştirdik ortaya. Tüm yanıtları yığdık masaya... Masa, bütün bu yüke, bana mısın demedi...

Birimiz hapisten yeni çıkmıştı: Hapishane koşullarını ve dayanışmayı koydu masaya. Birimiz ekran yüzü olduğu kanaldan yolunu ayırmak zorunda bırakılmıştı. Haksızlıkları koyduk masaya. İkimiz çoook uzun yıllardır gazeteciydik. Medya dünyasındaki sömürüyü, kayırmaları, erkek egemen çarpıklıkları yığdık... Çoğumuz kadına karşı şiddet mücadelesinin içindeydik. Ülkeye egemen kadın düşmanlığını koyduk masaya. (“Bergen” filmini tüm erkeklerin de görmesi gerektiğini ekledik!)

Üzüntülerimizi, mutluluklarımızı, öfkemizi, direncimizi, azmimizi koyduk masaya! En çok umudumuzu ve gelecek güzel günleri koyduk... Tam, “Teşekkürler Sedef, Özlem, Ayşe Semiha, Sibel, Nazan, Nilgün, Melek” diyecekken...

(Şiir dostları yukarıdaki satırlarda Edip Cansever’e öykündüğümü sanabilirler... Aynen öyle: “Adam yaşama sevinci içinde/ Masaya anahtarlarını koydu” diye başlayıp “Masa da masaymış ha / Bana mısın demedi bu kadar yüke / Bir iki sallandı durdu /Adam ha babam koyuyordu” diye biten şiir...) 

...Derken: Bir de baktım, o koca masa bir anda sonsuzluğa açılan bir çiçek bahçesi oluverdi. Çoksesli, çok renkli bahçede yeşeren ise böyle kadınlarımız oldukça, bu ülkeden asla umut kesilmezdi.    

FERZAN ÖZPETEK BÜYÜSÜ  

“Çok sevdiğin birini sonsuza dek nasıl yanında tutarsın?” 

Ah çocuğum, bu sorunun yanıtı zor, çok çok zor. Ama sen yanıtı biliyorsun. Çünkü Şans Tanrıçası, bu sırrını sana vermiş! Sen de bu sırrı sevdiklerinle paylaşıyorsun.   

Ferzan Özpetek’in “Şans Tanrıçası” filminden söz ediyorum. 25 Mart’ta (yarın) vizyona girecek filmi özel gösterimde izledim. Ve bir kez daha yönetmene âşık oldum! 

Bildiklerimiz: Şimdiye dek çevirdiği filmlerin belki de en otobiyografik olanı. İki yıldır salgın yüzünden bizde gösterilemedi. İtalya, Fransa ve ABD’de muhteşem eleştiriler ve ödüller aldı. 

Şimdi bildiklerimden bağımsız olarak ve filme dair hiçbir ipucu vermemeye çalışarak, hüzünle sevinci, mutlulukla acıyı, başlangıçlarla bitişleri buluşturan filme ilişkin birkaç satırbaşı: 

Bence bugüne dek Ferzan Özpetek’in gerçekleştirdiği en şiirsel film. En duygu yüklü olanı. Bir mücevher!  

Her zaman filmlerini, dostluk, aşkın bin bir türü, tutku ve dünya nimetleriyle yüklü insan ilişkileri üzerine kuruyor Ferzan. Bu kez bu ilişkilerdeki incelikler ön planda. İlişkilerdeki değişimi vurgulamış.

İki çocuğun yaşamlarına katılmasıyla ilişkinin nasıl değişebileceğini; yetişkinlerin dünyasıyla çocukların dünyasındaki çelişkileri; farklılıkları, benzerlikleri oya gibi işlemiş.  

Yetişkin ve çocuk oyuncularıyla (ve de Serra Yılmaz’la) mükemmel oyunculuk... Mina’nın “Şans Tanrıçası” ve Sezen Aksu’nun “Aldatıldık” şarkıları da dahil, muhteşem müzik... Kâh gülümseten kâh burnunuzun direğini sızlatan diyaloglar... Tümü Ferzan Özpetek büyüsünü ortaya koyuyor...  Sonuçta sıradanlıkla çılgınlık arasında gidip gelen bir yaşam parçası... 

Filmi kaçırmayın derim. Böylelikle çok sevdiklerinizi sonsuza dek kalbinizde tutmanın yolunu da öğrenirsiniz! 

NOT: Sevgili okurlar, kar fırtınası yüzünden ertelediğimiz “Kadın Olmak” sohbeti ve imza günü yarın Küçükçekmece SKSM’de, saat 13.00’te. Yolu düşenleri beklerim...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları