Şiddetin boyutları

11 Şubat 2021 Perşembe

Sevgili okurlar,

Özel sağlık nedenleriyle, on gün kadar sizlerden ve ülke gündeminden uzak durmak zorunda kaldım. (Şimdi iyiyim, merak etmeyin. Hatta patlamaya hazır bomba gibiyim.) Anestezinin etkisinden kurtulur kurtulmaz on günün bilançosunu çıkarmaya çalıştığımda, dehşete kapıldım.

Evet, hâlâ dehşete kapılıyorum. Hâlâ alışamıyorum. Hâlâ alçaklık karşısında şaşırmamayı öğrenemedim…

10 gün önceki son yazım “Boğaziçi Üniversitesi Direniyor” başlığını taşıyordu. İlk şaşkınlığım o yazıma trollerden gelen “İslami değerleri katlettiklerini de yazacak mısın!” tepkilerine oldu. Yalandı, yanlıştı ama olsun, mide bulandırıyordu.

EN BÜYÜK ŞİDDET

Sonra … Sonra…Öğrencilere uygulanan şiddet: Kaba güç kullanarak şiddet. Aşağılayarak şiddet. Gözaltına alarak şiddet...

Aşağı bak” komutu mu daha aşağılayıcı, yoksa öğrencilerin terörist diye yaftalanması mı? Bilmiyorum. Çevre damlara keskin nişancı yerleştirmek mi, yoksa çocukları yere yatırıp ters kelepçelemek mi daha büyük şiddet? Bilmiyorum.

Ve hukuksuz gözaltıları şahlandıran, daha da büyük şiddeti yarıştıran nefret söylemleri yarışı. Nefret dilini, marjinalleştirme, ötekileştirme, düşmanlık, “vatan hainliği” dozunu daha çok artırırsam, cahil milletten daha çok parsa toplarım inancı...

NEFRET SÖYLEMLERİ

Nefret söyleminden beslenenler yarışı sürdürmekte:

Erdoğan, “Siz öğrenci misiniz, yoksa siz rektörün odasını basmaya kalkışan terörist misiniz?” sözüyle çıtayı belirledi.

Bahçeli dozu yükseltti: “Sırtlarını ajanlara, zalimlere ve karanlık çevrelere dayamış olanlar evlat değil, başı ezilmesi gereken zehirli yılanlardır. Ve bedelini acıklı şekilde ödemelidirler.

Büyük destek Alaattin Çakıcı’dan geldi. Kendisini tanımam. (Bkz: “Mafya Babası”, “Organize suç örgütü lideri”) Melih Bulu’ya “Sakın istifa etmeyin, istifa ederseniz bu terörist öğrencilerin önünü açarsınız. Bu kutlu ittifakta gedik açmaya hakkınız yok” diyordu.

Trakya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Cevdet Kılıç durumu özetledi: “Bizim abdestimiz var. Siz hani bir ayı geçti eylem yapıyorsunuz ya. Biz eylem falan yapmayız. Bir gece vakti işi bitirir ertesi gün işe gideriz, bilin istedim” diyerek AKP zihniyetini, hak ve hukuksuzluğunu, zulmünü, faşistliğini ortaya koydu.

Alt alta koyunca, dehşet daha mı çarpıcı oluyor ne...

AYŞE BUĞRA’NIN DURUŞU

Dehşet ve şiddet dilinin ve kavramının ulaşabileceği doruğu, Erdoğan kimselere bırakmadı: Bunu yaparken de kadını ancak; kocasına, babasına, oğluna, damadına, ailedeki bir erkeğe göre tanımlayabilen bir zihniyeti de ortaya koydu.

Haksız hukuksuz üç buçuk yıldır hapiste tutulan, her beraat kararından sonra yeni “gerekçelerle” içeride tutulan, AİHM kararlarına rağmen bırakılmayan Osman Kavala’ya atıf yaparak “Bu ülkede Soros’un adeta temsilcisi olan kişinin karısı da aynı şekilde Boğaziçi provokatörlerinin içerisinde yer alan bir kadındır” diyerek hedef gösterdi.

(Şu son cümleden sonra birkaç kez yutkunmak gereğini duydum.)

Bu ülkenin cahilleri Ayşe Buğra’yı tanımayabilir. Daha yakından tanımak isteyenler kitaplarından, bilimsel çalışmalarından yararlanabilir. Ben onu tanıyorum. Bir arkadaşımın dediği gibi, ben “Osman’la Ayşe’nin hapiste çekilmiş fotoğraflarına bakınca, gözyaşlarımı tutamıyorum.

40 yıllık hocalığını, bilim insanlığını, kitaplarını, yabancı yayınlarını; kadın hakları, sendikal haklar, yoksulluk karşıtı araştırmalarını; kazandığı ulusal ve uluslararası ödülleri, dünyadaki saygınlığını bir yana koyalım. O benim bildiğim en iyi kalpli, en sağduyulu, en alçakgönüllü, karşısındakine en saygılı, asla öfkelenmeyen, minik bir çalışkan karıncadır.

Sorosçu kocanın kışkırtıcı (provokatör) karısı” diye damgalanması sorulduğunda yanıtı şöyle oldu: “Cumhurbaşkanı’nın demecini, daha önce İçişleri Bakanı’nın demeçlerini çok esef verici buluyorum. Üzülüyorum, memleketim adına üzülüyorum.

Hepsi bu! Teşekkürler Ayşe Buğra! Duruşunla bile bu ülkeye ders verdiğin için! Elbet anlayana!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları