Öncelikle belirteyim: İdama kesinlikle karşıyım. Devletin ceza yöntemi olarak insanların canını almasını savunmam olanaklı değil ve bu konu benim için tartışmaya kapalı.

Bunu girişte yazdım. Çünkü yazım Adnan Menderes’le de ilgili. 

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen hafta sonunda Aydın’da Adnan Menderes Demokrasi Müzesi’nin açılışında, “Menderes’e son nefesini verdiren darbeciler de tek parti faşisti artıkları da ya hiç hatırlanmıyor ya da lanetle anılıyor. Bugünün CHP’si o günün bedelini ödemesi gereken atıklardır” dedi.

Bu sözlere CHP ve İYİ Parti’den karşılık geldi. İkisi de çok talihsiz açıklamalardı.

CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak, “Erdoğan, Menderes’in kesip attığı tırnağı olamaz” diyerek Menderes’e övgüler yağdırınca, sosyal medyada epeyce tepki gördü.

İYİ Parti Genel Başkan Başdanışmanı Aytun Çıray’ın attığı bir tweet ise tarihi gerçekleri çarpıttığı için birçok kişide öfke yarattı.

Şöyle dedi Çıray: “Menderes kim siz kim? O vatandaşı ekmek kuyruklarına mahkûm etmedi. Saraylarda oturmadı. Binlerce koruması, uçakları yoktu. Evden işine yürüyerek gitti. Devletten zengin olmaya çalışmadı. Topraklarını köylüsüne bağışladı. Ailesinden tek kişi zengin olmadı. Menderes Atatürkçüydü.”

O Menderes’in yapmadıklarını sıralayıp onu göklere çıkarmış ama biz yaptıklarını da yazalım.

***

Demokrat Parti’yi desteklemesi karşılığında Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı Necip Fazıl’a örtülü ödenekten para vermedi mi?

Kanuna aykırı olarak üniversiteleri bastırıp öğrencilere ateş açtırmadı mı?

6-7 Eylül Olayları hakkında önceden haberi olduğu halde müdahale etmediği için yargılanmadı mı?

Kırşehir’i kendi partisine oy vermedi diye ilçe yapmadı mı?

Olağanüstü yetkilerle donattığı Tahkikat Komisyonu ile muhalefet ve basın üzerinde faşizan bir baskı kurmadı mı?

Kore’ye ilk askerlerin gönderilmesinin ardından yazdığı “23 Sentlik Asker” şiiriyle DP hükümetine muhalefet eden Nâzım Hikmet, Menderes iktidarında vatandaşlıktan çıkarılmadı mı? 

“Korkuyor Adnan Menderes

hiçbir korkuya benzemez

halkını satanın korkusu” diye yazmadı mı büyük halk ozanı?

Türkiye’nin ışık saçan yuvaları Köy Enstitüleri Menderes döneminde kapatılmadı mı?

***

1950’den beri dinci sağ tarafından yönetilen bu ülkede karşıdevrim, Menderes’in çabalarıyla şahlandı. Demokrat Parti, Adalet Partisi, Anavatan Partisi, Doğru Yol Partisi ve AKP iktidarlarının birbirini izleyen politikalarıyla Türkiye emperyalizmin güdümüne sokuldu. 

Menderes, ABD’ye yaranmak için TBMM’nin kararı olmadan Kore’ye asker gönderdi. Türkiye’yi NATO’ya üye yaparak orduyu NATO’nun emrine soktu ve Atatürk’ün tam bağımsızlık anlayışına darbe indirdi. 1952’de NATO’nun isteği üzerine komünizme karşı Özel Harp Dairesi’ni kurdu.

Atatürk, “Türkiye’nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üretici köylüsüdür. O halde herkesten daha çok refah, mutluluk ve servete müstahak ve layık olan köylüdür” diyen bir liderdi. Menderes ise kendisi de toprak ağası olduğundan, köylüyü toprak sahibi yapmak için çıkarılmak istenen Toprak Reformu’na şiddetle karşı çıktı.

Atatürk, tekke ve zaviyeleri kapatan kanunu çıkardı, hilafeti kaldırdı, laikliğin bu coğrafyadaki öncüsüydü. Menderes, başta Nakşibendilik tarikatı olmak üzere ileri gelen tarikat şeyhleriyle ilişki kurup 677 sayılı yasanın uygulamalarını rafa kaldırdı. 

İlk işi 1932’de Türkçe okunmaya başlanan ezanı yeniden Arapça okutturma kararı almak oldu. Demokrat Parti Meclis grubunda yaptığı bir konuşmada, “Siz isterseniz hilafeti bile geri getirebilirsiniz” dedi.

1954’te ABD’li uzmanların gözetiminde Petrol Kanunu hazırlatıp 1957’de 6987 sayılı kanunla petrollerimizi ve madenlerimizi yeniden yabancı şirketlere teslim etti. Atatürk’ün yerli, milli ve devletçi politikalarını yerle bir etti. Tek parti döneminde kurulan bazı traktör ve basma fabrikaları Menderes döneminde özelleştirildi.

Sanki bunlar yaşanmamış gibi “Menderes Atatürkçüydü” diyemezsiniz. 

Bu gerçeklere rağmen bunu söylüyorsanız, gelecekte de torunlarınız çıkar, toplum hafızasının zayıflığından faydalanıp “Erdoğan yerli ve milliydi, Atatürkçüydü” der! 

Milleti aptal yerine koymayın.