Kamçıları ve çatalları sessizce bırakın...

31 Ekim 2021 Pazar

Adını 1910’da Sivriada’ya sürgün edilen köpeklerin katliamına atıfla “Hayırsız Ada” koymuşlar. Birileri belgesel diyor ama ilgisi yok; çünkü açıkça atlı faytona karşı mücadele eden hayvan özgürlüğü aktivistlerini karalayan sponsorlu bir çalışma.

140 Journos’un Adalar’da atlı faytonların kaldırılmasıyla sona eren süreç hakkındaki yeni videosundan söz ediyorum. Öncelikle belgesel olması için tüm tarafların görüşlerinin alınması gerekirdi. 

Oysa 32 dakikalık videoda görüşü alınan altı kişi var: Koray Kayaoğlu (faytoncu), Etyen Mahçupyan (yazar), Korhan Gümüş (mimar), Zekiye Kürkçü ve Zeynep Alper (Adaların Atları Platformu), Orhan Demir (İBB Genel Sekreter Yardımcısı). 

Ama karşı görüşü temsil eden aktivistler yok! Onlar “hippi/dantel, neyin ne olduğunu bilmeyen koyun sürüsü, aktivite olsun diye sosyal medyada görünenler, çakma hayvanseverler, atlar üzerinden yolunu bulanlar, elitler, kültürünü kaybetmişler” olarak tanımlanmış... 

O aktivistlerden biri de benim. Atlı faytonların kaldırılması için yıllarca mücadele ettim. Sokak eylemlerine katıldım, elimde megafonla slogan attım, imza topladım. Bu konuda çok sayıda yazı yazdım, röportaj verdim. Atlı faytonun sona ermesi için İmamoğlu ve Erdem Gül ile görüşenlerden biriyim.

***

Mahçupyan’ın aktivistleri küçümsemesini umursayacak değilim elbette. “Atların açısından bakma diye bir şey çok lüks bir olay. Onların dünyasından bakarak onların sorununu çözmek diye bir ikincil meselenin olduğunun farkında değiliz” diyen birinin hayvan özgürlüğü mücadelesinden habersiz olduğu açık. 

Hayvan haklarını savunduğumuzda kendimizi iyi hissediyoruz. Niye iyi hissettiğimiz hakkında çok fazla bir fikrimiz olmayabilir ama en azından şu: Bu elit bir duruş, elit bir iş yapıyorlar, kendilerini öyle hissediyorlar, bunun aktivisti oluyorlar” deyip insana odaklanmış ve meseleyi hiç anlamadığını kanıtlamış zaten. 

Adaların Atları Platformu’nun temsilcileri, aktivistler hakkında, “Hayvanı tanımak istemiyor, merak da etmiyor; çok kendinden emin bir şekilde, konuşamayan bir canlı için neyin doğru olduğunu yine kendisinin bildiğini düşünüyor” demiş. 

Aslında atların sırtlarına kamçı vurulmaktan hoşnut olduğunu, bir arabaya bağlanıp köle gibi sabahtan akşama kadar yük çekmekten keyif alabileceğini düşündükleri için, bu sözleri onlara biz söylemeliyiz!

Faytoncunun, türcü bir ifadeyle, “İtler istedi diye atlar ölüyor” dediğini duyan ama konuya yabancı olanlar, “it” diye nitelenen katillerin atlı fayton karşıtları olduğunu düşünecektir. Videonun hedefi de bu.

Atlı fayton var olduğu için her yıl ruam nedeniyle Adalar’da at öldüğünü (2012’de 92, 2013’te 90, 2014’te 92, 2015’te 155, 2016’da 120, 2017’de 51, 2018’de 14, 2019’da 105),

Çok sayıda atın faytonda işkencenin kurbanı olduğunu,

Adalar’ın çevresinde denizin dibinin at cesetleriyle dolu olduğunu,

Zulüm görerek can veren atların yerine her yıl en az 400 atın geldiğini,

2017’de Adalar’a at girişinin yasaklanmasına rağmen yasadışı olarak sürdüğünü görmezden gelenler, sömürü çarkını durdurmak isteyenleri suçlamayı kendilerine yakıştırmış.

***

Tek bir faytoncu üzerinden fayton güzellemesi yaparken çelişki içinde olduklarının farkında bile değiller. Örnek gösterdikleri faytoncu ise adayı terk etmiş ve satmamakla övündüğü atlarla binicilik kulübü açmış; yine onları araç olarak kullanıyor. 

Atlı faytonu savunanların anlamadığı şu: Biz, onların düşündüğü gibi “hayvansever” değiliz. Türkçedeki en içi boşaltılmış kavramlardan biridir bu çünkü. Biz, hayvanların eşya, araç, ürün, makine olmadığını savunuyoruz; onların metalaştırılmasına karşıyız. Bu, Mahçupyan’ın sandığı gibi Türkiye’de kültürünü kaybetmiş hayvanseverlere özgü bir arayış değildir; tüm dünyada süren hayvan özgürlüğü mücadelesidir.

Adalar’da atlı faytonun sonlandırılması sürecinde yetkililerden talebimiz iki aşamalıydı:

1- Atlı faytonun tamamen kaldırılması,

2- Atların hayatlarının sonuna kadar yaşama haklarının garanti altına alınarak herhangi bir şekilde kullanılmaması, ihtiyaçlarının karşılanarak ekolojilerine uygun alanlarda bakımlarının sağlanması. Bunun için kendilerine “Oylarımız Hayvanlar İçin” kampanyası kapsamında “Söz Veriyorum” taahhütnamesi de imzalatılmıştı.

Ancak ilgililerin gerekli özeni göstermemesi ve bazılarının da yolsuzluğa başvurması yüzünden Dörtyol’daki felaket yaşandı, şaibeli durumlar ortaya çıktı. Başkalarının ihmal ve ahlaksızlığının aktivistlere yüklenmesi kabul edilemez!

Fayton zulmü nedeniyle her yıl yüzlerce at can verirken susanlar, bu sömürüyü “gelenek”, “nostalji”, “ekmek parası” diyerek sürdürenler, kaçak at girişini önlemeyenler asıl sorumlulardır. Ben şahsen bu olay nedeniyle kamu kurumlarındaki yetkililer hakkında suç duyurusunda bulundum ve katliamı yargıya taşıdım.

Son olarak dört şey söyleyeceğim: 

1- Madem atları seviyorlar niye iktidarın atları kasaplık et sınıfına sokması ve yurtdışına atların et için satılmasına karşı ses çıkarmıyorlar? Ben bu konuyu gazetedeki köşemde defalarca yazdım, belgeleri paylaştım.

2- Yılkı atlarının at yarışları için yakalanmasını öven TRT belgeseli ve yarış pistlerinde can veren atlar konusunda niye sessizler? Sadece faytonda çalıştırılan atlarla mı sınırlı ilgileri?

3- Adalar’daki süreci ayrıntısıyla Vegan Devrimi ve Hayvan Özgürlüğü adlı kitabımda anlattım. Gerçekleri öğrenmek isteyenler oradan bilgi alabilir. 

4- Şimdi kamçıları, çatalları sessizce bırakın ve çekin elinizi artık hayvanlardan!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları