Sokaklar bizim, direniş bizim!

19 Temmuz 2020 Pazar

Kadınlar olarak yine eylemdeyiz. Bugün Eskişehir, Mersin, İstanbul (Kadıköy), İzmir ve Ankara’da eylemdeyiz. Gelecek günlerde her yerde eylemde olacağız.

Çünkü AKP iktidarının kadınların elinden İstanbul Sözleşmesi’ni alma planına direniyoruz.

İstanbul’da imzalandığı için kamuoyunda bu şekilde anılan belgenin asıl adı, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi.

Hukuki bağlayıcılığı olan ilk uluslararası belge niteliğinde. Türkiye, sözleşmeyi imzalayan ilk ülke. Sözleşmeyi hiçbir maddeye çekince koymadan imzaya açıldığı 11 Mayıs 2011’de imzaladı ve 14 Mart 2012’de onayladı.

Şimdi bazı cemaatler ve gericiler bu sözleşmeden çıkılsın istiyor!

NEYE OY VERDİĞİNİ BİLMEDEN EL KALDIRANLAR...

Eski AKP milletvekili Mehmet Metiner, sözleşmeye evet diyenlerin çoğunun neye oy verdiklerini bilmeden el kaldırdığını söylemiş ve şu itirafta bulunmuş:

“İstanbul Sözleşmesi’ni Ahmet Davutoğlu Genel Başbakanımız/ Başbakanımız iken bizim partimiz Meclis’e getirdi. Diğer partilerin tümünün onayıyla geçti. Kendi adıma itirafta bulunuyorum. Yanlış yaptık. Neye oy verdiğimizi bilmeden el kaldırdık.”

Kırk yılda bir iyi bir şey yaptılar, nasıl oldu diye merak ediyorsanız; işte böyle olmuş!

AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş’un “Nasıl usulünü yerine getirerek imzalanmışsa, usulünü yerine getirerek sözleşmeden çıkılır” demesi, iktidarın cemaatler istedi diye geri adım atmaya niyetli olduğunu gösteriyor.

Medyaya yansıyan haberlere göre, AKP MYK toplantısında sözleşmenin “toplumsal cinsiyet” ve “cinsel yönelime” dayalı ayrımcılığa karşı teminat getiren hükümleri eleştirilmiş. Bu hükümlerin, LGBTİ bireylerin “marjinal faaliyetlerine” alan açacağı savunulmuş!

Bu konuda ağzını hiç açmaması gereken Ensar Vakfı ise sözleşmeye niye karşı olduğunu açıklamak için bildiri yayımlamış. Sözleşmede geçen “birlikte yaşayan bireyler” ifadesinin aile kavramına dahil edilmesini ve “cinsel yönelim” denmesini eleştirmiş.

Onlarca erkek çocuk cinsel istismara uğrarken “toplumsal değerler” neredeydi diye sormak gerekir!

SİYASAL İSLAMIN AZDIĞININ GÖSTERGESİ

Durumu net olarak ortaya koyalım:

Bu ülkede 2008-2020 tarihleri arasında 3 bin 100 kadın öldürüldü!

Türkiye, kadına yönelik şiddetin, hayatı kadınlar için kâbusa çevirdiği bir ülkedir. Şiddetle mücadele için atılan önemli bir adımın şimdi geri alınmak istenmesi, siyasal İslamın azdığının göstergesidir!

AKP, Ayasofya olayında da görüldüğü gibi takıyyeyi bıraktı. Bir zamanlar AB ile arasını iyi tutmaya çalıştığı dönemdeki kararları teker teker geri çekerek cemaat ve tarikatlara açıktan selam duruyor.

İktidar, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılırsa 6284 sayılı Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi ve Ailenin Korunması Yasası’nın da temel dayanağının çökertileceğini hesaplıyor.

Amaç belli: Toplumu siyasal İslamcı ideoloji doğrultusunda hızla gericileştirirken kadını tek başına var olabilen güçlü özne imajından çıkarmak.

KARANLIĞA GEÇİT YOK!

İstanbul Sözleşmesi’ne karşı çıkmak, şiddet uygulayan erkeklere teşvik, tüm kadınlara tehdittir.

Belli ki bazı erkekler,

Kocalar,

Eski kocalar,

Babalar,

Sevgililer,

Nişanlılar,

Sapıklar,

Cinsiyetçi cahiller,

Kişilik bozukluğu olanlar,

Özgüveni gelişmemiş korkaklar,

Şehir magandaları... kadına rahatça şiddet uygulamak istiyor.

Kadın öldürüp kolayca hapisten kurtulmayı amaçlıyor.

Namus bahanesini kullanarak şiddeti meşrulaştırmaya çalışıyor.

Engelli bıraktıkları kadınların susmasını bekliyor.

Kadınları kendilerine köle edip aşağılamak, bunu reddedenleri de yok etmek istiyor.

İstanbul Sözleşmesi, cahil ve ilkel erkeklerin iktidarına dokunuyor.

Hazmedilememesi ondan.

Herkes bilsin ki yüzyıllardır tahakküm altına alınmaya çalışılan kadınlar susmayacak. Karanlığa geçit vermeyecek. Her gün bir kadın daha ölmesin diye gerici eril düzen ile mücadele sonuna kadar sürecek.

Sokaklar bizim, direniş bizim!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Istakoz 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları