Sol için bir dönüm noktası

15 Haziran 2022 Çarşamba

Hafta sonunda, İlerici Kadınlar Derneği’nin Kadıköy Özgürlük Parkı’ndaki etkinliğinde, toplumun aydın kesimleriyle buluştuk. 

Önemliydi çünkü:

Türkiye’nin derin bir karanlığın içinden geçtiği...

Gericiliğin tavan yaptığı...

Hemen her gün kadın tecavüzü ve cinayetinin yaşandığı...

Kadın katillerine mahkemelerde “iyi hal indirimi” uygulandığı...

8 Mart’ların sokaklarda güvenlik güçlerinin kadınlara şiddet uyguladığı utanç verici görüntülere sahne olduğu...

Kadın sanatçıların hedef gösterildiği, konserlerinin iptal edildiği...

Şarkı sözlerinden ya da yazılarından dolayı dillerinin koparılmak istendiği...

Kısacası kadınların varlık mücadelesi verdiği bir dönemde bir araya geldik.

Etkinlikteki konuşmamda da dile getirdiğim gibi, orada duyduğumuz sesler, ne İstanbul Sözleşmesi’nden ne de laiklikten vazgeçeriz diyen onurlu kadınların sesiydi.

Eşit, özgür ve laik bir Türkiye’de yaşamak için mücadeleyi göze alanların sesiydi.

Gezi Parkı’nda olduğu gibi, baskıya ve zulme direnenlerin sesiydi.

Laikliğin demokrasinin olmazsa olmazı olduğunun bilincine varan aydınların sesiydi. 

Laikliğin aynı zamanda sınıf bilincinin gelişmesi için de elzem olduğunu bilenlerin sesiydi!

LAİK GÜÇLER İÇİN BİRLİK VAKTİ

20 yıllık AKP iktidarı, siyasal İslamın bir topluma nasıl bedeller ödetebileceğini gösterdi. Gericilik, yoksulluk ve yolsuzluk şahlanmıştır. Artık eşit, özgür ve laik bir ülke için güçleri birleştirme ve ilk seçimde bu karanlığı aydınlığa çevirme vaktidir. 

Bu aşamada toplumun laikliği sahiplenen ilerici kesimlerine düşen birincil görev, ayrışmaları aşmaktır. 

Tam da bu dönemde Türkiye Komünist Partisi (TKP), Sol Parti, Türkiye Komünist Hareketi (TKH) ve Devrim Hareketi’nin antiemperyalist, kamucu, laik ve sınıf eksenli bir siyasete dayalı ilkelerle politika üretmelerini ve sağlayacakları işbirliğini açıklamalarını önemsiyorum.

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan’la da bu kapsamda görüşüp seçime yönelik izleyecekleri stratejiyi kendisinden dinledim. Kamuoyuna daha önce yansıdığı gibi, seçime parti olarak girecekler, arkalarında durabilecekleri bir aday çıkaracaklar ama ikinci tura kalması halinde Millet İttifakı’nın adayını destekleyecekler. 

Ancak tam bu noktada dikkat çekici bir uyarısı var: Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu ve Temel Karamollaoğlu’nun destek vermeyecekleri isimler olduğunu; Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanlığı adaylığı ile birlikte bu isimlere önemli roller verilirse, bu ekibe oy isteyemeyeceklerini belirtti.

SAĞIN ‘YURTSEVERLİK’ MASKESİ İNDİRİLMELİ

Okuyan’ın söz ettiği bir husus ayrıca önemli. Yurtseverlik kavramının altını çizip ülkeyi sahiplenme konusuna vurgu yaptı. Partinin Erzurum gibi geleneksel olarak sağın güçlü olduğu bir ilde bile örgütlenme çalışmalarının hızlandığını ve bu anlamda umutlu olduğunu anlattı.

Türkiye’de halkın günümüzde yaşadığı temel sorunları düşünecek olursanız, çöken ekonomiden NATO ve ABD güdümündeki dış politikaya, sığınmacı/göçmen krizinden toplumsal kutuplaşmaya, hepsinin kaynağı sağ politikalar ve AKP iktidarı. 

Ve hepsinin çözümü de solda!

Bu nedenle, emekçilerden çaldıklarını sermaye sınıfına aktaran sağ siyasetin “yurtseverlik” maskesi tümüyle indirilmelidir. Ülkenin her karış toprağı ve birikimi rant için peşkeş çekilirken neoliberal politikalarla emekçilerin ölesiye sömürüldüğü ortadadır.

Vurgun yapmak için dini araç olarak kullanan siyasal İslamcıların ve sağdan oy alma umuduyla laikliği feda edenlerin gerçek yüzü ortaya çıkarılmak zorundadır. Laikliğe en çok emekçi sınıfların ihtiyacı olduğu halka anlatılmak zorundadır. 

Böyle bir dönemde sol partilerin, laikliği ve sınıf mücadelesini geri plana atarak kimlik siyaseti yapanlarla ortaklık kurmayı reddetmesi, güçlü bir dik duruştur. 2022 yılında yaşananlar, solun bu ülkedeki tarihi için bir dönüm noktasıdır. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları