AKP’li Cumhurbaşkanı, “Neymiş efendim, faizleri düşürüyormuşuz? Benden başka bir şey beklemeyin. Bir Müslüman olarak naslar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim” dedi.

Faiz politikasını, iktisadi temeller yerine dinsel bir dogmaya dayandırdığını ilan etti. 

Daha önce Taliban ile inanç farkı olmadığını söylediğinde, “Türkiye’nin inancı” ifadesini kullanarak, ülkede yaşayan herkesin istisnasız inançlı ve aynı inançta olduğunu iddia etmişti.

Partili Cumhurbaşkanı, Genel Başkanı olduğu siyasal İslamcı partinin sözcüsü olarak konuşuyor...

Bu durum bir din devletinde yaşansa sorun olmaz; çünkü orada zaten anayasa, yasalar ve kamu yönetiminin tüm alanları dini inancı temel alır.

Ne var ki Türkiye’de laik bir devlet olduğu ve bunun değiştirilmesinin teklif bile edilemeyeceği anayasada açıkça yazıyor. 

***

Durum bu kadar net olmasına karşın, ana muhalefet partisinin Genel Başkan Yardımcısı Ali Öztunç, Erdoğan’ı eleştirirken şöyle demiş:

“Bakara Suresi’nin arkasına saklanıyor. Bakara Suresi’nin neresinde ‘Sen saraylarda otur, millet ev bulamasın’ yazıyor. Hiçbir yerinde yazmıyor, işlerine geldiği gibi yorumluyorlar.”

Bunu söyleyen politikacının partisi Cumhuriyet Halk Partisi. Yani Atatürk’ün kurduğu, temel ilkelerinden birisinin laiklik olduğu parti...

Kılıçdaroğlu da “Nas ve dini gereklilik söylemleri Erdoğan’ın gerçek sebeplerini yansıtmıyor. Yoksa buyursun faizleri sıfırlasın” şeklinde bir açıklama yapmış. Yani söylemleri gerçek sebeplerini yansıtsa sorun olmayacak mı? Laiklik yumruk üzerine yumruk yerken seyirci pozisyonunda kalmak mıdır kendisine düşen...

Laiklik siyaset sahnesinde nasıl geriye atılmışsa artık, düşünün ki içlerinden kimse de çıkıp partili Cumhurbaşkanı’na “Anayasadaki laiklik ilkesini ihlal ediyorsun” demiyor. Ona yanıt vermek için surelerden, ayetlerden örnek gösterip eleştirilerini de dine dayandırıyorlar. 

Aynı anlayışla birisi, “Bu surede erkek birden fazla kadınla evlenebilir diyor” diye konuşursa ne yapacaklar? Medeni Kanun’u savunmayı bırakıp başka bir dini dayanak mı bulmaya çalışacaklar?

“Kadın kocasına itaat etmek ve hizmet etmek zorundadır” denildiğinde, kadın ile erkek eşitliğini savunmaya son mu verecekler?

Tarikatlar ve cemaatler ülkenin her yanını ağ gibi sarıp kendilerine bağlı devasa medreseler açarken, bu ülkede Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğretim Birliği Yasası) var, bu yapılamaz demeyecekler mi?

Birisi oruç tutmadığı için gericiler tarafından şiddete maruz kaldığında, “İsteyen tutar, kimse başkasının inancına müdahale edemez” demeyecekler mi?

Belki de yarı karantina bahanesiyle marketlerde alkollü içki satışı yasaklandığında sustukları gibi o zaman da yine susacaklar...

***

Anayasanın değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek olan ilk dört maddesi her çiğnendiğinde susanlar, bu ülkenin içine çekildiği bataktan sorumludur. 

“Muhalefet iyi ki Erdoğan’ın oyununa gelmedi. Çünkü o bilerek kitlesini din üzerinden konsolide ediyor. Muhalefet laiklik derse oy alamaz” klişesini yıllardır tekrarlayanlar da dinci sağdan oy alacağını sanarak adeta “tıp oyunu” oynayanlar da siyasal İslamın şahlanmasından sorumludur. 

TBMM’de grubu olup laiklik konusunda gerekenleri söylemeyen her parti, ülkedeki gericileşmenin önüne kırmızı halı sermiştir. 

Hiçbirinde Mustafa Kemal Atatürk’ün sahip olduğu bilime ve çağdaş uygarlık ülküsüne bağlılık yoktur. Hiçbirinde onun 100 yıl önce gösterdiği cesareti gösterecek yürek yoktur. Sorun da budur.

“Şimdi sırası mı bu konunun!” diyen varsa, yanıt vereyim: Tam da sırası. Susa susa kıyısına gelinen uçurumdan önce tam da sırası. Son virajdan önce tam da sırası!

Tarihe not düşelim.