‘Müzik lüks değildir’

Festivalin son gününde sahneye çıkacak olan Jess Gillam, klasik saksafonun en genç isimlerinden biri olarak anılıyor. Genç sanatçıyla konser öncesi bir söyleşi yaptık.

Yayınlanma: 24.08.2019 - 23:14
Abone Ol google-news

15. Bodrum Müzik Festivali bu akşam nihayete erecek ve 4 gün 4 gece boyunca klasik müzikle yoğrulan; Fazıl Say’dan akordeon sanatçısı Ksenija Sidorova’ya, Karsu’dan piyanist Francesco Tristano’ya birbirinden önemli isimlerin ve Olten Filarmoni, Bilken Senfoni Orkestrası ve Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası gibi seçkin toplulukların sahne aldığı yaz macerası anılarda kalacak. Son akşamın yıldızlarından biri ise Jess Gillam. Piyanist Zeynep Özsuca ile birlikte Gece Konserleri’nin sonuncusunda sahneye çıkacak olan Gillam, dünyanın en genç klasik saksafon sanatçısı olarak anılıyor. Müziği eğitim müfredatına sokmak gibi bir de misyon edinen Gillam ile konser öncesi yazılı bir söyleşi yaptık.
- Çok genç yaşta önemli başarılar elde ettiniz. Başarınızın sırrı ne; disiplin, tutku, kararlılık?
Herhangi bir işte gerçekten başarılı olmak için, yaptığınıza tutku ve aşk ile bağlanmak, başarısızlıkların ve zorlukların üstesinden gelmek için de dirence ve esnekliğe sahip olmak gerektiğini düşünüyorum. Müzik aracılığıyla iletişim kurmak, en sevdiğim şeylerden biri, dolayısıyla sürekli gelişmeye çalışmak ve yeni insanlara ulaşmanın yollarını aramak benim için önemli faktörler. 
- Decca ile kontrat imzalamanın kariyeriniz için önemi ne sizce?
Uzun süredir bir albüm çıkarmayı arzu ediyordum, sonunda bunu gerçekleştirebilmek harika bir duygu. Muhteşem tepkiler aldım ve dinleyen herkese minnettarım. Böylesine destekleyici ve saygın bir şirketle anlaştığım için çok şanslıyım; Decca Classics ile çalışmaya bayılıyorum. İngiltere’de BBC’nin Young Musician yarışmasına katılmam ve 2016’da Büyük Final’e ulaşmam daha tanınır hale gelmemi sağladı. Ayrıca sektörden kişilere ve muazzam bir kitleye ulaşmam için olağanüstü bir platform oldu. Bana böyle bir platform sağladığı için yarışmaya daima minnet duyacağım.

‘Empatiyi besler’
- Şubat ayında The Guardian gazetesine bir mektup yazdınız ve müziğin eğitim sisteminde merkezi bir rolü olması gerektiğini savundunuz. Bunu biraz açabilir misiniz?
Müzik, toplumsal dokunun bir parçasını oluşturuyor, insan deneyiminin merkezinde konumlanıyor ve yaşamları zenginleştiriyor. Müzik bir eklenti, “soyut” bir konu veya lüks değildir ve varlığımız için kesinlikle gereklidir. Her çocuk, müziğin faydalarını deneyimleme fırsatını hak ediyor. Müziği, müfredatımızın “ana” konuları ile aynı saygın konumda görmedikçe toplumumuz iyiye gitmeyecek. Bu gezegende şimdi her zamankinden daha çok coşkuya, empati ve umuda ihtiyacımız var. Çocukları müzik becerilerini geliştirme fırsatından mahrum etmek, kendimizi başarısız olmaya mahkûm etmek demek. Müzik iyi öğretildiğinde, çocuğun içindeki empati, işbirliği, esneklik, direnç ve kararlılığı teşvik edebilir ve besleyebilir.
- Müzik sizin hayatınızı nasıl değiştirdi?
Bir karnaval grubunda (Barracudas Carnival Arts Center) saksafon çalmaya henüz 7 yaşındayken başladım. Haftada iki kez prova yapardık ve ardından ülke çapında tura çıkardık. Bu grubun ana ilkelerinden biri müziğin ruha iyi geldiğine, coşku ve mutluluk hissettirdiğine inanmaktı. O zamandan beri bu coşku fikrini sahneye taşımaya çalışıyorum. Elbette her performansta gerginlik hissediyorum ve bunun beni ne zaman etkileyeceğini asla bilemiyorum. İzleyiciler bir sanatçının gerçekten iyi performans sergilemesini ister, ben de hep bunu aklımda tutmaya çalışıyorum. Sonuç olarak, izleyici de sanatçı da performanstan keyif almak için oradalar. İzleyiciyi arkadaşım olarak görmeye çalışıyor, iletişime öncelik veriyorum. Müzik dünyaya, ilişkilere ve insanlara bakışımı değiştirdi.
- Klasik müzikte saksafon çok ön planda olan bir enstrüman değil. Daha çok caz ve pop gibi türlerde öne çıkıyor. Buna rağmen siz saksafonu tercih ettiniz ve klasik müziğe yöneldiniz. Neden?
Bence insanlar olarak beyinlerimiz kategorize etmeye programlı. Müzik söz konusu olduğunda, bize sesinin neye benzeyebileceği, hangi duyguları uyandırabileceği, hatta kompozisyonun tarzı hakkında yeterince bilgi sağlayabilecek bir kategori, tür veya sınırlar belirlemenin imkânsız olduğunu düşünüyorum. “Müzik” dediğimiz ölçülemez, çok güçlü ve çok etkileyici olguyu, açıklayabilmek ve kategorize etmek mümkün değil. Saksafonun duygusal paleti, onu seçme nedenim. Bana gerçekten hitap ediyor, duygularımı enstrüman aracılığıyla ifade edebildiğimi hissediyorum!


'UMUT SENFONİSİ' AYAKTA ALKIŞLANDI
Bodrum Müzik Festivali’nin ikinci gününde “Umut Senfonisi” konseri izleyiciden tam not aldı. D-Marin Turgutreis’teki akşam konserinde Şef İbrahim Yazıcı yönetimindeki Bilkent Senfoni Orkestrası, İspanyol çellist Pablo Ferrández’e repertuvarın en önemli yapıtlarından biri olan Dvorák’ın Çello Konçertosu’nda eşlik etti. Fazıl Say’ın yoğun bir çalışmanın ardından dinleyicileriyle buluşturduğu 4. senfonisi “Umut”, bu konserle ilk defa Türkiye’de seslendirildi. Aydınlık bir geleceğe dair umudu yansıtan tınılarıyla “Umut Senfonisi”, konser sonunda yaklaşık 3 bin kişi tarafından ayakta alkışlandı. 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler