Buğday mı himmet mi?

Yunus Emre önce “buğday” der, sonra yanıtından pişman olup dergâha geri döner.

Yayınlanma: 18.06.2023 - 13:00
Buğday mı himmet mi?
Abone Ol google-news

Rum diyarında yoksulluğa eşlik eden kıtlık insanları zor durumda bırakmıştır. Ambarlarında buğday olan Hacı Bektaş Dergâhı kapılarını ihtiyaç sahiplerine açar. Dergâha buğday almak için gelenler arasında bir genç Hacı Bektaş’ın dikkatini çeker. Yanında bulunanlardan birine -ki büyük ihtimal bu Sarı İsmail’dir- “Gidip şu gence sor bakalım, buğday mı ister yoksa himmet mi?” der. 

Sarı İsmail gencin yanına yaklaşır ve sorar;

“Hünkâr size sormamı istedi, buğday mı istersiniz yoksa himmet mi?”

Yunus Emre’nin meşhur yolculuğu böylece başlar. Soruyu duyduğunda Yunus şaşırmış olmalı. Kendimizi onun yerine koyalım. Kıtlığın ortasındayız, buğdaydan daha değerli bir şey yok. Aç kalmak yerine himmeti seçmek bu koşullarda çok anlamlı olmazdı. Tıpkı Yunus gibi “buğday” derdik. 

Söylencenin devamında bilindiği gibi Yunus evine dönmek için yola çıkar ancak verdiği yanıttan rahatsız olur, “Hata yaptım, himmet demeliydim” deyip dergâha geri döner. Hacı Bektaş’ın “Seninle Tapduk Emre ilgilenecek” demesiyle Yunus, Tapduk’un öğrencisi olur. 

Nedir bu himmet denilen şey? Buğdayın karşıtı mıdır? İki kelime, hınta (buğday) ve hıtta (himmet). Farklı bağlamlarda birbirine karşıt olan bu iki kavramı bu olayda nasıl okumalıyız?

Hıtta literatürde yaygın olarak “bağışlanmak” anlamında kullanılıyor. Yunus Emre ile Hacı Bektaş’ın karşılaşmasında kelimenin bu anlamının işimize yaradığını söylemek mümkün değil. Yunus günahkâr mıdır ki bağışlansın ve ayrıca Hacı Bektaş “her ne arasan kendinde ara” diyerek insan özgürlüğüne dikkat çeken biridir, kimseyi bağışlama yetkisini kendisinde görmez. 

Hacı Bektaş’ın felsefesi dikkate alıp neyi öncelediğine baktığımızda himmetin (hıtta) “kendini bilme bilgisi” olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Peki Yunus’un kim olduğuna ilişkin bilgi neden Hacı Bektaş’ta olsun? Yunus kim olduğunu bilmiyor ama Hacı Bektaş onun kim olduğunu biliyor öyle mi? Hacı Bektaş’ın özgürlükleri öncelediğini hiçbir zaman unutmamalı. Onun burada imâ ettiği şey şu olsa gerek: “Sana ayna olabilirim, kendini bende seyretmek ister misin?”

HEGEL BU TEKLİFİ DUYSA...

Muazzam bir teklif! Filozof Hegel bu teklifi duysa hemen “evet!” derdi. Özgürleşmenin yegâne yöntemi olarak öz bilinçlerin karşılaşması… Hünkâr, Yunus’a öz bilincini tanıması için kendi öz bilincini ona açacağını söylemektedir.                                                                              

Bir insanı bilirler bir insan ile… İnsan kendini bir nesneyi bilir gibi bilemez. Nesneyle karşılaşan bilinç bu karşılaşmada nesneyi bilen bilincini deneyimler. Fakat kendini bilmek isterse bunu ancak bir başka kendilik bilinci karşısında bilebilir. 

Söylencede buğday (hınta) da kendilik meselesi için önemli bir işleve sahiptir. Bektaşi geleneğinde buğday önemli bir semboldür. Geleneğe göre Âdem ve Havva cennetten elma yedikleri için değil buğday yedikleri için uzaklaştırılmışlardır. 

Bektaşi ozanı Azmi Baba bakın ne diyor:

“Sekiz cennet yaptın sen Âdem içün/Adın büyük bağışla, anın suçun/Ademi cennetten çıkardın niçün?/Buğday nene lazım harmancı mısın?”

Tanrı, Âdem’i yeryüzünde halife olsun diye yarattığına göre onu cennetten kovacağı ve harmancı olmadığı başından bellidir. Azmi Baba “nedir bu işin aslı” diye sormaktadır. 

Cennette buğdayı yiyip kendilerini fark ettiler ve bir çelişkiye düştüler. Tıpkı Yunus gibi. Hacı Bektaş dergahından buğdayı alıp yola çıkan Yunus’u dergâha geri getiren içine düştüğü çelişkidir. Buğday, himmetin karşıtı değil himmete giden yolda ilk adımdır.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler