Can sıkıntısı ve temiz sayfalar

Ona her şeyi verelim, her anı dolu dolu olsun diye çıktığımız yolda çocuk gelişiminin, çocuğa alan bırakmakla da ilgili olduğunu öğreniyoruz.

Yayınlanma: 31.12.2023 - 11:44
Can sıkıntısı ve temiz sayfalar
Abone Ol google-news

“Ben çocuk büyütmeyi yeni bir deftere başlamaya benzetiyorum” demişti kuzenim birkaç ay önce, “Hani yeni defterin ilk sayfalarına özene bezene yazarsın ve zamanla karalamaya döner. Çocuk büyütmek de öyle işte.” Hak verip gülmüştüm. Uzay yere uzanmış tebeşirle köpekbalığı çiziyordu o sırada. Tabii ki o karalamadaki köpekbalığını yalnızca Uzay ve tüm kendimi engelleme çabalarıma karşın ona müridiymiş gibi inanan ben görebiliyorduk. 

Parkta Uzay’ın halini gören teyzelerden biri “Yere yatılmaz pistir, kalk oradan” demişti, ben sesimi çıkarmamıştım. Genelde parkta başımıza gelen bir durumdu bu: Bir teyze “Kalk yerden, oraya uzanma, ay elini sürdü yerlere, pis o elleme” filan diyordu ben de susuyordum. Ne teyzelere “Size ne?” diyordum -neticede deneyimlilerdi, doğal olarak bir şeyleri benden çok bilebilirlerdi- ne de Uzay’a “Hadi kalk” diyordum. Bu konuda hata mı yaptım bilmiyorum ama hiçbir zaman Uzay’ın dışarıda yerleri ellemesine ve hatta yerlerde sürünmesine laf etmedim. Yalnızca başkasının attığı bir şeyler bulursa “O çöp” diyordum, o da “böp” diye ardımdan tekrarlıyordu. Atılan şey ambalaj filansa nadiren alıp çöpe atıyorduk ama izmarit, sakız gibi şeyleri neyse ki çöp deyince bırakıyordu. İşi bittiğinde elini ıslak mendille siliyordum, eve dönünce de hemen yıkıyordum o kadar. Hâlâ da süreç benzer işliyor. Yalnızca öneri üzerine aldığım çocuklara uygun alkolsüz bir dezenfektanı fıs fıslamaya başladım artık. Zaten dışarıdaki vaktimizin çoğu taş, kozalak, yaprak, deniz kabuğu gibi şeyleri toplayarak geçtiği için çocuğa “Yerde bulduğun şey alınmaz” diyemem ki. Bilakis ben motive ediyormuşum onu, şimdi anlatırken fark ettim. Ne bileyim, kozalak toplamak sonra eve gelip onları boyamak eğlenceli bence. Herhalde Uzay da eğleniyordur, en azından şikâyet etmeyip bana eşlik ediyor. Ben de güya onun için etkinlik yaparmış gibi görünüp kendimi oyalıyorum galiba. Çünkü fark ettim ki ömrümü okulöncesi etkinliklerini yaparak geçirebilirim. Doktora tezim için çalışmaktansa ne bileyim kozalak boyayayım, legolardan kule yapayım, kartondan yuvarlak kesip “aç tırtıl” yapayım filan… Hiç “sıkıldım” demem. Veya belki zekâ yaşım o seviyedeyse ondandır bu basit el meşguliyetinden duyduğum huzur. 

Çocuk kitabı yazdığımı öğrenen biri sormuştu: “Ah çocukların seviyesine nasıl inebiliyorsunuz?” Ben inmiyorum ki ömrüm boyunca o seviyeden öteye geçemedim zaten. Çocuk olarak okula gittim, çocuk olarak mezun oldum, çocuk olarak işe girdim, 37 yaşımda hâlâ bir çocuk olarak anne oldum… Bir ara babamı kaybettiğimde büyüdüğümü sandım ama dönüp bakınca o zaman daha da çocuklaşmışım. Hâlâ ara ara büyüdüğünü sanan bir çocuğum ve büyüklere yakışır şekilde çocuk büyütmeye çalışıyorum ama başlardaki hassasiyetimi gösteremiyorum artık. “Aman çok sağlıklı ve dengeli beslensin, vaktinde uyusun kalksın, yemek yesin, meyvesi, sebzesi organik olsun; aman her şeyini sterilize edelim, her akşam yıkayalım, organik pamuk giysin…” Zamanla “Bugün olmasa da olur canım” aşamasına geçtik. Ve o olmayan günler bir-iki diye başlayıp giderek birikiyor. Uykusuz kalmak uğruna özene bezene yazdığımız sayfalar yerini büyük bir vicdan azabıyla gelişigüzel karalanmış notlara bırakmaya başladı. Neyse ki Uzay mutlu ve sağlıklı görünüyor. Belki çok daha mutlu ve sağlıklı olabilirdi gerçi… Daha, hep daha… Ne kadar yanlış olduğunu bilsem de istiyorum ki Uzay hep mutlu olsun, hep eğlensin. 

SIKILMANIN DEĞERİ

Oysa çocuklar sıkılmalı, hepimiz sıkılmalıyız. Çünkü sıkılan insan neden orada olduğunu sorgular ve bunu değiştirmek için bir şeyler yapar, en azından yapmaya çabalar. Bu yüzden akıllı telefonlar pek iyi değil ya. Daima bir meşguliyet veriyor, sıkılamıyoruz ve bize sunulan neyse kabul ediyoruz. Teoride bütün bunları bilsem de pratikte Uzay’ın her an verimli veya eğlenceli vakit geçirmesini istiyorum. Tıpkı diğer çağdaş anne-babalar gibi… Çoğumuz çocuğumuzun her anını etkinliklerle doldurmanın ebeveynlik görevimiz olduğunu düşünüyoruz. New York Times’da yayımlanan bir araştırma, ebeveynlerin eğitim, gelir veya ırktan bağımsız olarak canı sıkılan çocukların ders dışı etkinliklere kaydolması gerektiğine inandığını ortaya çıkardı. Oysa psikologların da söylediği gibi makul dozlarda can sıkıntısı yaratıcılığı ve sorun çözmeyi teşvik ederek çocuklar için değerli bir öğrenme fırsatı sunabilir. Çünkü çocukları kendilerine anlamlı gelen etkinlikleri aramaları için motive eder. Uzay ne zaman sıkılsa “Anne gel” diyor, ben de işimi hızlıca bitirip yanına çöküp onunla oynuyorum. Oysa yanına gidemediğim bazı zamanlar bir süre yakındıktan sonra bazen bir saat süren bir oyun kurabiliyor kendisine. Belki de ebeveynleri olarak bizim tükenmişlikten karalamaya başladığımız sayfaları sıkıldığı günlerde yeniden oturup özenle temize çekecektir oğlum. Ona bu şansı daha çok vermeliyim.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler