Çanta: Bir mahremiyet hikâyesi

Tarihin farklı dönemlerinde bambaşka form ve kullanım biçimleriyle karşımıza çıkan çanta, cinselliğin nasıl yaşandığı ile ilgili de dikkat çekici ipuçları vermekte. Kadının cinsel özgürlüğüyle birlikte dönüşen çantalar artık bir mahremiyet temsili olmaktan çıktılar, hatta onu görsel olarak da minyatürleştiriyor ve tiye alıyorlar…

Yayınlanma: 20.08.2023 - 13:00
Çanta: Bir mahremiyet hikâyesi
Abone Ol google-news

Çanta kelimesinin Farsça’da kese, torba anlamına gelen “tançe” sözcüğünden türemiş olduğu bilinmekte. Tançe ise “dürmek, boğmak” anlamını taşıyor. Diğer bazı kaynaklar çantanın Flemenkçe kökenli olduğunu ve Hollanda’da kadınların eşyalarını taşımak için bellerine taktıkları ve bel zinciri anlamına gelen “chatelaine” kelimesinden gelmiş olabileceğini belirtmekte. Çantanın epistemolojik kökeninin de ortaya koyduğu üzere bedenle kurduğu ilişki, nasıl açılıp kapandığı ve taşındığı mahremiyetle ilgili çok şey temsil etmekte. Freud’un çanta ve kadın cinselliği arasında bir bağ kurması da boşuna olmasa gerek.

ÇANTA VE CİNSELLİK

Katı ahlaki kurallarıyla tanınan Viktorya döneminde kadınlar bellerine asacak kadar bedenlerine yakın tutuyorlardı çantalarını. Birkaç on yıl içinde Coco Chanel asker çantalarından esinlenerek omuz çantasını kadınların kullanımına sundu. O günden bu yana en çok tercih edilen modellerin başında yer alan omuz çantası, ellerimizi özgür bırakan kullanım rahatlığının yanı sıra kadının cinsel özgürlüğünü yeni yeni kazanmaya başladığı bir dönemde en özelini kolundan sonra omuza asmaya, orada sallandırmaya da imkân tanıyordu. Belimizde, derken elimizde sımsıkı tuttuk, dürdük, boğduk ve kendimize zincirledik. Sonra kolumuza ve omzumuza asarak özgür bıraktık cinselliğimizi. Böylelikle gitgide bedenle arasına bir mesafe koyduk. 1970’lerde Jane Birkin’in hasır sepetinden meyve gibi yerlere saçılmasına müsaade ettik. 2000’lerde şeffaf naylonlar ve geniş ağızlı bez torbalarla iyice görünür kıldık onu. Peki Jacquemus markasının içine bir telefon ve bir rujdan fazlasının sığamayacağı (küçük, minik anlamına gelen) Le Chiquito çantası 2018 yılında lanse edilir edilmez neden bu kadar ünlü oldu? Ebat açısından bizi tarihte keyifli bir yolculuğa çıkaran bu küçücük çanta başka ne anlatmak istiyor olabilir bizlere? Bugün çantamız yere düşse hangimizin ilk telaşı telefonumuzun kırılmasından önce rujumuzun ya da pedimizin görülme olasılığı olur?

Freud’un, meşhur bir histeri vakası örneği olarak psikanaliz tarihine geçen hastası Dora’nın analizi sırasında açtığı, oynadığı ve fütursuzca karıştırdığı çantasından Jacquemus’ün çantalarına 120 yıldan fazla zaman geçti. Özelimiz ise bugün hem telefonlara sığacak kadar küçük bir fiziksel alana hapsoldu, hem de ironik biçimde sosyal medya kanalları ile bedenlerimizden ve yatak odamızdan dışarı taşarak dünyaya naklen yayınlanmakta. Bu değişimi belki en açık şekilde gösteren eşyaların başında gelen çantalar özelimizi saklamıyor artık, sakladığı günlerin hatırasını tiye alıyor, minyatürleştiriyor ve metalaştırıyor. Jacquemus’ün the Chiquito çantasına duyulan derin ilginin kökeninde de moda çılgınlığının yanı sıra mahremiyetin 21. yüzyılda nasıl yaşandığına ilişkin dâhice planlanmış bu temsil yatıyor belki de…



Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler