Emanetine sahip çık!

103 yıl önce Türk ordusu vatanına sahip çıkmak için işgalcilerle kanlı bir boğuşma içindeyken TBMM sıralarında bu direnişi destanlaştıran İstiklal Marşı’mız dizelere dökülüyordu.

Yayınlanma: 24.03.2024 - 13:17
Emanetine sahip çık!
Abone Ol google-news

“Bastığın yerleri ‘toprak’ diyerek geçme, tanı/Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.”

103 yıl öncesi, Mehmet Âkif, TBMM Genel Kurul Salonu’ndaki sırasında oturmaktadır. Hasan Basri Çantay’ın “Para ödülü yok” sözü üzerine Çantay’ın önündeki kâğıdı çeker ve duygularını satırlara döker. (H. B. Çantay, Âkifnâme, 63-64)

İnönü’deki ilk zafer henüz kazanılmıştır. Yalnız Yunan değil Milli Mücadele’nin en önemli isyan ve ihaneti de tepelenmiştir. Ama yurdumun evlatları ya şehit ya gazi olmuştur. Hamdullah Suphi Tanrıöver, Meclis kürsüsünden “İstiklal Marşı’nı okuyorum” dediğinde ayağa kalkan milletvekilleri vatan için can ve kan verenlere selamını dualarla, alkışlarla gösterir. Meclis, hem coşkuludur hem öfkeli… Emperyalizme öfkelidir. Doğu sorununu çözmek için Londra’da toplanma kararı alan emperyalistler; TBMM’yi yok saymış, İstanbul Hükümeti’ni muhatap almış, onun aracılığıyla TBMM hükümetine çağrı yapmıştır. Oysa vatan için savaşan canını, kanını ortaya koyan işbirlikçiler değil TBMM ve ona güvenen Türk milletidir. “Çağrı doğrudan yapılmazsa katılmayacağız” der Meclis. Emperyalistlerin, “Bakın çağrıya olumlu yanıt vermiyorlar, Ankara hükümeti barış istemiyor” propagandasına geçit vermemek için temsilcilerini de yola çıkarır. İtalya’da bekletir. TBMM, davasının haklılığından güç alır, ortaya koyduğu direnç olumlu sonuç verir. İtalya’daki TBMM temsilcilerine doğrudan çağrı yapılır. Londra’da görüşmelerde İstanbul Hükümeti’nin gönderdiği heyetin başkanı Tevfik Paşa’dır. TBMM’ninki Bekir Sami Kunduh…  Le Matin ile Le Journal iki baş delegeyi betimlerken aslında Osmanlı ile yeni Türkiye devleti arasındaki farkı da ortaya koyar. Ne der? “Zayıf vücuduyla ve titreyerek konferansa giren ve Lloyd George’un karşısında romatizmalı dizlerine örtü çekerek yer alan Tevfik Paşa, ‘hasta adam’ın tam bir timsalidir. Bekir Sami ise ‘herkülvari’dir. Tevfik Paşa ‘mazi’, Bekir Sami ‘istikbal’dir. (Ş. Halıcı, “İnönü Zaferi”, 100. Yılında İnönü Savaşları, s. 145)

EMPERYALİSTLER GERÇEĞİ GÖRÜR

Fransız gazeteciler gerçeği daha o zaman görmüştür. Ancak emperyalizme hizmet edenlerin, kendilerini üstün görenlerin Türk’ün hakkını vermeye niyeti yoktur. Konferansta İstanbul ile Ankara temsilcileri arasında uzlaşma sağlansa da TBMM’nin Misak-ı Milli isteği emperyalistlerde yankı bulmaz. Onlar için ama özellikle Lloyd George için konferans bir oyalama siyasetidir. Çünkü Yunan delegeleri konferansa barış değil savaş için gelmiştir. Amaçları Türklere yapacakları yeni taarruz için askeri planlarını onaylatmak, kredi musluğunu açtırmaktır. Başarırlar da… 

İşte 103 yıl önce Yunanlar, İnönü’ye ikinci taarruzlarını başlatır. Tarih yaprakları 23 Mart 1921’i göstermektedir. Vatan evlatları Bilecik, Pazarcık, İnönü mevzilerinde emperyalizmin maşasına karşı göğüs göğüse direnir. Türk halkı Yunan vahşetine tanık olur. Gündüzbey örneğin. Yunan iki saat kaldığı bu güzel beldede iki asırlık acı bırakır. Kanlısırt’tan Metristepe’ye yönelir Yunan ve bu stratejik mevki de ele geçirir. Sonra Türkler ele geçirir. Sonra yine Yunan… Yunan subay, hatıra defterine kinini ve neşesini döker: “Tanrım beni bu saadet günlerine eriştirdiğin için ne kadar mutluyum. Şimdi tarihini, Fatih’in torunlarından akan derya gibi kanlarıyla yıkarken Dömeke bozgununun acısını aldık…” (Hâkimiyeti Milliye, 7 Nisan 1921, s.2)

İsmet Paşa komutasındaki TBMM orduları var gücüyle direncini sürdürür. Paşa ise yalnız askeri değil, psikolojik harekâtı da yönetir. Nasıl mı? Tam 103 yıl önce bugün 24 Mart günü ordusunu denetlerken paşanın önüne bir köylü adeta atlar. Elinde canlı yakaladığı bir baykuş vardır. “Kuşu burada yakaladım” diyerek paşaya uzatınca yanında duran emir subayı, gözleri fıldır fıldır dönen baykuş karşısında irkilir. Sanki hayvanı kendinden uzaklaştırmak ister gibi eliyle hareket yapar ve ekler: “Baykuş uğursuzdur…” İsmet Paşa küçücük bir hayvanın yaratacağı moral çöküntüsünün farkına varır ve yüzünde bir gülümsemeyle söze atılır: “Aaa! İyi oldu rastladığımız, baykuş iyiye alamettir. Ne vakit muharebede baykuşa rastgelsem o muharebeyi hemen kazanırım…” (İ. İnönü, Hatıralar, 238-239)

Yoklukla da mücadele eder İsmet Paşa, Ankara ile sürekli haberleşir, isteklerini sıralar. Subay eksiği, savaş gücü eksiği, cephane eksiği karabasan gibi çökmüştür… 900 tüfekli Meclis Muhafız Taburu bu nedenle yola çıkarılır ve imdada yetişir. 31 Mart’ı 1 Nisan’a bağlayan gece Yunan ordusu Türkleri yenemeyeceğini görür. Metristepe’yi boşaltır, geri çekilir. Yine yakarak yıkarak vahşi cinayetler işleyerek… Zafer TBMM ordularınındır. Türkün kötü kaderini yenen, Akif’in dediği gibi vatan uğruna şehit olanlardır, gazilerdir.

ŞEHİTLER VE GAZİLER

Vatan uğruna şehit olmak… Pilot Üsteğmen Fehmi Yemen, 25 Mart günü şehit düşer. Arızalı motoruna karşın uçağıyla keşif yapmak istediği için yaşamını yitirirken onlarca şehidin de simgesi olur.

Vatan uğruna Gazi olmak… 27 Mart günü örneğin, Metristepe yönündeki Çıplaktepe’nin düşmesi üzerine Sağ Kanat Grup Komutanı Albay Halit Karsıalan’ın deliliği gün yüzüne çıkar. Ön safta Yunan’a atıldığında bir şarapnel kurşunuyla sağ kolundan yaralanır. Bu yara, savaşlarda aldığı 13. yaradır. 31 Mart günü tümeniyle Hayriye’nin güney sırtlarına inen, Kanlısırt’ta göğüs göğüse Yunanla ön safta çarpışan Yarbay Kemalettin Sami Gökçen’i namert kurşun bulur. Kurşun onu Dünya Savaşı’nda çolak kalan kolundan vurmuştur. Bu yara savaşlarda aldığı 15. yaradır. (İkdam, 19 Nisan 1921, s. 3)

Akif’ten esinlenerek diyeceğim o ki… Sen vatan uğrunda şehit olanların, gazi olanların evladısın... İncitme, yazıktır atanı… Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı… Vatanın milli değerlerini… Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet; hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal. 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler