Geleceğin yıldızı

Belki kamera önünde belki de tiyatro sahnesinde. Ülkü Hilal Çiftçi yakın gelecekte adından en çok söz ettirecek isimlerden biri.

Yayınlanma: 12.11.2023 - 13:00
Geleceğin yıldızı
Abone Ol google-news

Ülkü Hilal Çiftçi, bu ismi bir yere not edin, Yakında çok daha sık duyacaksınız. Yaz aylarında, asperger sendromlu Gülce’ye yaşam verdiği “Dönence”deki performansıyla herkese “Kim bu kız?” dedirten Çiftçi, şu sıralar 1923 müzikalinde tiyatro sahnesini deneyimliyor. Başarılı oyuncuyu kendisinden dinleyelim.

- 1923 müzikalinde sahne alıyorsunuz. Cumhuriyetin 100. yılında böyle bir yapımda rol almak nasıl hissettiriyor?

Müzikal genel olarak zaten aşırı keyifli geçiyor ama 29 Ekim günü de sahne aldık ve herkes aşırı duygusaldı. Sonda da zaten çok sürpriz bir sahne var. Bu sahnede seyircilerin çoğu duygulanıyor, bir sürü ağlayan kişi gördüm. İlk dört beş temsilimiz sırasında o sahnede biz bile ağlıyorduk sürekli ama bu sefer 29 Ekim olmasının verdiği hissiyatla yine kimse gözyaşlarını tutamadı. Zaten böyle bir müzikalde oynarken çok garip duygular yaşıyor insan ve içindeki vatan ve millet sevgisini yeniden açığa çıkaran bir yapım. Bir ay prova sürecinden geçtik, insanlar çok tatlı. Zaten sahne arkasıyla birlikte 200 kişiyle temsil yapıyoruz. Çok mutluyum bu müzikalin parçası olmaktan.

- İlk müzikaliniz mi?

Evet, hatta ilk tiyatrom diyebilirim.

- Tiyatronun da kendine özgü bir jargonu vardır ya, ona da hâkim oldunuz mu?

Şöyle aslında, ben müzikale girmeden önce “Mesleğin oyunculuk olsun” diye düşünmüyordum. Tabii oyunculuğa yönelmek istiyordum ama hep derler ya “Altın bileziğin olsun”. O kafadaydım. Ancak sahnede olmanın verdiği duygu o kadar güzel ki, “Sahenin tozunu yuttuktan sonra” denir sanırım konservatuara karar verdim. Okul notlarım da başarılıydı, fen lisesi filan tutturabilirim diye düşünüyordum ama konservatuvarı zaten çok istiyordum, böylece kesin kararımı vermiş oldum.

- Kararınızda setlerden çok tiyatro etkili olmuş. Peki kariyerinizi tiyatro özelinde şekillendirmeyi düşünüyor musunuz?

Tiyatroyu gerçekten çok sevdim. Küçük yaşlarımdan beri kamera önünde oyunculuk yapıyordum ve hep böyle ilerlerim diye düşünüyordum ama bir kere o sahneye adım atınca bir şeyleri baştan düşünme fırsatım oldu. O yüzden şu an hiç kestiremiyorum. Belki televizyon yıldızı olmak yerine, tiyatro yıldızı olabilirim. (Gülüyor)

- Sizi tanımayan okuyucularımız için başlangıç öykünüzü anlatmak istersiniz belki...

Neredeyse 15 yaşındayım, yedi yaşında girdim bu sektöre. Zonguldak’ta yaşıyorduk, İstanbul’a geldik baze nedenlerden ve bazı küçük ajanslar olur ya, ailem oraları keşfetmiş, başvuru yapalım dediler. Gitmişiz, olmuş, fotoğraf çekimleri, şunlar bunlar... İki yıl figüran olarak rol aldım, daha sonra ilk diyaloglu rolümü aldım. O sıralarda ailem pes etmeye çok yaklaştı. Çünkü o yıllardaki set ortamı ile şu anki çok farklı ve vazgeçmemek büyük bir hırs bence.

GÜLCE’NİN YERİ BENDE AYRI

- Yaz aylarında "Dönence"de Gülce’yi canlandırdınız, çok zor bir karakterdi. Nasıl bir çalışma yaptınız?

Bu arada Gülce’nin yeri bende çok ayrı. Öncesinde çok fazla dizide yer aldım ama hepsinden ayırıyorum bu karakteri. Çünkü biliyorsunuz, asperger sendromlu bir karakteri canlandırdım ve çalışma, bu tikleri edinme süreci o kadar zordu ki -başta zaten yapamayacağımı düşünüyordum- üç hafta oyuncu koçuyla çalıştık ve ilk günlerde kendimi çok kötü hissediyordum. Çünkü çevremde hiç aspergerli birey yoktu. Bizi Doğa’yla (Karakaş) birlikte gözlem yapabilmemiz için Tohum Otizm Vakfı’na götürdüler. Orada bazı bireylerle tanıştık ve şöyle yaptık, “Aslında sen Gülce’ye çok benziyorsun.” Gülce’nin takıntıları ve tikleri var. Benzer olan kişilerle iletişim kurmaya çalıştık. Tanıştığımız birisi, ilgisini çeken bir konu hakkında bizimle yaklaşık ayrın saat konuşmuştu. Konu ahtapotların bacaklarıydı. Gülce’ye o kadar benziyordu ki Gülce’yi edinme sürecinde bana çok yardımcı oldu. Bir de alıştırma demeyeyim de dizide sürekli aynı karakteri canlandırıyorsun ve bu bir süre sonra senin alışkanlığın oluyor ya, diziden sonra arkadaşlarım, göz kırpma alışkanlığımın kaldığını söylediler. Bir hafta filan öyle dolaştım. Gülce’yi gerçekten çok seviyorum, hatta çocuğum olursa, “Adını Gülce koyar mıyım?” diye düşündüm. Aşırı özel bir yeri var bende.

- Peki “Gülce bana şunu öğretti” diyecek olsanız ne söylerdiniz?

Gülce bana ne öğretti bilmiyorum ama ailesi bana sabrı öğretti ve disiplinin her şey olduğunu. Çünkü Gülce rutininin dışına çıktığında çok büyük krizler yaşıyor. Bunu her zaman bir çizgide tutmak aile için çok zor. Hatta ailenin evinde bir aile resmi duruyordu, setin son günü onu aldım, arada bakıyorum. 

- Çok takipçili bir YouTube hesabınız var ama son bir yıldır pek içerik yüklemiyorsunuz.

Sanırım bunun nedenini ben de kendime yeni itiraf ediyorum. Sosyal medyada Instagram dışında çok fazla kendim olamıyorum. YouTube’da çok geniş kapsamlı çekimler oluyor. Ne yaptığımı gösteriyorum, hayatımı anlatıyorum. Bir noktada kendim olmadığımı fark ettim, olmadığım bir kişi gibi konuşuyorum. O yüzden çok fazla içerik üretme hevesim olmadı. Genelde Instagram kullanıyorum. Ancak orada öyle bir hissim olmuyor, neden olmadığını bilmiyorum. 

- Peki içerik üretirken fikirler nasıl ortaya çıkıyor?

Çok yaratıcı olmayı gerektirecek içerikler üretmiyorum, bazen aslında heves ediyorum da sonradan yine olmuyor. (Gülüyor) Post’larım ise tamamen günlük yaşamımdan. Sanırım sıkıcı olsaydım bu kadar güzel paylaşımlar yapamazdım. Ben seviyorum bu arada post’larımı. (Gülüyor) Ancak günlük yaşamda arkadaşlarımla eğleniyorum, zaten onlarla paylaşım yapıyorum.

YURTDIŞINDA OKUMAK İSTİYORUM

- Geleceğe yönelik hedefleriniz nelerdir?

Yurtdışında oyunculuk, tiyatro, sanatla ilgili Bir şey okumak. Hayal gücüme büyük katkısı olacağını düşünüyorum. Oyunculuğa da devam etmek istiyorum. Çünkü çok küçük yaştan itibaren oluşturduğum bir kariyer. Şöyle bir şey olsa çok üzülürdüm: Belli bir yere gelip sonra fen lisesi kazanıp istemediğim bir mesleği yapmak istemezdim. İlerde çok pişman olurdum.

FAVORİM SERENAY SARIKAYA

- Oyunculuğa yönelmenize etkisi olan sizin için idol olmuş isimler kimler?

Serenay Sarıkaya’yı çok seviyorum. Alice müzikalinin seçmelerinde tanıştık. Çok tatlı birisi, umarım yollarımız yine birleşir.

EN SEVDİĞİM FİLM VE DİZİLER

La La Land, Me Before You, How I Met Your Mother


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler